AKP Kongresi: Kayıp zamanın izinde

Siyaset bilimci Doç. Dr. H. Bahadır Türk, geçen hafta yapılan 5. AKP Olağan Kongresi’ni Agos okurları için değerlendirdi. AKP’yi yakından izleyen Türk’ün ‘Muktedir: Türk Sağ Geleneği ve Recep Tayyip Erdoğan’ adlı İletişim Yayınları’ndan çıkan bir kitabı var.

AKP’nin 12 Eylül’de gerçekleşen 5. Olağan Kongresi’nde neler olduğunu kısaca özetleyerek başlayalım: Kongrede 1353 geçerli oyun tamamını alan Ahmet Davutoğlu yeniden genel başkan seçildi. 50 Kişilik MKYK’da 31 üye değişti. 

Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin ve Ömer Çelik gibi isimlerin Berat Albayrak, Mehmet Muş ve Hamza Dağ gibi isimlerle buluştuğu yeni MKYK, AKP’ye yakın medya kuruluşlarında partinin kökleri ile yeni neslin muhteşem buluşması şeklinde sunuldu. Öte yandan Bülent Arınç, Beşir Atalay, Mehmet Şimşek ve Ali Babacan gibi önemli isimler MKYK listesinde yer almadı. 

Parti içinde bir Siyasi Erdem ve Etik Kurulu oluşturuldu. İnsan haklarından sorumlu genel başkan yardımcılığı ile çevre, şehir ve kültürden sorumlu genel başkan yardımcılığı gibi iki yeni genel başkan yardımcılığı statüsü hayata geçirildi. Davutoğlu konuşmasında terörle mücadeleden, partinin 2023 hedefinden, partinin kurulduğu günlerden ve atlattığı badirelerden bahsetti. Partinin temellerinin atıldığı 14 Ağustos 2001’deki gibi bir ‘aşkla’ yaklaşan seçimlere gidileceğine işaret etti.

2001 ruhu mu?

Şimdi buradan itibaren gelin bu manzara ne anlatıyor biraz ondan bahsedelim. Önce bir soru: Kongrede ve kongre sonrasında sürekli atıfta bulunulan şeyin mütemadiyen AKP’nin kuruluş dönemi ya da bir başka deyişle 2001 ruhu olmasının bize söylediği şey nedir? Hiç kuşkusuz, o dönemin ve 2001 ruhunun geri dönmeyecek bir şekilde yitip gittiği tabii ki. Kongre’den çıkan ilk ve en önemli sonuç bu.

Bu kongrede heyecan verici bir şeyler olabileceği hissiyatını güçlendiren şey Binali Yıldırım’ın Davutoğlu’na karşı aday olacağı yönündeki söylentilerdi. Bu şüphesiz, kongreye özel bir alaka gösterilmesinin gerekçelerinden biri oldu. Sonuç? Böyle bir şey olmadı. Beklenildiği gibi MKYK listesi Erdoğan’a yakın adaylarla şekillendi. Öte yandan Yıldırım’ın aday olmaması ile Erdoğan’ın Davutoğlu’na hala güvendiği de vurgulandı. Belki de istenen şeylerden biri de Erdoğan’ın etkisini taşıyan MKYK listesine karşı Davutoğlu’nun konumunu güçlü gösterecek bir küçük jestti ve bu yüzden Yıldırım’ın aday olacağı gibi bir hava yaratıldı.

Binali Yıldırım’ın bu türden önemli anlarda dikkatleri üzerine toplaması yeni değil aslında. Yıldırım, Erdoğan’ın AKP’nin genel başkan adayının Davutoğlu olduğunu açıklamasının ardından bir gün sonra bir basın toplantısı yapacağını duyurduğunda da benzer bir heyecan yaşanmıştı.  Ancak 22 Ağustos 2014’teki basın toplantısında Yıldırım, Davutoğlu’nun bu göreve layık görülmesinden duyduğu memnuniyeti belirtmiş; kimse de basın toplantısının neden yapıldığını tam olarak anlamamıştı.

MKYK listesi üzerindeki Erdoğan etkisinden bahsetmenin bir anlamı var mı emin değilim açıkçası. Erdoğan, 2001’den bu yana güçlenirken parti üzerindeki dönüştürücü gücünü de katlayarak arttırdı ve partiyi tesadüflere ya da bir başka iradeye terk etmek istemediği de sır değil. 

