7 Haziran 2015’te yapılacak seçimleri için partilerin YSK’ya sunduğu aday listelerinde etnik kimlik çeşitliliği öne çıkıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez üç Ermeni milletvekilinin 3 ayrı partiden mecliste görev yapması söz konusu olacak. Bu vesileyle seçilebilecek konumda gösterilen Ermeni toplumundan adaylarla konuştuk.
BARUYR KUYUMCİYAN
UYGAR GÜLTEKİN
7 Haziran 2015’te yapılacak seçimleri için partilerin YSK’ya sunduğu aday listelerinde etnik kimlik çeşitliliği öne çıkıyor. CHP, HDP ve AK Parti’de İstanbul’da seçilme ihtimali yüksek konumlarda Ermeni toplumundan adaylar gösterildi. Selina Özuzun Doğan, CHP İstanbul 2. bölge 1. Sıradan; Karabet (Garo) Paylan HDP’den İstanbul 3. bölge 2. sıradan, Markar Esayan ise Ak Parti’den İstanbul 2. bölge 12. sıra adayı olarak YSK’ya sunuldu. Öte yandan Murat Mıhçı HDP’den İstanbul 1. bölge 11. sıradan, Filor Uluk Benli ise İstanbul 2. bölge 10. sıradan aday gösterildi. Son meclis döneminde milletvekili olarak görev yapan Süryani vekil Erol Dora, yeniden HDP Mardin 3. sıradan listesinde kendisine tekrar yer buldu.
CHP; Romanları temsilen İzmir 1. bölge 5. sıraya Özcan Purçu’yu yerleştirdi. HDP’de ise Romanları temsilen Sedat Zımba Edirne 3. sıra adayı olarak gösterildi. Ezidileri temsilen eski AP milletvekili Felaknas Uca HDP’den Diyarbakır 4. sıra, Ali Atalan Batman 1. sıradan aday gösterildi. Hemşinli ve kendisini Ermeni olarak tanımlayan Diren Cevahir Şen de HDP’den Bartın 1. sıradan aday gösterildi.
25. Dönem milletvekili seçimleri en çok da meclis tarihinde bugüne kadar rastlanamamış etnik çeşitliliği sağlamasıyla konuşulacak gibi görünüyor.
Türkiye’de 1935 yılından 1955 yılına kadar, Berç Keresteciyan Türker (1935-1946-Bağımsız), Vahram Bayar (1950-1954 - Demokrat Parti), Zakar Tarver (1954-1960 - Demokrat Parti), Mıgırdiç Şellefyan (1957- 1960 - Demokrat Parti); olmak üzere dört Ermeni milletvekili oldu. Berç Sahak Turan da 1961-1964 yılları arasında seçilerek 3 yıl süreyle Cumhuriyet Senatosu’nda senatör olarak görev yaptı. Mecliste yer almış tek kadın Ermeni milletvekili ise 1961’de 27 Mayıs Komitesi’nce 7 ay süreyle atamalı olarak görev yapmış olan Hermine Kalustyan olmuştu. Dolayısıyla HDP’nin de barajı geçmesi durumunda Cumhuriyet tarihinde ilk kez üç Ermeni milletvekilinin 3 ayrı partiden mecliste görev yapması söz konusu olacak. Bu vesileyle seçilebilecek konumda gösterilen Ermeni toplumundan adaylarla konuştuk.
Garo Paylan (HDP):
‘Türkiye’nin eşitlik temelinde özgür bir gelecek kurmasını isteyen bir Ermeniyim’
Sıralama ve aday olarak gösterileceğin yerde değişiklikler olduğu yönünde spekülasyonlar vardı. Bu süreçten bahsedebilir misin?
O tür bilgiler bana göre kulis bilgisinden öteye geçmedi. Konuşulanların büyük bir çoğunluğunun doğru olmadığı anlaşıldı. HDP’nin en az bir Ermeni’yi kesin olarak seçilecek bir yerden aday olarak gösterme yönünde kararı zaten vardı. Türkiye genelinde yüzde 10'u geçtiğimiz takdirde en az bir Ermeni milletvekili meclise girecek.
Bildiğimiz kadarıyla İstanbul’da aday olmayı özellikle istiyordun. Bu senin için ne anlam ifade ediyor?
Çoğumuz Anadoluluyuz ama son kalan kiliselerimizin, okullarımızın var olduğu ve toplumumuzun büyük bir kısmının yaşadığı yer İstanbul. Ben de Malatya kökenli, 40 yıllık bir İstanbulluyum. Toplumumuzun oylarıyla seçilmeyi arzu ediyordum. Bu benim için mutluluk verici.
Meclis’te neler yapmayı düşünüyorsun?
