20 AĞUSTOS 2015 – Bugün özel kalem müdürüme ilan ettirdim: “Muhtarlar, Sayın Cumhurbaşkanımıza sigarayı bırakma sözü vermişlerdir”.
Yalnız, tenakuz olmasın diye, daha önce düşündüğüm “muhtar çakmağı” dağıtma projemden bu durumda vazgeçmek iktiza ediyor. Halbuki çakmakların üstüne ne güzel bir de minare ve ayyıldız koydurtacaktım…
***
Benim bu muhtarlarla niye toplandığımı anlamaya çalışıyorlar. Diyorlar ki, nutuk atma fırsatı icat ediyor. Yav, farkında değiller ki ben bu muhtarlarla ülkenin en ince damarlarına kadar giriyorum. Bunlar polisin askerin sızamadığı yerlere de duhul ederler her yerde. Her şeyi bilirler, duyarlar. Ben de her şeyi bilicem, duyucam, ve yönetecem. Bunu anlamıyorlar. Ama elleme, anlamasınlar. Uyandırma kerizi!
Diğer yandan, bunları toplamaya benim başka bir yönden çok ihtiyacım var: Ben bu insanlar arasında kendimi büyük ve kudretli hissediyorum.
Gerçi ben zaten büyük ve kudretliyim. Allah (c.c) yürü yâ kulum dedi, yürüdüm. Servetim ibadullah, bin şükür. Masallardaki gibi binlerce odalı bir Saray, eee, Külliye yaptırdım, rabbime hamdüsena olsun. Cumhurbaşkanlarını şeyhleri ayağıma çağırıyorum.
Ama bizim siyasi parti liderleri, şerefsizler, onlar arkalarını dönüyor. İstanbul’un zenginleri bana yukarıdan bakıyor, ben onları vergidir şudur budur diye dağıttıkça onlar beni inceden inceye ezmeye çalışıyorlar.
Kendilerini bişey sanan sözde aydınlar var ya esas, o ukala dümbelekleri, yok kaçak yok maçak diye durmadan saldıran, işte o şerefsizlerdir esas beni aşağılayanlar. Ezmeye çalışanlar. Böcek gibi ezilmesi gerekenler onlar.
Burada tek başıma hissediyorum, ıssız ada gibi. Bu bana geceleri ürperti veriyor. 3 metrelik parmaklıkların dışına şimdi bir de 5 metrelik beton duvar çektirdim.
İşte bu kudret ve zenginlik içinde huzurumu, Kasımpaşa’yı tutup Beştepe’ye getirmekle buluyorum. Çünkü bu muhtarlar bana, hâşâ sümme hâşâ, Allah gibi bakıyor. Tapıyor. Ağzımdan ne çıksa ayakta alkışlıyor. Hain sözde aydınların bana akıttığı zehre panzehir oluyorlar yav, panzehir!
Çağırıyorum onları, bakın diyorum koca salonu gösteriyorum önce. Çok etkileniyorlar. Sonra avizeleri gösteriyorum, kaç milyon ödedik bunlara biliyor musunuz, diyorum. Hepsinin ağzı açık kalıyor. Bir de, Emine'nin beyaz çayından içerlerken onun fiyatını söylüyorum ki, nasıl büyülendiklerini görmelisiniz!
***
21 AĞUSTOS – Bekliyoruz ki insanları terör biraz daha vursun da oylar AK Parti’ye aksın diye ama anketler bozuk çıkmaya, üstelik bu şarkıcı-oyuncu takımı da parazite başladı. 2008’de bu Bülent Ersoy denilen şahıs “Oğlum olsa askere göndermezdim” demişti de, halkı askerlikten soğutmaktan beraat etmişti. Şimdi paralelcileri temizlediğimize göre bunların hepsi gününü görecektir.
Bunların artması ihtimaline karşı, YSK’ya önceden haber etmiştik, gün ayartlatmıştık, 1 Kasım’da seçim olacağını ilan ettim. Beştepe’nin yolunu bilmeyen Kılıçdaroğlu’na da kol saati gösterdim, vakit geçti hiç umutlanma anlamında.
***
22 AĞUSTOS – Geçen gün demiştim, “Halkımız kendi içindeki bölücü terör örgütü mensuplarını ayıklamak durumundadır” diye, onun sonuçlarını almaya başlıyoruz. Bu teröristler Kürt ya, Samsun’da Türkçe konuşmayan bir şahsı yakalamış halkımız, etkisiz hale getirip jandarmaya teslim etmiş.
