Bu yıl devlet desteğinden yararlanacak olan Ermeni okulları, çevrelerinde giderek çoğalan özel okullarla rekabet içinde. Ermeni kimliğinin yaşatılması adına hayati öneme sahip olan okullardan biri olan Karagözyan Okulu'nun müdürü Arusyak Koç, okulun nasıl bir çekim merkezi haline geldiğini ve Ermeni toplumu yöneticilerinin okullarda başarıyı arttırmak için neler yapabileceğini anlattı.
UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr
Yeni bir okul yılının başlamasıyla birlikte Ermeni okullarını da kayıt heyecanı sardı. Ana okulları ise öğrencinin ilk kazanıldığı yer olarak apayrı bir öneme sahip. Bu yıl devlet desteğinden yararlanacak olan Ermeni okulları, çevrelerinde giderek çoğalan özel okullarla da rekabet içinde. Ermeni kimliğinin yaşatılması adına hayati öneme sahip olan okullara velilerin ilgisi giderek artıyor. Bu yıl pek çok anaokulu kontenjanlarını doldurmuş durumda.
İlginin yoğun olduğu okullardan biri de Karagözyan. Geçtiğimiz yıl 60 öğrenciyle ders başı yapan anaokulu, bu yıl 70’in üzerinde kayıt aldı. Okul müdürü Arusyak Koç, okulun nasıl bir çekim merkezi haline geldiğini ve Ermeni toplumu yöneticilerinin okullarda başarıyı arttırmak için neler yapabileceğini anlattı. Koç’un velilere de uyarıları var.
-
Okulda geçtiğimiz yıllardan farklı olarak ne var?
Biz veliler dahil herkese on yıl önce duymadıkları bir şey söyledik. Odakta çocuk var dedik. Burada bir şeylerin üstün körü yapılmadığını, her şeyin aslında çocuğun gelişim düzeyini bilen, o konuda uzman bir kadro tarafından planlandığını gördüler. Bu kapıdan içeri girdiklerinde idarecisinden öğretmenine, herkesin kullandığı dilin aynı olduğunu gördüler. Biz hep takım olarak neler yapabiliriz diye çalışıyoruz. Burada bir sistem, felsefe, anlayış gördüler. Biz bir Ermeni okuluyuz. Kendi kimliğimiz, kültürümüz var ve bu bizim için çok önemli. Çocukların kendilerini ana dillerinde iyi ifade edebilmelerini istiyoruz ama evrensel bireyler olmalarını da önemsiyoruz. Bunu nasıl yapabileceğimizi de biliyoruz ve velilere bu hedefe ancak birlikte hareket ederek ulaşabileceğimizi söyledik. Yani aileyi eğitim hayatının içine katmaya başladık. Eğitimde her şey amaçlı olarak ve bir ihtiyaca cevap verecek şekilde yapılır. Biz çocukları merkeze aldık ve otoriteyi onlarla paylaştık. Yani bizim okulumuzda öğretmen masası göremeyeceksiniz. Buna karşılık çocukların belli köşeleri, kararlarını alabilecekleri zaman dilimleri var. Tıpkı bir yetişkin gibi plan yapma, onu gerçekleştirme, gerçekleştiremediği zaman neden yapamadım diye sorabileceği zamanlar var. Öğretmeni hep onun bir eşiti gibi.
-
Velilerle nasıl çalışıyorsunuz?
