“O karanlık dönemde vicdanlı davranmış olanların anımsanması önemli. Mesela, dönemin Selimiye kaymakamı Ermenilerin hayatta kalması için çaba harcamıştı.”
MARAL DİNK
maral@agos.com.tr
Bu yıl ikincisi verilen Hrant Dink Vakfı Tarih Araştırma Teşvik Fonu’nu almaya hak kazanan isimler 5 Mart Pazartesi günü düzenlenen bir toplantıyla duyuruldu. Vakfın destekçilerinden Dr. Alper Öktem’in girişim ve katkılarıyla oluşturulan teşvik bursu, 1915’te Osmanlı topraklarındaki vicdani davranışların araştırılmasına, tutumlarıyla insanlığa örnek olmuş kişilerin ortaya çıkarılmasına ve tarihin pek de konuşulmayan bu yüzünün bugünün toplumuyla paylaşılmasına yönelik çalışmaları desteklemeyi amaçlıyor.
Prof. Dr. Taner Akçam, Prof. Dr. Ayhan Aktar, Prof. Dr. Edhem Eldem, Prof. Raymond Kevorkian, Prof. Hans-Lukas Kieser ve Prof. Boğos Levon Zekiyan’dan oluşan jüri, değerlendirmesinde, bilimsel çalışma ölçütlerine uygunluğunu, konunun gerçeklik ve özgünlüğünü, yeni araştırma ve yoğun emek ürünü olmasını gözeterek, bu yılki teşvik bursu sahiplerini George Shirinian ve Vahe Tachjian olarak belirledi.
Kanada’da faaliyet gösteren Zoryan Enstitüsü’nün yöneticisi George Shirinian, ‘Hayatta Kalanların Anılarında Ermenileri Koruyan Türkler’ başlıklı kapsamlı önerisiyle, dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış Ermenilerin anılarını araştırarak 1915-1923 döneminde Ermenilerin hayatta kalmalarına yardım eden Türkleri ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Anadolu’daki Ermeni kültürel varlığının anlatıldığı www.houshamadyan.org sitesinin proje ve yürütme müdürü Vahe Tachjian ise, ‘Felaket ve Mücadelenin Günlüğü: Şoğagat’ın Selimiye’de Ölümü’ başlıklı çalışmasıyla, hayatta kalan iki ailenin günlüklerinden yola çıkarak, bugün Suriye sınırları içinde olan Selimiye’ye varan binlerce kişilik Ermeni kafilelerin oradaki hayatlarını anlatıyor.
Toplantıda Hrant Dink Vakfı’ndan Betül Tanbay açılış sunumunu yaparken, teşvik fonu jüri komitesi başkanı Prof. Dr. Taner Akçam ve jüri üyesi Prof. Dr. Ayhan Aktar, burs sahibi Vahe Tachjian ve fonun destekçisi Alper Öktem de birer konuşma yaptılar. Toplantının ardından Agos’a konuşan Tachjian, Antep’te yaşayan ve 1915’te hayatta kalabilen iki Ermeni’nin günlükleri ve hatıralarından yola çıkarak hazırladığı, Ermenice ve İngilizce olarak çıkacak olan kitabın, o dönem Suriye’ye göç ettirilen tüm Ermenilerin tarihine de ışık tuttuğunu belirtiyor: “Suriye’nin doğusuna tehcir ettirilen insanların günlük hayatlarını incelemek için yola çıktım. Dolayısıyla tüm bölgenin etnografik açıdan geniş bir araştırmasını yaptım. Çalışmamı Selimiye bölgesine yerleşen iki aileye indirgediğimde bu geniş araştırmanın tüm bölgeyi algılamamda çok faydası oldu. Boharyan ve Tavukciyan aileleri 1915’te Antep’ten Suriye’ye göç ettiriliyor. Aile üyelerinden kimi yolda yaşamını yitirirken kimi Selimiye bölgesine ulaşıyor. Araştırmamı her aileden o döneme tanık birer kişinin günlükleri üzerine oluşturdum. İkisi de basılmış yayınlardı. Ailenin akrabalarıyla görüşmelerimin yanı sıra, Beyrut’taki Haygazyan Üniversitesi ve Kahire’deki AGBU merkezinin arşivlerinden söz konusu kişilerin notlarına, mektuplarına ulaştım. Hikâye bu şekilde tamamlandı.”
Tarihin bu karanlık döneminde vicdanının sesini dinlemiş insanların gün ışığına çıkarılmasının, geleceği inşa etmekte çok önemli bir rol oynayacağını belirten Tachjian, dönemin Selimiye kaymakamının Ermenilerin hayatta kalmalarında büyük yardımı olduğunu kaydediyor: “Ermeniler Selimiye’ye ulaştığında nüfusun çoğu, Sünni veya Şii Arap değil, İsmaili’ydi. Selimiye’de çoğunluk, ancak tüm bölgede azınlık sayılıyorlardı. Bu ilginç bir ayrıntı. Ermeniler ve İsmaililer savaşın en zor yıllarında iki azınlık olarak bir arada yaşadılar. Selimiye’nin kaymakamı Osmanlı döneminde Antep’in kaymakamıydı. Dolayısıyla Ermenilere yabancı değildi. Ermenilerin bölgeye getirilmesinde ve hayatta kalmalarında yardımı oldu. Onların gelmesiyle Selimiye’nin ekonomik ve kültürel anlamda da gelişeceğini düşündü.”
Son olarak Ermenice ve İngilizce yayın yapan Houshamadyan projesini sorduğumuz Tachjian, sitenin Türkçe olarak da yayımlanması için tercüman ve fon aradıklarını söylüyor: “Türkçe olması çok önemli. Şu an bile sitenin ziyaretçilerinden çoğunun Türkiye’den olması, buradaki insanların merakını ve ilgisini gösteriyor. Bölgenin ve orada yaşamış Ermenilerin hatırasını birlikte konuşabilmek için bu proje bir zemin oluşturuyor ve Türkçeye çevrilmesiyle yeni bir kapı aralanmış olacak.”