Yalnız, maalesef bir durum olmuş, şüpheli Suriyeli sığınmacı çıkmış. Olsun. Önemli olan bu zihniyeti böyle böyle yerleştirmektir.
***
23 AĞUSTOS – İşler iyi gidiyor. Ceyhan’da bir şehidimizin cenazesinde çocuğuna subay kıyafeti giydirmişler, babasının fotoğrafına bakarak amcasının kucağında ağladı. Eşi ve kardeşleri de tabutuna sarıldı. Fotoğraflar çekildi, yayınlandı. Her bir fotoğraf bir milyon oy demektir.
Ama hainler buralara da sızıyor. “Kahrolsun PKK, İşbirlikçi AKP” diye slogan atmışlar. Osmangazi’deki bir cenazede bir hain, “Daha kaç şehit gerekiyor!” diye bağırmış. Müezzinoğlu’na saldırmışlar. Birisi, THKP-C’liymiş, “Tayyip oğlunu askere gönder” sloganı atmış alçak.
Bu vesileyle söyleyeyim de öğrensinler: Bilal vatani görevini bedelli olarak başarıyla tamamladı. Ahmet Burak’ın da Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden kapı gibi “Askerliğe Elverişsizdir” raporu var, resmî, tasdikli. Üstelik çocuk şoktaydı, benim belediye başkanı olduğum sıradaki o müessif kazayı yaşamıştı, şarkıcı Sevim Tanürek’in ezilerek öldüğü. Tamam mı!
***
Hain plan devam ediyor. Erzurum’daki bir cenazede şehidin amcası benim için “Kardeşi kardeşe kırdırıyor” demiş. Nallıhan’dakinde bir kadın “Başbakan, cumhurbaşkanı oğlunu yollasın” diye bağırtılmış. Aynı durum Silopi’de olmuş.
Bunlar neyse; asıl vahim olan Yarbay Mehmet Alkan olayı. Şehidin abisi imiş. Osmaniye’deki cenazeye üniformayla geliyor, tabutun üstüne kapanıyor, siyaset yapıyor: “Şu güne kadar 'çözüm' diyenler neden şimdi 'sonuna kadar savaş' diyor?"
Tam FETÖ ağzı. Hatta PKK. Tam bir askerî darbe teşebbüsü! Zaten Alevi miymiş neymiş diyorlar. Görür gününü şimdi. Yalnız, kamuoyunda müdafaa edilmesine yol açmadan, yavaş yavaş, ihtiyatla. Mesela, önce neymiş bi bakalım diye soruşturma açılacak, bakanlarımız falan ‘Tamam, anlıyoruz da, yapmamalıydı’ gibilerden konuşacak, o sırada Aktroller harekete geçecek.
Bunu kesin en azından meslekten attırmak lazım. Gerçi jandarmada yetki artık içişleri bakanında ama, bunu bizzat askerlere yaptırmak lazım.
Bu cenaze protestoları ne pahasına olursa olsun önlenmeli. Partili gençlerimizden teşekkül edecek bindirilmiş kıtalar bu cenazelere önceden gidip yer tutmalı, tedbir almalı. Çıra gibi yanarız yoksa.
İstihbarat da ulaştı şimdi, bu yarbay geçmişte bir asta suimuameleden 25 gün ceza almış. Yani insan haklarına da saygısı yok bunun. Açıklanması ertelenmiş olan bu hükmü bizim medya “zaten sabıkası da var” diye anons edecek.
***
24 AĞUSTOS – Moralim bir parça düzeldi. Devletini-milletini seven bir baba çıktı, Tokat’taki cenazede şöyle dedi: “Bütün Türkiye gurur duysun. Bir evladım vardı bunu ben şehit verdim. Seve seve verdim gitti. Vatan sağolsun. Herkes çatlasın. Düşman çatlasın. Bu gurur bana yetti”. İşte aradığımız baba budur. Mükafatını iki cihanda da görecektir.
Başka teselli edici haberler geliyor. Alanya’daki bir cenazede cemaat HDP binasına yürümüş. İstiklal Marşı okumuş, ayağa kalkmayan birini dövmüş. Elleri dert görmesin. Burdur’da da halk HDP binasını taşlamış, kapıyı kırıp balkona Türk bayrağı çekmiş, parti tabelasını söküp ateşe vermiş. Aslanlar!