Ermeni Soykırımı, Hrant Dink ve Sevag Balıkçı cinayetlerinde aradığımız adalet gibi mücadelelerimiz var. Bunlar geleceğe güvenle bakamamamıza neden olan, adaletten yoksun kaldığımız durumlar. Bu konular işin doğası gereği tabii ki mücadelem olacak. Yalnızca Ermeni konusu ile ilgili değil diğer bütün kimliklerle ilgili yüzleşme meseleleri partinin gündeminde olacaktır. Ayrıca geçmişe takılı kalmamak, geçmişle yüzleşmeye paralel olarak yürüyecek ‘eşitlik temelinde özgür geleceği’ kurma mücadelemiz olacak.
Üç ayrı partide Ermeni vekillerin olduğu meclis tablosunda, partiler arasındaki gerginlik bu vekillere de yansıyacak mıdır?
O konuyu elbette ki ileride göreceğiz. Nasıl diğer partilerde Kürtler varsa ve sadece HDP’li değillerse bu durum da ona benziyor ve bu bir iyileşmenin göstergesi olacak. Elbette ki parti politikaları her kimlikteki insanı etkiler, o anlamda daha uzlaşmacı bir meclis kompozisyonu oluşmasını ümit ediyorum.
Ermeni toplumunu temsil etmek gibi bir misyon görüyor musun kendinde?
Elbette ben Ermeni toplumunun tamamını temsil etme iddiasında olamam. Ermeni toplumunda her görüşten insan var. Türkiye’nin adil bir şekilde geçmişle yüzleşmesini ve eşitlik temelinde özgür bir gelecek kurmasını isteyen bir Ermeniyim. Bu düşünceyle Ermeni toplumunu ve büyük toplumu bu konu etrafında birleşmeye çağıran bir Ermeni siyasetçi olacağım. Ermenileri temsil etme iddiasında olmayacağım. Bu görüşü savunan Emenilerin çoğalması için siyaset yapacağım.
Selina Özuzun Doğan:
‘CHP değişim iradesi sergiliyor’
Selina Özuzun Doğan ismi çoğu kimse için yeni bir isim. Seni tanıyabilir miyiz?
1977’de İstanbul’da doğdum. İlkokul eğitimimi Dadyan Ermeni Okulu’nda ortaokul ve liseyi eğitimimi ise Fransız okullarında tamamladım. Daha sonra Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Ardından Bilgi Üniversitesi’nde İnsan Hakları Hukuku yüksek lisansı yaptım. Avrupa Konseyi’nde sivil toplum örgütlenmelerine ilişkin çeşitli eğitim programlarına katıldım. Türkiye Ermeni toplumunda tekrar çeşitli platformlarda gönüllü faaliyetlerde yer aldım. Profesyonel kariyerime ise 14 yıldır kurumsal avukatlık alanında devam ediyorum.
Bu teklif sana nasıl iletildi? Bu süreci anlatır mısın?
CHP, Türkiye Ermeni toplumundan uygun bir ismi kontenjan adayı yapmak istediğini açıkladı. Bu kapsamda başvuru yapan diğer birkaç isimle birlikte aktif olarak CHP’de görev yapan babam Yervant Özuzun’un da ismi gündeme geldi. Ancak daha sonra genç bir kadın adayla ilerlenmek istendiği açıklandı. O noktada ben devreye girdim ve parti tarafından göreve layık görüldüm.
CHP’nin Ermenilere yaklaşımında bir değişiklik var mı? Bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’nin geçmişte azınlıklara bakışının temel, evrensel ve hukuk standartlarının oldukça gerisinde kaldığı ve üniter bir siyaseti benimsediği bilinen bir gerçek. Fakat son yıllarda CHP’ de olumlu yönde değişim ve gelişmeler yaşandığı da bir gerçek. Tabii değişimin bir günde olmasını beklemek ve tüm sorunların bir anda çözülmesini ummak mantıklı değil. Nitekim yalnızca Ermenilerin değil tüm farklı inanç ve kimliklerin ve genel olarak dezavantajlı grupların sorunlarının çözümü, anayasal eşitlik ilkesi ve sosyokültürel sorunların bir arada ele alınması ile mümkün. CHP bu yönde bir değişim iradesi sergiliyor. Bu değişime ve dönüşüme katkı sunmak gerektiğine inanıyorum.
CHP son dönemde belediyelerin kiliselere yardımda bulunması ve desteklemesi ile ilgili bir kararı parti tüzüğüne yerleştirdi. Öte yandan azınlıkları olumsuz etkileyen birçok uygulama nedeniyle CHP ile ilgili olumsuz bir algı var. Bu algı ilerde değişebilir mi? Sizin adaylığınız bu anlamda ne ifade ediyor?
