Ahmet Refik Altınay 1881-1937 arasında yaşamış bir tarihçi, şair, yazar ve asker. Seyahat yazıları, döneme ilişkin gözlemleriyle ünlü Altınay’ın çok sayıda kitaplarından birisi de: ‘İki Komite İki Kıtal - Kafkas Yollarında’ (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2010). 1919’da ilk baskısı yapılan bu kitapta, Altınay’ın bir gözlem heyetiyle gittiği Anadolu’dan izlenimleri yer alıyor.
İttihatçı yönetimi eleştiren ve Ermeni Tehciri’yle gelişen felaketleri anlatan kitabına Altınay şöyle başlıyordu: “Hiçbir zamanda Osmanlı milleti kendi fertleri tarafından bu derece zalimce bir haksızlığa uğramamıştır. Hiçbir devirde Osmanlı devleti dört beş zorbanın eşkiyalığı yüzünden bu derecede acıklı bir felakete uğramamıştır....” (s. 3)
Altınay, 1915’i “dört beş (İttihatçı) zorbanın Ermenilere zulüm ve katliam yapması” olarak değerlendiriyor. Hedefinde “dar İttihatçı klik” var: “Hemen iki kişi, Talat ve Enver, nüfuzları, baskıları ve yalanlarıyla, koca devleti parmaklarında çeviriyorlardı, memleket sahipsizdi.”
Van ayaklanmasını bahane ettiler
Altınay, 1915 Ermeni Tehciri’ne yol açan gelişmeleri şöyle yorumluyor: “Nihayet Ermenilerin Van katliamı, askeri hareketlere engel oluşturmaları, İttihatçıların milli gayeleri için mühim bir fırsat ortaya çıkardı. Adil ve kuvvetine güvenir bir hükümetin böyle bir vaziyet karşısında yapacağı şey, hükümet aleyhine isyanları gerçekleştirenleri cezalandırmaktı. Fakat İttihatçılar Ermenileri imha etmek ve bu suretle Vilayat-ı Sitte (altı il) meselesini de ortadan kaldırmak istediler... Fakat en masum, en günahsız, hiçbir suçları olmadığı halde tehcir felaketiyle mahvolan Ermeniler, Bursa, Ankara, Eskişehir ve Konya vilayetlerinde yaşayanlardı.”
AK Parti’nin paradoksu
AK Parti, farklılıkların önemini öne çıkardığı, parlamenter rejimin derinleşmesine vurgu yaptığı anlarda, ‘İttihatçılık’la arasına bir sınır çektiğini söyler ve ‘despotizm eleştirisi’ yapar. Örneğin Dersim tartışmasında, ‘imha ve asimilasyona’ yönelik değerlendirmeler, arka plandaki ‘İttihatçı’ zorbalığı da kaçınılmaz olarak hedef alır.
1915 Ermeni Tehciri, İttihatçılığın zor yoluyla tepeden aşağıya kurmayı planladığı ‘ulusal devlet’ projesinin başlangıç noktası. Sonrasında, 1923 Rum mübadelesi, 1926 Şeyh Said bastırması, 1938 Dersim Katliamı, 1942 Varlık Vergisi faciası, 6-7 Eylül 1955 saldırıları, 1960, 1971, 1980 askeri darbeleri geldi. Bunların aşağı yukarı tamamı, ‘İttihatçılığın başlattığı proje’nin parçası. Bütün bu ‘dram’ların öncülerinin Talat’lar, Enver’ler olduğunu görebiliyoruz.
1915’teki ‘büyük acı’yı küçümseyen yaklaşımlar, İttihatçılığın tarihinin aklanmasına ve sahiplenilmesine katkıda bulunuyor. İttihatçı anlayışın mağdurları arasında sayılan AK Parti, ‘1915 tutumu’yla, İttihatçılık konusunda paradoksal bir görüntü veriyor.