Sorun nerede?

Ayrıca bu sonuçları Erdoğan’ın hırslı kişiliğinin ya da yüksek egosunun bir başka tezahürü olarak görmek yanlış. Sorun, Erdoğan’ın hırsı ya da egosu değil. Zira mesele bu kişilik özellikleri ise Davutoğlu’nun Erdoğan’ın önünde olduğuna inanıyorum. Kongrenin genel havası ve MKYK’nın yeni kompozisyonu AKP içindeki güç ilişkilerini yansıtıyor. Unutmayalım ki güç, nihayetinde sonuç yaratma becerisi ve imkânı ile ilgilidir. Davutoğlu bu kongreye tek parti iktidarını kaybetmiş bir partinin gelen başkanı olarak girdi. Bu ve benzeri yenilgiler olduğu, Davutoğlu da kendi konumunu öne çıkaracak sağlam bir koalisyon girişimi içinde yer almadığı sürece üzerindeki Erdoğan etkisinden kurtulamayacaktır. Davutoğlu’nun Erdoğan’dan gelen her şeye boyun eğdiği fikri doğru değil, ama itiraz etme gücü önemli ölçüde sınırlı ve son seçim sonuçları da işini hiç kolaylaştırmıyor. 

Tabii bir de üç dönem meselesi var: AKP Tüzüğü’nün 132. Maddesindeki parti listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan belediye başkanları ve milletvekillerinin en fazla üç dönem aday gösterilebileceği hükmünün kaldırılması daha önce de zaman zaman gündeme gelmişti. Bununla beraber hemen her seferinde partinin başka partilere benzemediğine ve siyasal ilkelerine atıfta bulunularak bu kuralın devamından yana bir çizgi izlendi. 

Bu kongre özelinde ise sonuçta kazanan AKP’nin kuruluşundan itibaren özel bir hassasiyetle vurguladığı siyasal ilkeleri değil, siyasetin getirdiği zorunluluklar ve ne pahasına olursa olsun kazanmak arzusu oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinden itibaren ısrarla merkez sağ değil, merkez parti olduğunu vurgulayan AKP’nin klasik merkez sağa ait olduğunu gösteren son emare de bu üç dönem kuralının esnetilmesi oldu. Böylelikle 1 Kasım seçimlerinde TBMM’nin 25. Dönemi hesaba katılmayarak söz konusu kurala takılanların önü açıldı.

Tek sabit ilke

Bir kez daha görmüş olduk: Türkiye sağı için tek sabit ilke pragmatizm. Üç dönem kuralındaki yeni düzenleme, AKP özelinde de bunu doğruladı. Beklenen oldu. Kaybetme korkusu, siyasal yolculuğuna belirli ilkelerle yola çıkmış bir partiyi “evvela galibiyet” prensibine sürükledi. 

Genel manzara şunu gösteriyor: Bu kongreden bir köklere dönüş hareketi çıkmaz. Kongrede ortaya çıkan tabloya bakıp AKP’nin “eski güzel zamanlar”ı yeniden yakalamak yolunda ciddi bir irade gösterdiği türünden bir sonuca varmak mümkün değil. Bu kongreye damgasını vuran şey yaklaşan 1 Kasım Seçimleri’ydi. AKP’nin tek başına iktidar olma hedefi doğrultusunda şansını yeniden deneyeceği seçimlerle ilgili parti içi mevzileri tahkim etme çabasıydı söz konusu olan. 

Umut ve korku  

İlk kez kontrolün tam olarak AKP’de olmadığı bir seçim sürecine giriyoruz. Ne kadar birlik ve beraberlik, tecrübe ve dinamizm, öze dönüş ve yeni umutlar vurgusu yapsalar da AKP de bunun farkında. AKP, bu kongre özelinde görüldüğü gibi ilk kez umut ve korku arasında bu kadar zorlu bir yolculuğa çıkıyor ve aslında seçimlerde kullanacağı ilk şarkının adı da partinin bu ruh halinin ipuçlarını mükemmelen veriyor: “Haydi bismillah…”

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem



Yazar Hakkında