CHP, Cumhuriyet’in kurucu partisi. Bahsettiğiniz azınlıkların yaşadığı mağduriyetlerle yüzleşmek konusunda, CHP uzun süre direnç gösterdi. Fakat hem partinin iç tüzüğünde adımlar atılması hem de Sayın Kılıçdaroğlu’nun o dönemlerle yüzleşilmesi gerektiğine ilişkin söylemleri ve yine yakın zamanda Sayın Sezgin Tanrıkulu’nun Dersim’le ilgili açıklamaları, parti adına özür dilemesi, değişim yönünde bir irade olduğunu gösteriyor. Bir Ermeni’nin birinci sıradan aday gösterilmesi de bu iradenin bir uzantısı. Ancak parti genelinde aksi yönde dirençlerin olabileceğini de öngörmek gerekir.
Markar Esayan:
‘Partimizin politikası belli’
12. sırada olmak nasıl bir konum. Bu sıralamayı bekliyor muydun?
12. sıra özellikle gazeteci kökenli bir aday için çok prestijli bir sıra. İstanbul’da üç bölgede AK Parti 14 veya 15 vekil çıkartıyor. Son kamuoyu yoklamalarında yüzde 47 - 50 bandında yer alıyor. HDP’nin barajı geçmesi durumunda dahi 13 ya da 14. sıra tehlikeye girmeyecektir.
Vekil seçilmen durumunda nasıl bir çalışma yürüteceksin, planların neler?
Partimizin politikası belli: Türkiye’de bürokratik faşizm vesayetinin tamamen sona erdirilmesi ve tam bir halk iradesi yönetimine geçilmesi ve bunun için de yeni anayasanın yani ‘ilk halk anayasası’nın yapılması yönünde. Ama bu sadece anayasadan ibaret olursa işimize yaramaz, aynı zamanda vesayeti sistemden tamamen kazıyacak bir devlet düzenine de ihtiyacımız var. Benim için bu iki unsur çok önemli, bunlar yapılmadan hiç bir insanın veya toplumsal kesimin sorunlarını temelden çözmek mümkün olamayacak. Bunları başardıktan sonra zaten eş zamanlı olarak çözüm süreci ve demokratikleşme hamleleri, tüm bunlar bir arada yürüyecek süreçler. Benim bu noktadaki tavrım ortadaydı. Halk lütfederse, bunu mecliste devam ettireceğim.
100. yılda bir Ermeni milletvekili olarak mecliste yer almak hakkında ne düşünüyorsun?
Bunun tabii bizden bağımsız anlamları var. Yani kimliklerimizin bizim seçemeyeceğimiz ve tarif edemeyeceğimiz anlamları var Türkiye’de. Çünkü yüklü bir geçmişten geliyoruz. Ermeni, Kürt veya Alevi olsun kimliklerin öne çıktığı bir geçişli dönemi yaşıyoruz. Yavaş yavaş Türkiye normalleştikçe kimliklerin bu kadar öne çıkması da gerileyecektir ve bu aslında kimliklerin normalleşmesi anlamına gelecektir.
Bu konu hakkında Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında veya geçtiğimiz yıla göre bir değişim söz konusu mu?
Yok. Ben öyle bir şey göremiyorum, açıkçası bu konuda fikir ayrımında olduklarını düşünmüyorum. Geçtiğimiz yıl yayınlanan taziye mesajında 1915’e dönük resmi tezin terk edilmesi söz konusu. Bu bir zihniyet değişiminden kaynaklanıyor, Ak Parti İttihatçı ve Kemalist devlet zihniyetiyle köprüleri atmış bir hareket. Bu son 1 yılda ortaya çıkan bir durum değil, dolayısıyla bir yılda da ortadan kalkması mümkün değil.
Uzmanlar yorumluyor
Adil Gür(AG Araştırma):
‘AK Parti sadık isimlerden liste oluşturdu’
AG Araştırma Şirketi Sahibi Adil Gür, uzun süredir tartışılan AK Parti listeleriyle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun ortak hazırladığı bir liste gibi görünüyor” değerlendirmesini yaptı. Gür, listede hem Erdoğan’a hem de Davutoğlu’na yakın isimlerin yer aldığına dikkat çekerek “Ortak bir çalışmanın ürünü” dedi.
Gür, CHP listelerinde, ön seçim ve temayüllerden gelen adaylarla, genel merkezin yaptığı kontenjan adaylarının farklı değerlendirilmesi gerektiği görüşünde.
Gür, “CHP, bir Türkiye partisi olmak istiyor. Toplumun geniş kesimlerine ulaşmak istiyor ve bunun için bazı isimlerin ön seçimden çıkması mümkün değil. Bunu kontenjan adaylarıyla telafi etmeye çalıştı.”
HDP’nin baraj problemini aşabilmek için listesine takviyeler yaparak barajı aşma arzusunda olduğunu söyleyen Gür, “Partinin ağır toplarını büyükşehirlerde aday göstererek, doğru bir iş yapmışlar. Partinin oyunu İstanbul’da yüzde 1 arttırmak Muş’ta yüzde 10 arttırmaktan daha önemli.
