Macaristan’da bir Armenolog

Ermeni toplumuyla ilişkiler kurmak üzere İstanbul’a gelen Macar Armenolog Benedek Szigmund, kiliseler, okullar ve çeşitli Ermeni kuruluşlarını ziyaret etti. Gittiği yerlerde akıcı ve temiz Ermenicesiyle dikkat çeken Szigmund, ziyaretinin amacını ve izlenimlerini Agos’a anlattı.

1635’te kurulan ve ülkenin en saygın üniversitelerinden biri olan Macaristan Devlet Üniversitesi (ELTE) Edebiyat Fakültesi’ne bağlı Doğu Dilleri Merkezi’nde 120 yıldır Armenologlar yetiştiğini, burada 1940’tan beri Doğu Ermenicesi ve Ermeni tarihinin de öğretildiğini söyleyen Szigmund, mezun olduğu bu okulda Batı Ermenicesi dersleri veriyor. 

Önümüzdeki yıl bir Batı Ermenicesi merkezi, ardından da bir Ermeni Araştırmaları Kürsüsü kurarak Batı Ermenicesine dikkat çekmeyi ve bu dili tehlike altında olan diller kapsamından çıkarmak için çalışmalar yürütmek istediğini söyleyen araştırmacı, “Tüm dünyaya yayılmış büyük bir diasporanın dili olduğu halde, Ermenistan’da bile Batı Ermenicesine gereken önem verilmiyor” diyor.

Ermeniceyle tanıştıran aşk

22 yaşına kadar Ermenice tek kelime dahi duymadığını belirten Benedek Szigmund, onu Ermenice uzmanı olmaya götüren süreci şöyle anlatıyor: “O dönemde Ermeni bir kız arkadaşım oldu. Annesi Ermenistanlı, babası Macaristanlı bir Ermeni’ydi. Ermenice bilmiyordu. ELTE’de birlikte Ermenice öğrenmeye başladık. Buradaki iki hocamız vardı, biri Doğu Ermenicesi diğeri ise Klasik Ermenice ve Ermeni tarihi öğretiyordu. Ermeni tarihi hocamız, ünlü Armenolog Edmond Schütz 1998’de vefat etti; ertesi yıl kız arkadaşımla birlikte Ermenistan’a gittik. O ziyarette, Ermenistan benim de vatanımmış gibi hissettim; oranın kültürü benim kültürüm, insanları da benim insanlarım gibi oldu. Sonraki yıllarda kız arkadaşımla yollarımızı ayırdık ama Ermeni kültürü benim için bir tutku oldu. Araştırmalarımı derinleştirerek Armenolog oldum.”

‘Sadece Surp Badarak yeter’

Bugüne dek Ermenistan’a 22 kez gittiğini belirten 40 yaşındaki araştırmacı, “Beni en çok etkileyen Surp Badarak (Kutsal Sunu) ayini oldu. Badarak’la, başkent Budapeşte’deki Ermeni Katolik Kilisesi’nde tanışmıştım. Ermeni dünyası sadece Badarak’tan ibaret olsaydı bile, beni böyle içine çekebilirdi. Derinleştikçe kültürün ne kadar zengin olduğunu keşfettim, bu beni daha çok motive etti” diyor. Szigmund, Badarak ayini icra eden bir de koro kurmuş: “Ermenilerin Macaristan’da bin yıllık bir tarihi var. Kilise müziğini çok severim. Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim ve Roma Katolik Kilisesi’nin ilahileri üzerine araştırmalar da yaptım. İlk kez Ermeni Katolik Kilisesi’nde karşılaştığım Badarak Ayini’nin, sanat tarihi açısından, insanlığın en önemli değerlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte Klasik Ermenice bilmem beni şaraganlara da yöneltti. Paris’te yaşayan bir şaragan uzmanı olan Aram Kerovpyan’la birkaç kez buluşma şansım oldu; o bana bu ilahileri nasıl söyleyebileceğimi öğretti. 2004’te Surp Hovhannes Vosgeperan Korosu’nu kurdum. O zamandan beri Macaristan’daki Ermeni Apostolik ve Katolik kiliselerinde Badarak ayinlerini seslendiriyoruz. Koronun neredeyse tamamı Macarlardan oluşuyor. Sadece birkaç kişi Ermeni kökenli ama onlar da koroya katılmadan önce Ermenice bilmiyorlardı.”

Neden İstanbul?

Szigmund, İstanbul’a gelme amacını ve izlenimlerini şöyle anlatıyor: “İstanbul’a daha önce hiç gelmemiştim. Bu benim için bir ayıptı, çünkü bana göre Batı Ermenicesinin başkenti İstanbul’dur. 18 yıldır Doğu Ermenicesi üzerine çalışıyorum; modern Ermenicenin en kıymetli eserlerinin yazıldığı 18. yüzyıl ve sonrasının Ermenice Edebiyatı’nın dilinin Batı Ermenicesi olduğunu idrak ettim. 2012’den itibaren Macaristan’a gelen Lübnanlı Ermeni Katolik rahiplerden Batı Ermenicesi öğrendim. Çeşitli zorluklar nedeniyle Ermenice kullanımı İstanbul’da gerilemiş olsa da Batı Ermenicesinin halen İstanbul’da canlı olduğunu düşünüyorum; dilimi geliştirmek için en doğru adres burası. Ancak kiliselerde insanların aralarında Türkçe konuştuklarına şahit oldum; okullardaki çocuklar için de durum aynıydı. Türkçenin insanların kolayına geliyor olması anlaşılır bir şey elbette.”

Temaslarının verimli geçtiğini belirten araştırmacı, İstanbul’a sık sık gelerek, kurduğu ilişkileri sıcak tutmaya çalışacağını söyledi.

Ermenice nasıl kurtulur?

Benedek Zsigmond’un, Ermenicenin kullanımını artırmak ve onu yaşayan bir dile dönüştürmek için tavsiyeleri de var: “Batı Ermenicesinin mutlaka korunması gerektiğini düşünüyorum, fakat gidişat bunun tam tersi yönde. Bunu değiştirmek için iki önerim var. İnsanların Ermenice konuşmamasının nedeni, her alanda Türkçe kullanmalarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, Ermenice konuşulan ve insanların güzel vakit geçirdiği, sosyal faaliyetlerin olduğu merkezler yaratmak gerekiyor. O merkezleri bir okula dönüştürmeden, orada insanların toplanma nedeninin Ermeniceyi korumak ve geliştirmek olduğunu hatırlatacak, uyarılarda bulunan yöneticiler lazım. Bu merkezlerin, Ermenicenin kullanımı konusunda büyük faydası olacaktır. İkinci önerim ise uzmanlık alanlarında kaynak kitaplar yayımlanması. Burada, alan derslerinde Ermenice kitaplar olmadığını fark ettim. Matematik, Bilgisayar, Fen gibi alanlarda kaynak kitaplar Türkçe ise, benim için Türkçe elbette önemli bir dil olacaktır. Bu kitaplar Ermenice olursa, insanlar anadillerinde bu alanlarda derinleşebilir. Ermenice yazılmış çağdaş kaynaklar yaratıldığında, bunları yayımlayacak kuruluşlar mutlaka çıkacak, bu yayınlar Ermenicenin artık var olmadığı alanlara tekrar girmesini sağlayacaktır.”

Kategoriler

Toplum Fark Yaratanlar



Yazar Hakkında

1979 İstanbul doğumlu. Toplum bölümünün editörü, demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlüğü ve azınlık vakıflarıyla ilgili haberler yapıyor.