Bu halk hareketlerini kitabî olarak da desteklemek lazım. Bizden gelirse laf olur diye DYP’li eski bakanlardan birine söylettik, “HDP’nin kapatılması lazımdır” dedirttik.
***
Memur maaşları konuşulurken, Cuma namazı için tatil işini ortaya attırdık memur sendikalarına. Nasıl olsa MHP itiraz etmez. Diğerleri de biraz sıkar. Sağlamından bir milyon oy demektir.
***
Bu Abdullah oğlunu evlendiriyor, beni de şahit yazmış, mecburen gittik. Yarım saat ya kaldım ya kalmadım, işim var deyip ayrıldım. Bizde ailenin reisine dikelmek âdeti yoktur, rabbime şükür. Mecburen içine atacaktır. Ayrıca, liderlik bu arkadaşımızın hamurunda yoktur. Beni parti kurultayına çağırmayacaklar da ben onları oğlumun düğününe çağıracağım ha?
Lafı açılmışken yazayım, bu Ahmet’te de liderlik sıfırdır. Ne yapıyormuş sivrisinek gelince? “Sare Hanım gel de şunu öldür” diyormuş. Kendisi öldüremiyor. Senden lider mi olur be? Bir emir vereceksin, yüzlerle-binlerle koşacaklar şehit olmaya! Peygamberden hemen sonraki mertebe! Ve üstelik de babaları arkalarından ilan edecek: “Seve seve verdim gitti, vatan sağolsun, herkes çatlasın” diyecek… Bu cümlelerin her biri yüz binlerce oy demektir!
***
25 AĞUSTOS - Bu HDP’li Selahattin uyanık. CHP ve MHP’nin reddettiği seçim kabinesine hemen atladı ki hem seçimi yakından görsün, hem de seçimde “AK Parti teröristlerle kabine kurdu” densin. Buna karşı tedbir almak lazım. Spor bakanlığı falan vererek seçmene şu mesajı ileteceğiz: “Biz bunları istiskal ediyoruz ama bunlar arsız, mutlaka bakan olmak hevesindeler, anayasa da bizi mecbur ediyor”. Selahattin şimdi bir de “Ama’sız silah bırak” çağrısı yaptı PKK’ya. Zorla uyandırdık biz bu herifleri.
Ama halkımız daha uyanıktır ve beni anlamaya devam etmektedir. Şimdi de İzmit’te ve Kırşehir’de HDP binasına hücum edip hadlerini bildirdiler. Aktroller yarbayın ordudan atılmasını istediler. Bu çocuklara ne kadar masraf edilse azdır.
***
Ahmet’e yetkiyi verdim. Ya Allah (c.c), bismillah, anketler şüpheli de olsa, başka hiçbir çarem kalmadı, seçime gidiyoruz. Ama bu sefer aynı hataları yapmayacağız. Bir defa, 1 Kasım’da havalar erken kararacak. Bazı yerlerde elektrik kesilecek. Bazı yerlerde teröristler geliyor deyip sandıkları sıkıya alacağız. Bu bir hayat-memat meselesidir.
Bütün imkanları sonuna kadar kullanacağız. İki gün önce bir valimize demeç verdirttik. "Bir ilimizde 40'a yakın genç kız PKK tarafından dağa kaçırılarak iğfal ediliyor ve siz bu halde ailelerinize dönemezsiniz diyerek orada zorla tutuluyorlar" dedirttik. Aksini ispatlasınlar bunun şimdi. Bu valiyi yetiştiriyoruz, ileride içişleri bakanı yapabiliriz.
HDP’yle yalnız başımıza hükümet kurmak istemiyoruz; MHP “Teröristlerle birleşti” deyip aleyhimizde kullanacaktır.
26 AĞUSTOS – “Kullanacaktır…” derkeeeen, biraz zor kullanır artık, MHP’yi caaaart diye yırttık! Türkeş bakanlığı kabul etti! Hem de başbakan yardımcılığını!
Bunun haberi bana ulaşır ulaşmaz 10. Muhtarlar Toplantısı’nda bombaladım: "Teröre arka çıkan medya kuruluşu ise kapısına kilit vurulur, STK'ysa kapatılır, yazarsa mahkemeye çıkar cezaevine konulur" dedim.
En ufak bir zaaf alameti gösterirsek yanarız. Güçlü görünmek, güçlü olmanın 1 numaralı şartıdır. Sonuna kadar böyle kararlı gitmek zorundayız.