Veliler dikkate alındıklarını, dinlendiklerini, rahatlıkla soru sorabildiklerini gördüler. Birilerinin kendilerine açıklama yaptığını gördüler. Biz velilere bakın şu zaman diliminde çocuğunuzla ilgili şunları gözlemledik diyoruz ve bulguları hep olumlu ifade etmeye çalışıyoruz. “Çocuğunuz öğretmene cevap vermiyor” demek yerine “Çocuğunuzun yetişkinlerle iletişim kurmakta desteğe ihtiyacı var” diyoruz. “Çocuğunuz yaramaz” demek yerine “Çocuğunuzun sosyal olarak kendini ifade etme konusunda desteğe ihtiyacı var” diye kuruyoruz cümlemizi. Bütün bu yaklaşımlarımız veliyi işin içine katmayı sağladı. Veli toplantılarını arttırdık. Velilerin gelmesini beklemeden biz onları aradık. Sonuçta özel okul değiliz biz. Veliyi hiçbir zaman müşteri olarak görmedik. “Çocuğunuz bizim için çok önemli” dedik ve çocuklarla ilgili o kadar iyi gözlemler yaptık ki veliler bunu fark etti. Veliler artık bizim okullarımıza güvenmeli. Öğrenci sayısının artması eğitim açısından da iyileşmemizi sağlayacak.
-
Ermenice konusunda nasıl bir metodunuz var?
Ermenice söz konusu olduğunda, hiçbir zaman biz çocuklara bu dili nasıl öğreteceğiz, hangi metodu kullanalım gibi şeyler düşünmedik. Onlarla hep doğal bir iletişim kurduk. Tek yaptığımız şey çocuklarla doğrudan iletişim kurmaktı. Bu şekilde ilkokula geçtiklerinde kendilerini iyi şekilde ifade edebilir oluyorlar. Peki bizim çocuklarımız neden konuşuyor, çünkü eğitim sistemimiz çocuğa kendini ifade etmesi için çok fazla fırsat tanıyor. Anaokulu çocukların dil ve sosyal gelişiminin çok önemli olduğu bir zaman dilimi. Bu konuda eğitim almış uzmanlar aracılığıyla çocuğa bir olanak sağlıyorsunuz.
Arusyak Koç. Fotoğraf: MİHRAN MANUKYAN |
-
Eğitimci kadronuz nasıl hazırlanıyor?
Kendi öznel durumumuzu koruyoruz. Öğrenci ve veli profilini, okulda geçirilen zaman dilimlerini dikkatle gözlemliyoruz. Bir yandan da yeniliklere ayak uyduruyoruz. İnternetle dünyanın her yerine ulaşabilirsiniz artık. Dolayısıyla yabancı dil bilmek bir eğitimci açısından çok önemli. Ve biz farklı şeyleri görmeye çalışıyoruz. Ermeniceyi çok önemsiyoruz. Dilin daha az konuşulur olması bizim suçumuz değil ama artık elimizdeki imkânlarla bu dili öğrenmemek bizim suçumuz. Bu bakış açısıyla bize Ermenice öğretecek eğitmenler bulduk. Ders notlarımız üzerine çalıştık. Sınıf ortamını tamamen Ermeniceye çevirdik. Öğretmenlerin kendi arasında konuştuğu dil de Ermenice.
-
Velilerin Ermenice konusunda dikkat etmesi gerekenler neler?
Velinin sokağa çıktığında çocuğuyla Türkçe konuşmasına gerek yok. Evinde Ermenice konuşuyorsa, sırf sokağa çıktığı için Türkçe konuşmak zorunda değil. Ermenice, annen ve babanla konuştuğun dil. Dışarda arkadaşlarınla Türkçe konuşuyorsun. Çocuk zaten bunun ayrımını yapabiliyor.
-
Ermeni toplumunun, vakıf ve okul yönetimlerinin eğitimde önceliği ne olmalı?
Sosyal kültürel faaliyetler çok önemli. Bakın bizim İngilizce eğitimi için kullandığımız kitapla Şişli’de başka bir okulun kullandığı kitap aynı. Biz çocuğun kendini ifade edebildiği çağdaş bir eğitim anlayışı kurmalıyız. Çocukların toplumsal meseleleri, gündelik hayatta karşılaştığı şeyleri konuşabileceği bir atmosfer gerekli. Kitaplar ve metotlar var ama projeler üretmek gerek. Proje dediğim öyle büyük bir şey değil. Çocuğu sadece sınavlarda başarılı olacak bir potansiyel gibi düşünmemek, sosyal gelişimini de önemsemek gerekiyor. Çocuğun dünyada ne oluyor ülkede ne oluyor diye sorgulayabileceği ve rahatlıkla konuşabileceği bir sistem yaratmamız gerekiyor. Bugün kurumlarımızın fiziki şartları ihtiyaçlara cevap veremiyor. Artık okul profilleri başka. Okullarımız oturup bugünkü eğitim anlayışını karşılayacak bir yol düşünmeli. Ayrıca insan gücü konusunda da ciddi sıkıntılarımız var. Para elbet bulunur, ama insan gücü olmayınca para bir başına bir şey ifade etmiyor.
