Aramıza bambaşka bir kıtanın saat diliminden katılan Tame Impala’nın bu albümde karşımıza ne gibi bir şey ile çıkacağı gizemini koruyordu. Sersemliği deliliğinden gelen bir albüm oldu ‘Currents’. Tame Impala, ‘Currents’ ile çıkılacak herhangi bir yolculukta iyi bir yol arkadaşı olacağını bir kez daha ispat etti.
2008 yılında Tame Impala’nın kendi isimlerini taşıyan ilk EP'leriyle tanıştığımızda kafalarımız epeyce karışmıştı. 2010'da gelen ‘Innerspeaker’ ise kuyuya bir taş attı, sonra 40 müzik yazarı o taşı o kuyudan çıkaramadı. Takvimler 2010 ilkbaharını gösteriyordu ‘Innerspeaker’ geldiğinde. İçimizden konuştuklarımızın hepsini bir çıkıya koydu ve dinlenilebilir hale getirdi Tame Impala. O zamanlar elimizden en iyi gelen şey oynat tuşuna basıp iyi müzikle kulaklarımıza bahar temizliği yapmaktı, öyle de yaptık. ‘Lonerism’ geldiğinde ise sonbahardı. 21. yüzyılın müzisyenlere armağan ettiği kayıt teknolojilerine aşinaydık. Kevin Parker ‘Lonerism’ ile bu aşinalığımızı bir kaç basamak daha yukarıya taşıdı. Lonerism’de işitebildiğimiz tüm enstrümanlar Kevin Parker'ın elinden çıkmıştı. Parker tüm şarkıları kendi yazmış, her şarkının her enstrümanıyla ayrı ayrı kendisi ilgilenmişti. Bir bireysellikten bahsediyorsak eğer, Parker o kırmızı kurdeleyi kendi klasmanında Lonerism ile 2012'de göğüslemişti bile. Psychedelic müziği kulaklarından eksik etmeyen bazı müzikseverler, ‘Innerspeaker’ın ardından gelen Lonerism'e "psychedelic müzik yerini yavaş yavaş pop müziğe bırakıyor" güvensizliğiyle yaklaşsa da, Tame Impala bu albümüyle daha çok müziksevere ulaştı. Öyle ki, ‘Feels Like We Only Go Backwards’ okul korolarında söylenmeye başladı, ‘Elephant’ ise artık beyaz camda, reklamların nadide konuğuydu. Ve sonra ‘Currents’ aramıza katıldı, takvimler Temmuz 2015’i gösteriyordu.
Adaletin bu mu dünya?
Yaş alıyoruz, değişiyoruz ve buna karşı koymamız imkansız. Okuyucu olarak sizler ve şu anda size bunları anlatan ben gibi, Kevin Parker da yaş alıyor. İlk kaydettiği albümleri şu sözlerle anlatıyordu Parker: "Kulaklıkla hissedilebilecek bir deneyim yaratmaya çalıştım. Münferit bir deneyimdi müzikseverlere yakalatmak istediğim." ‘Currents’ ise başlı başına bir antitez olarak karşımıza çıktı. ‘Innerspeaker’ ve ‘Lonerism’ ne ise, ‘Currents’ o olmadı. İyi ki de olmadı. Müziğin komünel bir deneyim olduğuna ilk baştan beri inandığını ifade eden Parker, ‘Currents’ ile birlikte müzikal hayatında bir devri kapattı. Parker, bir müzisyen olarak kendi payına düşenin paçasından sıkıca tuttu, "Psyhdelia bir janr değildir, bir hissiyat meselesidir, teninin dışına taşabildiğin yerdir" diye de ekledi.
Currents, psych-rock'ın disco süzgecinden geçtiği yeni bir müzikal coğrafya vaat ediyor dinleyenine. Hayatının üçüncü on yıllık dilimine merdiven dayayan Parker, verdiği bir röportajda Currents için şunları söylüyor: "Tame Impala şarkılarının kulüplerde çalınmadığını, insanların bu şarkılarda dans etmediğini gördüm. Bu albümde amacım dans edilebilir bir müzik yapmaktı, yaptım da. Bu benim için atlanması gereken bir basamaktı, bir anlamda kendi bireyselliğimi fethettim.”
