Başbakan Davutoğlu’nun 'lobi' açıklamalarını ABD’deki Diasporanın önemli isimlerine sorduk. Ortaya çıkan tablo, Başbakan Davutoğlu’nun söylediğinin aksine ABD’de Diaspora kurumlarıyla Gülen Cemaati arasındaki ilişkilerin hiç de sıcak değil.
FATİH GÖKHAN DİLER
FERDA BALANCAR
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçen Pazar günü yapılan AK Parti İstanbul 5. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Gülen Cemaati’nin ABD’deki faaliyetlerine dikkat çekerek şunları söyledi: “24 Nisan yaklaşıyor. Ermeni lobisi harekete geçti, Türkiye'ye karşı, Yahudi lobisi zaten İsrail dolayısıyla her an Türkiye'ye karşı hareket halinde, Rum lobisi hareket halinde. Şimdi bir de paralel lobisi çıktı. Buradan ilan ediyorum: Biz ne Yahudi lobisine ne Ermeni lobisine ne Rum lobisine boyun eğdik, bundan sonra da eğmeyeceğiz. Onlara mesaj yollayan paralel lobiye de sesleniyorum: Nerede olursanız olun, izzetle karşınızda duracağız, bu millete bu vatana yaptığınız bu ihanet dolayısıyla zelil olacaksınız." Davutoğlu’nun bu sözlerini ABD’deki Diasporanın önemli isimlerine sorduk. Ortaya çıkan tablo, Başbakan Davutoğlu’nun söylediğinin aksine ABD’de Diaspora kurumlarıyla Gülen Cemaati arasındaki ilişkilerin hiç de sıcak değil.
ABD Ermeni Baro Avukatları Derneği yöneticilerinden Edvin Minassian:
“Ermeni lobisi Gülen okullarının kapatılması için etkin çaba gösteriyor”
Başbakan Davutoğu'nun sözünü ettiği "paralel yapı"nın yakın ilişki kurduğu Diaspora kurumları var mı gerçekten?
Ermeni Ulusal Komitesi’nin (ANC) gibi Diaspora kurumları, Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’na karşı olan milletvekillerine verilen destekleri; onların seyahatlere götürülmelerini; bilhassa Teksas Eyaleti’ndeki Gülen hareketine mensup olan şahısların Azerbaycan lobisi ile yakın ilişkilerini ve Ermenistan karşıtı faaliyetlerini örnek göstererek; Gülencilerin barış ve diyalog söylemiyle yapıp ettikleri arasında bir tezat oluştuğunu savunuyorlar. Gerilim olduğunun bir başka örneği de, Kaliforniya ve bazı eyaletlerdeki Gülen okullarıyla alakalı. Ermeniler, genelde bu okulların kapatılmasını savunan tarafta yer alıyorlar. Geçtiğimiz yıl, Los Angeles’taki iki okulun kapatılması sürecinde, Ermeni lobisinin etkin bir çaba gösterdiği biliniyor. Charter Schools, yani kamu parasıyla fonlanan özel okulların kural ve kanunlara uymadığını; Kalifoniya Eyalet müfredatında zorunlu olmasına rağmen, Ermeni Soykırımı tarihinin doğru bir şekilde öğretilmediği iddia edildi. Bunun yanında, bazı Ermeni velilerin okulları destekleyen demeçleri olduğu iddia edilse de kurumsal bir destek söz konusu değil. Bunun başka bir örneği de, bu süreci takiben, Kaliforniya Eyaleti’nden Ermeni asıllı Milletvekili Adrin Nazarian’ın önderliğiyle, Meclis Komisyonu tarafından onaylanan Gülen bağlantılı Charter Okulları’nın mali teftişe tabi tutulması kararı. Bildiğim kadarıyla bu süreç, hâlen devam ediyor.
Diaspora kurumlarının Gülen cemaatine bakış açısı nasıl?
Diyalog, dinler arası yaklaşım gibi eksenlerde gösterilen Diaspora ile ilişki kurma çabaları, Ermenilerin çoğunda güvensizlik ve tedirginlikle karşılık buluyor; bunun bir göz boyama olduğu, samimi olmadığı düşüncesindeler. Bunların bir oyun olduğu, gözünüzü açın ve kullanılmayın gibi uyarıların kurumlar tarafından yapıldığı biliniyor. Gülen hareketini ‘Truva Atı’ gibi gören, Ermenilere karşı yürütülen genel politikanın bir parçası olarak algılayan kanaat hâkim. Ermenilere gerçekçi ve samimiyetle yakın durmanın veya “Ermeni dostu” olarak tanımlanmanın bir fayda sağlamaktan çok, “karşı tarafa” siyasi malzeme olacağının da bilincindeler.
AK Parti-Gülen cemaati arasındaki gerilim Disspora kurumları ve Diaspora kamuoyunda nasıl algılanıyor?
