‘Adalet Arayana Destek Grubu’nun hazırladığı 4. iş cinayetleri almanağı yayımlandı. Aralık-Ocak 2015 arasındaki iş cinayetlerine kapsamlı bir bakış sağlayan almanak, çoğu zaman haberlerde, rakamlardan öteye gidemeyen işçi ölümlerinin arkasındaki hikâyeye de ışık tutuyor.
Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin 2008’den bu yana devam eden mücadelesini görünür kılmak için hazırlanan almanak, iş cinayetlerinde Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olan Türkiye’de bu senenin de hiç parlak geçmediğini ortaya koyuyor.
En ‘ölümcül’ sektör yine inşaat
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verileri ve Adalet Arayan Destek Grubu’nun medya taramaları sonucu ortaya çıkan verilere göre, 2015’te en az 1703 işçi çalışırken hayatını kaybetti; bunlardan 49’u çocuktu. 173 işçinin hayatını kaybettiği Eylül ayı, iş cinayetlerinin en çok meydana geldiği dönem olurken, en ‘ölümcül’ sektör, yine inşaat oldu. 418 işçinin hayatını kaybettiği inşaat sektörünü; tarım, taşımacılık, genel işler, ticaret ve madencilik izliyor. En çok işçinin hayatını kaybettiği il de İstanbul oldu.
Gizli katil: Meslek hastalığı
2015 almanağı, çoğu zaman medyada 3. sayfa haberi bile olmayan meslek hastalıklarının da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kitaptaki verilere göre, dünya genelinde yılda hayatını kaybeden yaklaşık 2,3 milyon işçinin yüzde 86’sı meslek hastalıklarından dolayı ölüyor. Öte yandan, Türkiye’de yılda en az 100 bin meslek hastalığı kayıt altına alınmıyor, bu hastalıklara bağlı ölümler normal ölüm gibi gösteriliyor. Çalışmada, meslek hastalığının ne olduğu, nasıl tespit edilebileceği ve meslek hastası olan işçilerin nasıl bir hukuki süreç uygulayabileceğine dair bilgiler bulunuyor. İş hukuku uzmanları ve avukatlarla yapılan söyleşilere göre, meslek hastalığı belirlendiği takdirde, açılan davalar kazanılıyor; fakat ceza sürecinin yavaşlığı işçiler ve avukatlar için zorluk yaratıyor. Çözümse, toplu davaların açılması. Almanakta ayrıca ‘iş kazası’ durumunda işçinin ne yapması gerektiği, 2015 yılında işçilerin sendikalaşma mücadeleleri ve önlerine konulan engeller gibi başlıklar da yer alıyor.
İş Cinayetleri Almanağı bu sene tarım işçileri için özel bir dosya ayırmış. Türkiye’de yaklaşık 6 buçuk milyon işçinin çalıştığı bu sektör, en zor koşullara sahip çalışma alanlarından biri olmasının yanında, sosyal hakların tamamen gözardı edildiği, işçi güvenliğinin neredeyse hiçe sayıldığı bir alan. Almanakta, çocuklar ve kadınlar için daha da zor olan tarım işçiliğini, Ordu, Düzce ve Nevşehir’de çalışan tarım işçileri kendi ağızlarından anlatıyor.
Kitapta madencilerle söyleşiler, iş cinayeti davalarının gidişatı, rakamlarla Türkiye’de çocuk işçiliği, Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin her ayın ilk Pazar günü Galatasaray Meydanı’nda tuttuğu vicdan ve adalet nöbetinin bir yılı ve çizgilerle iş cinayetleri gibi dosyalar da dikkat çekiyor.
Almanaktan
‘Üç kilo fındık fiyatına çalışıyoruz’
İş Cinayetleri Almanağı’nın tarım işçileri dosyasında yer alan mülakatlardan biri de Diyarbakır’dan Düzce Gölyaka’ya çalışmaya gelen kadın tarım işçileri, Esra Karınca, Nurdan Aydın, Dilber Tosun, Gurbet Tosun, Kader Tosun ve İpek Tosun’la yapıldı. İşçi kadınların yaklaşık yarısının çalıştığı tarım sektöründe, kadın işçiler için nasıl koşullar olduğunu kendi ağızlarından aktarıyoruz:
“Sabah 7’de çalışmaya başlıyoruz, akşam 6.30’da bitiyor. 10’da 15 dakika dinlenme var, bir saat de yemek. Yemek yapana kadar zaman bitiyor zaten. Tarlanın sahibi, grubun sorumlusu olan çavuş hep yanımızda duruyor. Tarlada tuvalet de yok. Bahçeye ya da ormana gideceksin. Saat tutuyorlar, ‘Neden geç kaldın?’ diyorlar. (...) Biz işten gelip ateşte su ısıtarak banyo yapıyoruz. Doğru düzgün ne banyo yapabiliyoruz ne yemek yiyebiliyoruz. Bir hane 22 kişi. (...) Sabahları arabayla gidiyoruz, ama akşamları yayan dönüyoruz. Yarım saat, bir saat de yolda geçiyor. (...) Yevmiyeler 42 lira 50 kuruş. Üç kilo fındık fiyatına çalışıyoruz. Bazı vicdanlı insanlar fazlasını vermek istiyor ama korkudan veremiyor. ‘Neden fazla verdin?’ diye laf oluyor. Yerliler 60 liraya çalışıyor. Zorumuza gidiyor, 6,5 milyon insanız, bir temsilcimiz bile yok. Size anlatıyoruz, ama bence bir yere varmaz.”