ABD’deki ara seçimlerde Başkan Obama ve Demokratların büyük bir yenilgiye uğraması önümüzdeki dönemde ABD’nin iç ve dış politikasında ciddi değişiklikler olması ihtimalini artırdı. Özellikle ABD-Türkiye-Ermenistna-Rusya dörtgeninde beklenmedik gelişmeler bekleniyor.
EDVİN MINASSIAN
edvinminas@aol.com
ABD’deki 4 Kasım seçimlerinde Başkan Obama ve Demokratlar beklendiğinden çok daha ağır bir hezimete uğradı. Ne oldu? Niçin oldu? Bunun önümüzdeki iki senedeki etkileri neler olacak? Bu sorular ABD gündeminin en ön sıralarında yer alıyor.
Başkan Obama seçimlere Senato’da çoğunluk ve Temsilciler Meclisi’nde azınlık olarak girdi. Seçim sonucunda ise Senato’da Cumhuriyetçilerin eline geçti. Kamuoyunda bu sonuçlar seçmenin Obama yönetiminden hiç memnun olmadığının göstergesi olarak yorumlanıyor. Ayrıca bu ara seçimlerin yapıldığı eyaeltlerin büyük çoğunluğunun Cumhuriyetçilerin kalesi olarak bilinen muhafazakâr eyaletler olması, üstelik seçime katılım oranının yüzde 40’larda kalması Obama’nın ve Demokratların seçim hezimetinin gerekçeleri arasında sayılıyor. Demokratların doğal seçmen tabanı olarak görülen azınlıklar, özellikle Güney Amerika kökenli ‘Hispanikler’ ve gençler bu seçimde sandığa gitmediler.
Ortaklık teklifi
Ocak 2015’te Kongre tamamen Cumhuriyetçilerin kontrolüne geçince neler olacağı henüz bilinmiyor. Ancak seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz, Başkan Obama Kongre’deki grup liderlerini Beyaz Saray’a davet etti. “Ciddi bir ortaklığa ihtiyacımız var. Siz de artık sorumluluk taşıyorsunuz” gibi sözlerle Cumhuriyetçilere zeytin dalı uzattı. Bu toplantıdan kısa sure sonar Obama kaçak göçmenlerle ilgili olarak, “Bu konuda tek başıma hareket edeceğim, yas beklemeden kararnamelerle yoluma devam edeceğim” deyince gerginlik tekrar arttı.
Cumhuriyetçilerin de iç sorunları oldukça ciddi. Parti içi muhalefeti de oluşturan sağ kanat Obama ile her türlü yakınlaşmaya ve uzlaşmaya karşı bir tutum takınıyor. Öte yandan bir yasanın senatodan geçmesi için Başkan’ın onayı gerekiyor. Başkan yasa tasarısının veto ederse o tasarı ancak üçte iki çoğunlukla yasalaşabiliyor. Cumhuriyetçiler ise üçte iki çoğunluğa sahip değiller. Serbest ticaret anlaşmaları, yol yapımları gibi bazı konuları dışarda tutacak olursak, Demorkatlar ve Cumhuriyetçiler arasında birlikte hareket edebilecekleri ortak konular yok denecek kadar az.
Dış politikaya gelince, iki dönem seçilen her başkan gibi Obama da son iki yılında dış ilişkilere ağırlık verecek. Dış politika konusunda Senato neredeyse Başkan kadar güçlüdür. Türkiye ve Ortadogu ile ilişkiler gibi konularda, Dış İlişkiler Komitesi ile Savunma Komitesi’nin başlarına geçecek olan senatörler Bob Corker ile John Mc Cain bu konularda kilit isimler. Demokratlara göre Türkiye ve İsrail’e çok daha yakın duran bu isimlerin ne tür bir tutum takınacakları henüz belli değil. Obama’nın İran’a sıcak yaklaşımını engellemeye çalışabilirler. Buna karşılık, Obama ise büyük risk alarak Suudi Arabistan ile İran arasında yumuşama sağlamaya çalışabilir. Suriye konusunda John Mc Cain, Türkiye’nin duruşuna daha yakın.
Corker’ın oyu
Ermeni-Türk ilişkilerine gelince, Dış İlişkiler Komitesi’nin başına geçecek olan bob Corker, selefi Bob Menendez’e gore Ermeni Diyasporasına daha mesafeli, Türkiye’ye ise daha yakın duruyor. Geçen Nisan’da Senato Dış İlişkiler Kımitesi’nden 12’ye 5 geçen soykırımı tanıma yasa tasarısına Corker karşı oy kullanmıştı. Bunu Corker’ın Türkiye’nin resmi tezlerini savunduğu şeklinde yorumlamak doğru olmaz. Cokker, hayır oyunu savunurken, “Şimdilik Türkiye’yle ters düşmeyelim” gerekçesini öne sürdü.
2014’un ilkbaharı ile sonbaharı arasında ABD kamuoyunun Türkiye’ye bakış açısında olumsuz bir değişim olduğu aşikâr. Bunun yanında, Dış İIişkiler Komitesi üyesi de olan, Savunma Komitesi’nin yeni başkanı John Mc Cain’in soykırım tasarısına evet oyu veren 12 senatörden biri olduğunu da unutmayalım. Öte yandan yeni dönemde Kongre’de Ukrayna’ya desteğin artacağı da aşikâr. Obama bugüne kadar Ukrayna’ya silah yardımını durdurmuştu. Senato da bu karara uyuyordu. Mc Cain’in Savunma Komitesi başkanlığı döneminde Rusya ile gerginlik artarsa, Rusya’nın etkisindeki Ermenistan ile ABD ilişkileri de soğuyacak. Bu durumda ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı “Ermenistan ile yakınlaş” baskısı da Putin’in istediği gibi azalabilir.