Kudretini ve yöntemini kosmosdan alan Kevin Parker, aynı kosmos gibi detayların muhteşem bağlantılarını kurarak müziği icra eden isimlerden. Parker kendini yazmaya ve kaydetmeye adayan sersem bir 21. yüzyıl dahisi. Currents ise geçiciliğin verdiği sersemliğin albümü. Parker bu geçicilik hissiyatını sözleriyle tekrar ediyor albümde: "Evet değişiyorum, evet yaşlanıyorum. Eğer bunun bir suç olduğunu düşünmüyorsan, benimle gelebilirsin."
Niye çattın kaşlarını?
Galiba bir yerde hata yapıyoruz. Psychdelic müzik denilince aklımıza birbirinin ahengiyle sarhoş olan aynı enstrümanlar, aynı sesler ve aynı ritimler geliyor. Elektronik tını taşıyan ve hatta popa yaklaşan nota birlikteliklerinin de psychdelic olarak tasvir edilebileceği eşiğini atlayıp değerlendiriyoruz poplaşan Tame Impala’yı. Tamam, Tame Impala'nın bol gitarlı melodilerine aşina bir nesil olarak, bu albüm dinleyenine gitardan çok synthesizer armağan ediyor. Evet, Currents’ta Innerspeaker'da ya da Lonerism'de duyduğumuz vokal çeşitliliği de yok. Ancak kabul etmek gerekiyor ki, Currents çok kişilikli bir albüm. ‘Let It Happen’da disco-rock var, ‘Past Life'da daha önce pek tecrübe etmediğimiz rock tınıları. The ‘Less I Know The Better’da ise dance-pop'a, R&B’ye ve hatta funk’a yelteniş var. Sadece bir pop albümü olarak değerlendirilecekse bile, zaten çağının çok ötesinde. Türler arası bir matematik Currents. O yüzden “Tame Impala popüler kültüre yaklaşıyor, müziği pop oluyor” eleştirilerinin yanına “Pop müzik hala güzel, sadece kötü örnekler sonucu zihinlerde alaşağı edildi” cümlesini de eklemek gerekebilir. Kevin Parker da zaten bu eleştirilere şöyle yanıt veriyor: “Lonerism 2.0 yapabilirdim, ama bu beni memnun etmeyecekti."
Bazı albümleri sevebilmek için o albüme biraz zaman vermek gerekebiliyor. Currents da dinledikçe kendinizi daha yakın hissedebileceğiniz albümlerden. Geçtiğimiz yıl Amerika turnesinin son konserini verdikten sonra, çölü yarıya bölen bir otoyolda ilerleyen arabada çalan Bee Gees parçası ‘Staying Alive’ ile başlıyor Currents’ın hikayesi. Parker’ın bu şarkının aslında ne kadar melankolik bir parça olduğunu hissetmesiyle başlıyor. Albümün ve albümden yayınlanan single'larının kapakları ise Kentucky'li sanatçı Robert Beatty'e ait. Sözler üzerine her ne kadar fazla konuşulmamış olsa da, Currents hepimizin dahil olduğu bir hissiyattan bahsediyor. Parker en nihayetinde ilhamını Selda Bağcan’dan alan müzisyenlerden biri.
Çemberimde gül oya
Bu yılın ilk kaleidoskopik synthlerini Currents’tan yayınlanan ilk single ‘Let It Happen’ ile hissetik. Neredeyse 8 dakikaya yanaşan parça ‘Let It Happen’ gündelik hayatın düzensizliğinden dem vuruyor. Albümün açılış parçasının ilk birkaç saniyesinde hazırlıksız yakalandığınızı hissedebilirsiniz, boş verin. Çünkü son şarkı ‘New Person, Same Old Mistakes'i dinlerken "İyi ki hazırlıksız yakalanmışım" diyeceksiniz.
Albümden yayınlanan ikinci single ‘Cause I'm A Man’in daha funk, daha melodik bir yanı var. Bu şarkı yayınlandıktan sonra bir grup kadın hakları savunucusu, şarkının sözlerinden dolayı Kevin Parker'ı seksist ve hatta misojinist olduğu konusunda eleştiri yağmuruna tutmuştu.
Ve sonra ‘Eventually’ geldi. Arabesk olarak dinlendiğinde, arabesk de olabilen bir parça olarak ‘Eventually’nin prömiyeri ona en çok yakışabilecek yerde, Austin Levitation Festival'da yapıldı. ‘Eventually’, albümün tahrip edici gücü en yüksek parçası. Yok edici. Bulaşıcı ve kurtulmak için hiç bir çaren olmayan bir virüs gibi bedeni saran bir şarkı. Virüsün adı da yine hepimize dair bir hissiyat; aşk acısı. Her psychedelia içerisinde tarifine göre bir miktar arabesk bulunduruyor galiba.
