KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Bitimsiz aşk

Şarkılar duygu emen süngerlerdir. Aradan ne kadar zaman geçse de, içlerinde saklı anıları üzerinize boca ederler. O yüzden, dayanıklılığımıza ve ihtiyacımıza göre, kimi şarkılardan bile isteye kaçınır ya da kendimizi bile isteye onlara maruz bırakırız. Ve tabii ki her seferinde en büyük derdimiz sevmek, sevilmek meselesidir. O yüzden şarkılar hep aşkı söyler.

Aşkı bir insana yoğunlaşan duygularla sınırlamak, onun o müthiş doğasına hakaret sayılır. Aslında bizi aşkta bu denli büyüleyen, âşık olduğumuz insandan sebep, dünyayı muhteşem bir yer, bir nevi kişisel cennet olarak yaşama yetimiz. Birdenbire, yapraklar fosforlu yeşil olur. Yemek en leziz haliyle damakta yayılır. Bir rüzgâr esse saçını, tenini okşayan biri sanırsın da ürperirsin. Peki ya aşk biterse? Ezginin Günlüğü, sözü ve müziği Nadir Göktürk’e ait, o naif, o hiç eskimeyen ‘Aşk Bitti’ isimli şarkısında bu durumu şöyle tarif etmişti.

Aşk bitti
Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
Aşk bitti
İçimden sanki bir şeyler kopup gitti
Aşk hiç biter mi
Hiç bir şey olmamış gibi
Boşlukta kaybolup gider mi
Aşk hiç biter mi

Nasıl hayat ölümle sonlanmıyorsa, aşk da ayrılıkla noktalanmaz. Geceden kalma küle gömülen o son közler gibi aşk da yine kor keseceği sabahları bekler. Bir nargileyle sönmüşse, demlik ya da cezve altında çay, kahve olarak alevlenir. İçimizde olan, varlığımızı tanımlayan şey nasıl yok olabilir ki. 

Kalır adımızla
Bir sokak duvarında
Bir ağaç kabuğunda
Bir takvim kenarında 

Kalır bir çiçekte
Bir defter arasında
Bir tırnak yarasında
Bir dolmuş sırasında

Aşk ayrıntılarda saklıdır, kendini küçük ve başkaları için önemsiz şeylerde var eder. Birlikte yenilmiş gofretin ambalaj kâğıdı, bir sinema, konser bileti, ille de kurutulmuş bir çiçek ilgisiz defter-kitapların arasına sıkıştırılır. Sonra, belki de yıllar sonra, bir taşınma, yerleşme faslında yani tam da en beklenmedik zamanda, itelediğimiz tarihimizle karşı karşıya kalırız. Derken bir kavgayı hatırlarız. Hani acımızdan, hırsımızdan başparmak kenarını kanatmış, kaşımızı, kirpiğimizi yolmuş, saçımızı kısacık kesmiştik. Hani gitmiştik, bir daha dönmemeye yemin etmiştik.

Kalır bir odada
Bir yastık oyasında
Bir mum ışığında
Bir yer yatağında
Aşk hiç biter mi

Ama bak işte yine burdayız. Hane, sokak, beden, ruh, zihin, kalp, her zaman ve mekânda, gölgemize varıncaya kadar her zerremizle birbirimize karışmışız. Kimin nerde başladığını, kimin nerde bittiğini karıştırmışız. Birbirimizin cümlesini bilir, içinden geçeni söyler olmuşuz. Birlikte uyumuş, sabahlamış, birbirimizin rüyasına girer olmuşuz. Sarmış, sarmalamış, koklamış, tadımıza varmışız. Ve tabii ki unutmamışız.

Kalır bir kitapta
Bir masal perisinde
Bir hasta odasında
Bir gece yarısında

Hayatın paylaşılmamış her bir ânı hakkını ister bizden. Kimi zaman, içinde ortak seyahat edilmiş bir kitap kadar genişler dünya. Kimi zaman başucunda endişeyle beklenmiş bir hasta yatağı kadar insanın üstüne üstüne gelir. Aşkı inkâr etmeye yeltensen, bütün bunları yaşayan kendinden de vazgeçeceksin. Elinden gelmez, sana ne yapılmış olursa olsun, aşka ihanet edemezsin.

Kalır bir durakta
Yırtık bir afişte
Buruk bir gülüşte
Dağılmış yürüyüşte
Aşk hiç biter mi

Bir dönemin mutlulukları arı gibi sokar insanı. Her şey çağrışım sebebidir, o ki aşk yılan gibi içinde kıvrılmış beklemektedir. Aşk, yoldaşlıktır, mücadeledir çünkü birini sevmek, o sevginin hakkını vermek de doğrudan siyasi bir eylemdir. Aşkın, sevginin gücüyle insan haksızlıklara karşı daha bir inançla çıkarır sesini. Hayatı yaratabileceğini, her şeyi sil baştan dönüştürebileceğini bilir. Göze alır, göze batar, gözden çıkarır eşlik edemeyenleri.

Kalır bir pazarda
Bir kahve kokusunda
Bir tavşan niyetinde
Bir çorap fiyatında

Eski zaman çarşıları, şehrin kuytu sokakları aşka tanık oldukça koku, tat, bakış, gülüş biriktirirsin. Aşk, cevizden, eski bir sandıktır. Dağılmış parçalarını orada toplar, birilerinde unuttuğun eksik yanlarını, senden çalınanları oradakilere bakıp anlarsın. Sandığın kapağını bir açtın mı, daha da kapatamazsın.

Kalır bir yosunda
Bir deniz kıyısında
Bir martı kanadında
Bir vapur bacasında
Aşk hiç biter mi

Aşk vapura pek yaraşır, çünkü vapur yolculuğu zaten bir başına hayattan çalınma kaçak zamandır. Denizle gök arasında, yola çıktığın iskele ile varacağın durak arasında, geçmişle gelecek arasında süzülürken kendini hiç olmadığı kadar özgür hissedersin. Aşka ve hâlâ aşık olabiliyor oluşuna şükredersin. İçindeki ilahi olanı keşfeder, dua eder gibi sevişirsin. Artık aşk kadar bitimsizsin.