Her üç siyasi partiyi de Ermeni adaylara yer verdiği için kutladığını söyleyen Gür, “Ermeniler oy getirsin diye konulmuş adaylar değil. Ama Türkiye’de inanılmaz bir kutuplaşma ve ötekileştirme var. Bu nedenle daha demokratik bir görüntü sergilemek için özgürlüklere vurgu yapmak için konulmuş adaylar diye düşünüyorum ben. Sayısal değerinden daha çok siyasete etki eden adaylar.”
İrfan Aktan (Gazeteci):
‘HDP kendi iddiasıyla uyumlu adaylar çıkarttı’
HDP aday listelerini değerlendiren Gazeteci İrfan Aktan, “HDP’nin çok kültürlü, çok dilli, çok etnisiteli, çok inançlı bir profil çizmeye çalıştığı görülüyor. Baraja takılmazsa Türkiye’yi her yönüyle temsil eden tek parti olacak.”
Seçilebilecek yerden aday Ermeni bir adayın gösterilmesinin HDP’nin varlık sebebini bir uzantısı olduğuna dikkat çeken Aktan, şunları söyledi, “Garo Paylan, duruşu, fikri ve kimliğiyle çok önemli bir siyasetçi olarak önümüzdeki dönemde sahnede olacak gibi görülüyor. 24 Nisan’dan kısa bir süre sonra Ermeni soykırımı gerçeğinin meclis kürsüsünde anlatabilecek bir figür doğuyor. Bu hakikatin gizlenemeyeceğinin bir gün elbette karşınıza çıkacağını göstermesi açısından önemli. Farklı siyasi partilerden de Ermeni adaylarının meclise gidecek olması artık Ermenilerin varlığının inkâr edilemez olduğunu ve bu önemli bir kırılma noktası.”
Ayşen Uysal (Siyaset bilimci):
‘CHP’de HDP etkisi görülüyor’
CHP’nin aday listelerinde büyük oranda bir yenilemeye giderek eski kadrolarının bir kısmını tasfiye etmiş olduğuna dikkat çeken Dokuz Eylül Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Ayşen Uysal, AKP, HDP ve CHP’nin birbirini etkilediğine dikkat çekerek, CHP’nin ön seçim mekanizmasını ve aday belirleme yöntemlerini eleştirdi Temsil mekanizmasının “elitlerin temsiline” indirgenmiş durumda olduğuna dikkat çeken Uysal; “Mevcut üye yapısı ve mekanizmasıyla önseçim de bu seçkinci yapıyı pekiştiriyor. CHP önseçimi bir demokrasi şöleni olarak sunuldu, hiç şüphesiz önemlidir de, ancak bu yapısı ile abartmamak gerekir. Zira bu yapıda önseçim bazı başka sıkıntılı durumları beraberinde getirmekte, yeniden üretmekte. Bu sistem ekonomik olanaklara sahip olanları ön plana çıkarıyor, zira birçok yerde üyelere ya da ilçe örgütlerine mali yardım yaparak bazı adaylar fark attılar. Maddiyat önemli bir faktör olunca bazı seçim bölgelerinde belediye başkanları gücü elinde tuttu; destekledikleri adaylar için üyelere iş olanakları ve maddi destekler sundu. Yine bu sistem bazı meslek gruplarını ve medyatik isimleri ön plana çıkarmaya hizmet ediyor. CHP’nin aday listesinde bazı meslek gruplarının yer bulamadığına ya da çok az yer bulduğuna da dikkat çekmemiz lazım: işçiler, mevcut sendikacıların mevcut sendikacıların neredeyse tamamı liste dışı kaldı ya da seçilemeyecek yerlerde aday gösterildi. çiftçi ve köylüler, ev işçileri, vs. bu sistemde kendilerine yer bulamıyor.
Uysal, CHP listelerinde, bazı ulusalcı isimlerin tasfiye edilmiş olmakla beraber, Ergenekon davasından yargılanmış ve bazı başka ulusalcı isimlerin girdiğinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Uysal Ermeni adaylar konusunda ise “Selina Özuzun Doğan’ın aday gösterilmesinde soykırımın 100. yılı olması gibi sembolik bir anlam ve kaygıdan çok, Garo Paylan’ı İstanbul’dan aday gösteren HDP’ye karşı hamle yapma kaygısının ön plana çıktığını düşünüyorum. Her durumda, İstanbul’da Selina Özuzun Doğan’ın, İzmir’de de Özcan Purçu’nun (Roman) aday listesinde yer bulması oldukça olumludur. CHP’deki bu gelişmelerde, güçlenen HDP’nin etkisi olduğunu da göz ardı etmemek gerekir”