Kesab keskin nişancıların hedefinde

IŞİD tehdidi altında yaşam mücadelesi vermeye çalışan, nüfusunun çoğunluğu Ermenilerden oluşan Kesab’ta tedirginlik büyüyor. Konuştuğumuz bir Kesablı, “Ortaya çıkan siyasi durum, bizi çatışan güçlerin rehinesi hâline getirdi. Onların arasındaki ufacık bir kıvılcım bile, bizim hayatımıza mal oluyor. Keskin nişancılar, köyü hedef aldığı için bahçelerimizde çalışmaya bile gidemiyoruz” dedi.

Nüfusun büyük çoğunluğunu Ermeniler’in oluşturduğu Kesab’a yönelik cihadçı saldırılarına Türkiye’nin de topçu desteği verdiğine yönelik iddialar geçtiğimiz hafta Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı. Niğde Ulukışla’daki IŞİD saldırısı ile ilgili davanın dosyasına giren telefon kayıtları, Kesab’taki cihadçı güçlerin Türkiye tarafına top atışı yapmaları için koordinat bildirdiğini gösteriyordu. Bu gelişmenin ardından iddiaların Kesab’ta nasıl karşılık bulduğunu ve bölgedeki son durumu araştırdık. Suriye’nin Hatay sınırında bulunan Kesab’da, insanlar her gün bomba sesleri arasında yaşam mücadelesi veriyor. Geçen yıl El Nusra güçlerinin Kesab’ı işgalinin ardından, köydeki Ermeniler, başta Vakıflı Köyü olmak üzere birçok yere dağılmış, bir süre oralarda kaldıktan sonra Suriye ordusunun köyü ele geçirmesiyle evlerine dönmüşlerdi. Ancak, bugünlerde Kesablılar, bu defa da IŞİD tehdidi altında yaşam mücadelesi veriyor. 

‘Nasıl uyuyalım?’

Köyde yaşanan son olayları, isminin açıklanmasını istemeyen bir Kesablıyla konuştuk. Sözleri şöyle:

“Ülkemizin ordusuna güvenmekten başka çaremiz yok. Kesab üzerine ne tür pazarlıklar döndüğünü bilemiyoruz. Bizim bilgimiz dışında olaylar oluyor, ancak kaderimizi de bu siyasi olaylar belirliyor. En büyük sorunumuz, komşumuz Türkiye’ye güvenememek. Çünkü Türkiye’nin silahlı gruplara yardım ettiğini, kendi gözlerimizle gördük. Kesab’daki karakolları, Türkiye’den gelen top mermilerinin hedef aldığına tanık olduk. Bunu bir daha yaşamayacağımızı, kimse garanti edemez. Türkiye, daha önce yaşadıklarımızda payı olduğunu hiç reddetmedi ve bir daha yaşanmayacağına yönelik bir teminat da vermedi. Bu durumda, nasıl rahat uyuyabiliriz?

Keskin nişancılar

“Ortaya çıkan siyasi durum, bizi çatışan güçlerin rehinesi hâline getirdi. Onların arasındaki ufacık bir kıvılcım bile, bizim hayatımıza mal oluyor. Ama burada kalmak zorundayız, çünkü başka alternatifimiz yok.  Nereye gideceğiz ki? Zaten burayı terk etmek istemiyoruz. Burayı terk etmek, topraktan kopmak demek. Biz topraktan uzak yaşayamayız. Ermenistan’da bile yaşayamayız. Elimizden gelen tek şey, dikkatli olmak. Her günümüz, korku içinde geçiyor. Keskin nişancılar, köyü hedef alıyorlar. Bu yüzden, bahçelerimizde çalışmaya bile gidemiyoruz. 

“Son günlerde yine bir olay oldu, daha çok sarsıntıydı, korkutmak amacıyla muhtemelen. Onların da bizi korkutmak istediklerini hissediyoruz. Arada bir varlıklarını ve onlar için birer piyon olduğumuzu hatırlatmak istiyorlar. Komşu köylerdekilerden duyduk, sinyaller gelmeye başlamış. Başkaları bırakıp çocuklarıyla Latakya’ya (Lazkiye) gitti. Biz kalanlar, sabaha kadar tedirginlik içinde bekledik, ne olacak diye. Herkes için kolay değil, öyle bırakıp gitmek. Zaten gidenler de, bir sonraki gün dönmüşlerdi. Şüphesiz, bu olaylar geçiciydi. Bizler yaşantımızı sürdürecek, bahçelerimize ekmeye devam edeceğiz. Okullarımızda 250 öğrenci okuyor ve her gün dersleri devam ediyor. Yani, hayat devam ediyor.

Yeni kışla

“Şimdi Kesab’ın karşısında koca bir Türkiye askeri birliği  var ve günden güne büyüdüğünü görüyoruz. Kışlanın ışıkları, gece Latakya’dan bile görülebilir. Dört yıl önce bu kışla yoktu. Bu kışla, Gasios Dağı’nın tepesini tümüyle kaplamış durumda. Bazı hesaplar var, ama ne olduğunu anlayamıyoruz. Suriye devletinin bu konuda söyleyecek hiçbir şeyi yok. 1952’de yapılan bir anlaşmaya göre Suriye’nin Kesab’da bir ordu bulundurma hakkı yok. Sadece polis bulundurabilir. Anlaşmalara göre, sınırı Türkiye koruyor. Bu da, Kesab’da yaşanan her şeyin Türkiye’nin sorumluluğu altında olduğuna bir kanıt. Saldırılara, öncelikle Türkiye karşılık vermeli.

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

Suriye kesab IŞİD


Yazar Hakkında

Vahakn Keşişyan