Yukarıda bahsettiğim çerçevenin içine, doğal olarak geçmişten gelen bir güvensizlik ve onun üzerine Ortadoğu’nun genelde kuşkucu, komplo teorilerine inanan geleneğini de ekleyince; Türkiye’de yaşanan gerginlik ne kadar gerçek de olsa, Ermenilerin çoğu bunu kabullenmekte zorlanıyor. Kabul edenler bile, Türkiye’deki siyasi ve grupların, işin içine Ermeni meselesi girince farklılıklarını unutup, Ermeni karşıtlığında birleştiğini savunuyorlar. Bu görüşlerine örnek olarak da, yakın zaman önce, AİHM önünde yaşanan Doğu Perinçek ve arkasındaki farklı partilerden gelen kişilerin çizdiği tabloyu gösteriyorlar; Türkiye’de Ermeni meselesi gündeme gelince; tek bir parti vardır, o da İttihat Terakki ve onun zihniyetidir diyorlar. Bu ne kadar doğru bilemem, ama genel kanaat böyle. Daha ılımlı ve objektif yaklaşmaya çalışanlar ise, “Bu Türkiye’nin iç meselesidir ve bizim için mühim olan seçilmiş idarenin ve devletin o dönemin idaresi tarafından insanlık dışı muameleye tâbi tutmuş olduğu Ermeni vatandaşlarının torunlarının hak, hukuk ve adalet taleplerini yerine getirmesidir” diyorlar. Her ne kadar STK ve halklar arası ilişkiler pek çok açıdan önemli olsa da Ermeniler için devletin alacağı tavır, söylem ve eylemleri, özellikle 2015 yılında ayrıca önem kazanıyor.
Amerika Ermeni Ulusal Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Aram Suren Hamparian:
“Gülen, ABD’de Türkiye’ye destek veriyor”
“Fethullah Gülen’in müttefikleri, açık ve etkin bir biçimde Amerika Ermeni toplumunun başkent Washington’daki ulusal politika önceliklerinin aleyhine çalışıyor. Bu aleyhte çalışmalar içinde dikkat çekici iki unsur, Ankara’nın Ermeni Soykırımı’nın hakikate dayalı ve adil çözümünü engellemek için gösterdiği çabaları desteklemek ve Karabağ Cumhuriyeti için tesis edilecek güvenli ve kalıcı bir barışı baltalamak için Bakü’nün tarafını tutmak...
Fethullah Gülen, eğer isterse, Ermeni karşıtı etkinliklere destek veren bu saldırıları durdurabilir; kamuoyu önünde bu tür faaliyetlere kalkışanlarla arasına mesafe koyarak, soykırımla ilgili adalet arayışına ve Karabağ’ın özgürlüğü adına yapıcı girişimlerde bulunarak, bu çatışmacı yaklaşımdan geri adım atabilir.”
California Courier Genel Yayın Yönetmeni Harut Sassounian:
“Davutoğlu ve Erdoğan’ın yalanlarından biri”
“Cevabım, okurlarınızı, hatta Davutoğlu’nun kendisini bile şaşırtabilir. Ama ben Davutoğlu’nun açıklamasına katılıyorum. Davutoğlu, lobilere değil, yalnızca hakikat, ahlak ve adalete boyun eğmelidir. Yüz yıl boyunca Türkiye halkına yalan söyledikten sonra, Türkiye’nin bugünkü liderlerinin kendi tarihleriyle ve Atatürk’ün 1 Ağustos 1926 tarihinde ‘Los Angeles Examiner’ gazetesinde yayımlanan bir röportajında kınadığı “cani Jön Türk rejimi”nin işlediği suçlarla yüzleşmesinin vakti gelmiştir.
Atatürk, 1926’daki röportajında şöyle demişti: “Jön Türk Partisi’nin bu kalıntılarına, evlerinden acımasızca, kitleler hâlinde sürülen ve katledilen milyonlarca Hıristiyan yurttaşımızın hayatının hesabını verdirtmiş olmak gerekiyordu.” Davutoğlu, bu ifadeyi kabul etmezse, Atatürk’e yalancı demiş olur!
Davutoğlu ve Erdoğan, neden eski bir rejimin sabıkalı liderlerinden taraf olup, bugünkü Türkiye’nin işlemediği bir kitlesel suça ortak oluyorlar? Gülencilerin Ermenileri desteklediği suçlaması, Davutoğlu ve Erdoğan’ın yalanlarından biri. Her Türkiye vatandaşı, AKP’li, CHP’li, MHP’li, Gülenci veya Kürt olsun, eski Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen soykırımı kınamalı ve soykırıma kurban verenlerin maddi ve manevi kayıplarını telafi etmek için, gerekli her tür adımı atmalıdır.”