Parker şunları söylüyor parça hakkında: "Birini tamir edilemeyecek bir şekilde zarar vermek üzere olduğunun farkındasın ve tek tesellin her şeyin bir gün güzel olacağına, ikinizin de en nihayetinde iyi olacağına dair içinde taşıdığın o samimiyetsiz umut.”
“Ne yapmam gerektiğini biliyorum.
ve bu yakında olmalı
Çünkü biliyorum, daha mutlu olacağım.
ve biliyorum, sen de mutlu olacaksın.
Er ya da geç”
Aldırma gönül
Melody's Echo Chamber’dan hatırladığımız Melody Prochet ve Kevin Parker aşkı da ulus-devlet sınırlarına yenik düşen aşklardan oldu. Geçtiğimiz kışa kadar Paris'te yaşayan Parker ve Parisliliğin verdiği tüm güzelliği kahküllerinde taşıyan Melody'nin hikayesi, bir oturma izninin daha sonuna gelinmesiyle bitti. Paris’ten Perth'e, havalimanları, türbülanslar ve zamanda ileriye doğru gidişti Parker’ı bekleyen. İşte Currents'taki bazı şarkıların hikayesi de geçilen sınırların üzerinde birikerek oluştu. Bir kadına veda mektubu oldu aynı zamanda Currents. Son bir yıla yazılmış, içerisinde dans saklı olan bir ağıt oldu. Albümde yer alan parçalardan ‘Love/Paranoia’, ‘Past Love’ ve ‘The Less I Know Better’ da bu biriken hikayenin melodik yansımalarıydı.
‘Yes I'm changing’ ise ileriye dönük bir büyümenin ve şimdiye dönük kırılganlığın bir arada bulunduğu bir şarkı. Tam dört buçuk dakikalık yürek burkuntusu. Geçmiş ile geleceğin tahayyül edilemez randevusu. Müzisyenler de acı çekiyor, Kevin Parker da buna dahil. "Bütün kara parçalarında" yani. Avusturalya hariç değil.
“Müzik veri akışı servisleri”nin hayatımıza girmesi, albümlerin A-side ve B-side’ın arasında bir ayna olduğu bilincimizi ve şarkı sözü okuma romantikliğimizi hayatımızdan silip atsa da, yeterince dinlerseniz albümün kapanış parçası ‘New Person, Same Old Mistakes’in ‘Let It Happen’ın bir başka anlatımı olduğunu keşfedeceksiniz. Albümde yer alan en fazla iki dakika süren üç şarkı ‘Nangs’, ‘Gossip’ ve ‘Disciples’ ise başlı başına bir macera. ‘Elephant'ı özleyenlerdeniz ‘The Moment' sizin için orada bekliyor.
Ah yalan dünya
2013 Mayıs’ında Başbakanlık koltuğundan seslenmişti Recep Tayyip Erdoğan: "Gece gündüz kafa kıyak dolaşan bir nesil istemiyoruz" diye. İki sene sonra, yine aylardan Mayıs iken bu kez Kevin Parker çıplak ayaklarıyla bağdaş kurduğu minderinden "Gece gündüz kafa kıyak dolaşan neslin en yükseldiği anda Tame Impala açıp dinlemesi bizleri en mutlu eden şey" diye seslendi ve Currents ile aramıza geri döndü.
Currents, dans ederken ağlayabilenler ya da ağlarken dans edebilenler için. İngilizce'de buna "go with the flow" diyorlar, bizde “akışına bırakmak”. Akışına bırakın. Çünkü günün sonunda ve hatta şansımız yaver giderse yılların sonunda anlatacağız karşımıza çıkanlara: “Sene 2015'ti, yazın tam ortasındaydık, Currents çıkmıştı.” Hayat zaten insanı kırmaya çok meyilli, Currents bu kırılgan yolcuklukta yanınıza alabileceğiniz, 2015’in en güzel kayıtlarından biri.
Parker'ın dediği gibi "türbülanslı bir akışın üzerindeyiz, maddenin sıvı halinin nesneler etrafına akıp gitmesi gibi". Dünyaya hoş geldiniz. Girişler sol taraftan.