Türkiye Ermeni toplumu, önemli bir zanaatkârını, bir marangozunu daha kaybetti. 31 Aralık gecesi 02.00 civarlarında hayatını kaybeden Onnik Cemcem, kiliselerde ve okullarda yaptığı çalışmalarla tanınıyordu. Cemcem’i, 30 yıldır beraber iş yaptığı mimar Nazar Binatlı, yakın arkadaşlarından Zakarya Mildanoğlu ve 25 yıldır onun yaptığı tezgâhı kullanan kuyumcu Hraç Arslanyan anlattı.
Türkiye’de ne zaman Ermenilerden konu açılsa, söze genelde “İyi ustalardır” diye başlanır. Zanaatkârlıklarıyla tanınan Ermeniler, Türkiye tarihinde kuyumculuğun yanı sıra mimari ve marangozluk alanlarında da Rumlarla birlikte önemli bir rol oynuyor.
Türkiye Ermeni toplumu, önemli bir zanaatkârını, bir marangozunu daha kaybetti. 31 Aralık gecesi 02.00 civarlarında hayatını kaybeden Onnik Cemcem, kiliselerde ve okullarda yaptığı çalışmalarla tanınıyordu. Bel fıtığı ameliyatı için hastaneye yatırılan, ancak yapılan testler sonucu önce bir kalp ameliyatı yapılması gerektiği söylenen Cemcem, başarılı geçen ameliyatların ardından, hiçbir sorun görünmediği halde, iki gün sonra rahatsızlanıp aniden hayatını kaybetti.
Onnik Cemcem, Hrant Dink Vakfı ve Agos’un önümüzdeki ay taşınacağı binanın ahşap işlerinin yapımını da üstlenmişti. Cemcem’in, binanın merdivenlerinden kapılarına dek, pek çok noktasında emeği geçti.
1939’da Sivas’ta doğan Onnik Cemcem, ilkokulu burada okuduktan sonra 10 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. 1967’de eşi Zaruhi’yle hayatını birleştiren Cemcem’in bir oğlu, bir de kızı oldu.
Kapalıçarşı’daki birçok kuyumcu dükkânının tezgâhında emeği olan Cemcem’i, 30 yıldır beraber iş yaptığı mimar Nazar Binatlı, yakın arkadaşlarından Zakarya Mildanoğlu ve 25 yıldır onun yaptığı tezgâhı kullanan kuyumcu Hraç Arslanyan anlattı.
Nazar Binatlı: ‘Cemaate ait her binada onun emeği var’
Onnik Abi’yi aşağı yukarı 30 yıldır tanıyordum. İş icabı tanıştık, sürekli birlikte çalıştık. Marangozlukla ilgili işlerimi hep o yaptı. Hem şahıslara, hem de cemaate ait birçok binada onun emeği vardır. Onnik Abi’nin elinin değmediği, İstanbul’daki Ermeni okul veya kilisesi yoktur denebilir.
Başım ne zaman sıkışsa onu arardım, o da mutlaka bir çözüm önerisinde bulunurdu. Kendine has çözümleri vardı. Benim düşünemediğim şeyleri hemen farklı bir bakış açısıyla ele alır ve çözüme ulaştırırdı. Onun eksikliğini çok hissedeceğim.
Zakarya Mildanoğlu:‘Gönlünün bir yarısı da Ermenistan’daydı’
Onnik Abi işini çok severek yapardı, eline ahşabı aldığında onu okşar, severdi. Nerede hangi ahşap kullanılacak, kütüğü nasıl, hangi ölçüde biçilecek, hangisi doğru olur diye düşünen, nesli tükenmek üzere olan bir mesleğin en önemli temsilcilerinden biriydi. Dost bir insandı, nerede yardıma muhtaç birini görse, elinden gelen her türlü desteği verirdi. En son Beşiktaş Kilisesi’nde birlikte çalıştık. Vernadun’un (galeri) döşemelerinin değiştirilmesi ve sıraların bakımı dahil, kilisenin tüm ahşap işlerini o üstlendi.
Onnik Abi’nin gönlünün bir yarısı da Ermenistan’daydı. Birkaç kez birlikte gittik, giderken kafaları da çektik. İyi de bir içiciydi; keyifle içer, bir süre sonra kalkar, Sivas halayı çekerdi. Sık sık giderdi Ermenistan’a, hatta orada bir toprak alma hayali de vardı ama fiyatta anlaşamadığı için o hayalini gerçekleştiremedi.
Hraç Arslanyan:‘Halen onun yaptığı tezgâhı kullanırım’
Hepimizin atölyesinde, tezgâh, dolap, çekmece veya bir vitrinde, muhakkak Onnik Abi’nin emeği vardır. Birçok kişinin de evindeki dekorlarda emeği geçmiştir. Çok sevdiğimiz, saydığımız bir ağabeyimizdi. Aynı duyguları birkaç gün önce arkadaşlarımızla da konuştuk ve anılarını paylaştık, kulaklarını çınlattık. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı zamanlar olur, Onnik Abi’yi de kelimelerle anlatamayız. Çarşı’da her ustanın dükkânında mutlaka bir hatırası vardır. Tezgâhımı 25 yıl önce o yaptı, halen aynı tezgâhı kullanırım. Nur içinde yatsın.