2012 yılında geçici listeye giren Ani Antik Kenti'nin, sonbaharda gelecek olan heyetin son incelemesiyle, 2016 yılında UNESCO’nun kalıcı listesine girmesi bekleniyor.
Geçen hafta Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’yle Efes Antik Kenti, UNESCO Dünya Kültür Mirası Kalıcı Listesi’ne girdi. Böylece listede, Türkiye’den yer alan yapılar ve alanların sayısı 15’e yükseldi. Bu yapılar arasında, henüz Ermeni kültürel mirasından isim yok. Kültür Bakanlığı tarafından UNESCO’ya yapılan başvurular arasında, Ani Antik Kenti yer alıyor.
Hevsel Bahçeleri’nin dosyasını hazırlayan Yard. Doç. Yıldız Salman, UNESCO’ya başvuru sürecini şöyle anlattı: “UNESCO’da korunması gereken yapı ve alanlar için birçok kategori ve kriterler mevcut. Yapının, hangi kategoriye ait olduğunu düşünüyorsanız, ona göre bir dosya hazırlıyorsunuz. Dosya, Kültür Bakanlığı’na sunuluyor. Bakanlık onaylarsa, dosyayı UNESCO’ya sunuyor. UNESCO’dan uzmanlar gelip alanı inceliyor, sorular soruyorlar, eksikleri söyleyip tavsiyelerde bulunuyorlar. Bu doğrultuda, restorasyon gerekiyorsa yapılıyor, eksikler gideriliyor, dosya tekrar sunuluyor.”
‘Mirası gelecekte nasıl koruyacağınız önemli’
Salman’a göre, UNESCO’nun asıl üzerinde durduğu, ülkenin kültür politikası olarak, bu yapının geleceğine dair bir yönetim planı olması. UNESCO, Dünya Mirası Listesi’ne yeni kategoriler de ekliyor. Salman, “UNESCO’nun bir diğer yeni kategorisi, kültürel rotalar. Özellikle, çok kültürlü hayatın olduğu Doğu’da, yaygın alana ilişkin kültürel miras adına planlamalar yapılabilir. Örneğin, Ermeni kültürel rotası, Kars’tan başlayıp Van’a, Konya’ya bir bütünlük içinde, tüm köyleri, kiliseleri kapsayacak şekilde oluşturulup sunulabilir. Ya da, Ermenistan, Türkiye ve Gürcistan bir araya gelip, fiziksel yapı, yerleşme, anıt gibi konularda bütünlük oluşturup, her ülkenin de kendi sınırları dahilinde bu rotayı koruyacağı garanti edilip, sunulabilir” diyor.
Kamp Armen, üretim süreciyle biricik
“Kamp Armen’in somut olmayan kültürel miras kapsamına girmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak, sadece alandan bahsetmiyorum. Binanın da korunması gerekiyor. O yapı, çocukların ortak emeğiyle yapıldı. Bir mimari dehanın ürünü olmayan, ama tam da bence bu sebeple, üretim sürecinin biricikliği düşünülerek korunması gereken bir yapı. Birçok eski yapı kullanılmaz durumda, ama korunuyor. Çeşitli yöntemler ve restorasyonlarla, belli sınırlamalarla kullanıyorsunuz. Eski işlevini geri yüklemiyorsunuz, ama alan içinde durmaya devam ediyor. Bazen somut olmayan mirasta, somut olmayan hal ile ortaya koyulan fiziksel yapı öyle bir bütünlük oluşturur ki, birinin olmaması değerinin eksilmesine yol açar. Kamp Armen, öyle sıkı bir bütünlük gerektiriyor. Bu konu üzerinde çalışılması ve gündemde tutulması elzem.”