‘Ermeni okullarında son derece duyarlı, psikolojik ve akademik hizmetlerin sunulması lazım’
Prof. Fatma Gök
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden Prof. Fatma Gök’le, Ermeni okullarının nasıl daha rağbet edilen kurumlar olabileceğini konuştuk. Gök, akademinin de Ermeni okulları için elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyor.
Prof. Fatma Gök |
-
Ermeni okulları bugüne kadar devletin desteğinden uzakta ayakta kalmaya çalıştı. Bütün zorluklara rağmen bu okulların başarılı olabilmesi nasıl sağlanabilir?
Ermeni bir çocuk için toplumsal desteğin eksik olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin özel şartlarında yaşananların onları etkilememesinin imkânı yok. Yani hepimizi derinden etkileyen Hrant Dink’in katledilmesi gibi bir olayı Ermeni öğrenciler nasıl yaşar, inanın ben bile bilmiyorum. Bütün bu toplumsal eşitsizliklere ve onlara yüklenen duygusal ağırlığa rağmen biz bu çocukları başarılı kılabiliriz. Çocukların bunlarla baş edebilmesi için Ermeni okullarının daha özel bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bu okullar çocuklara hitap edebilmeli, dolayısıyla duygusal ve psikolojik olarak donanımlı olmalı. Aileler bir şekilde Ermeni toplumunun yaşadığı bütün dramları çocuklardan gizlemeye çalışsa bile çocuklar bunu yaşar. Yani hiçbir şey söylenmese bile çocuklar anlar. Ermeni olmayan çocuklarla ilişkiye geçtiklerinde bütün bunlar çocuklarda önemli bir birikim oluşturur. Bu gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor. Son derece duyarlı, psikolojik ve akademik hizmetlerin sunulması ve bu hizmeti sunacak özel yetişmiş insanların olması lazım. Ermeni okulları örneğinde belki daha geniş pedagojik sorunları tartışmamız gerekebilir.
-
Pratik olarak ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Zaten Türkiye’de sınav sistemleri son derece problemli. Toplumdaki ayrışmayı yeniden üreten bir sınav sisteminden bahsediyoruz. Ama aynı zamanda böylesi bir düzende çocuklarımızı korumak zorundayız. Akademik yeterlilik, yetkinlik, öğretmenlerin eğitimi çok önemli. Ermeni okulunda okuyan bir öğretmen arkadaşım halen üç kuşak öncesinin materyalleriyle çalıştığını söylemişti. Bu da gösteriyor ki, ne yapıp edip pedagojik destek programı hazırlamak gerek. Her çocuk çok özeldir, her çocuk apayrı bir dünyadır. Psikolojik, pedagojik, sosyal destek yapılarının bu gerçeğe uygun olarak oluşturulması ve hatta çocuklarla beraber oluşturulması gerekir. Çocukların da katılacağı karar verme süreçleri işletilebilir. Çocukları anlayarak çocukları işin içine katarak yepyeni bir iklim yaratılabilir. Okullarda altyapı, hijyen çok önemli. Ama okulun nasıl kurgulandığı, çocuklar okula girdiğinde nasıl bir hava hissediyorlar, bu daha da önemli. Biz buna okul iklimi ve okul kültürü diyoruz. İşte bu noktalarda müdahale edebiliriz. Pedagojik ortamı iyi bilerek öğretmene bile müdahale edebilir, okullara bir destek çeperi kurabiliriz.
-
Akademi ne yapabilir bütün bunlar için?
Akademinin en büyük ayıbı hakikaten bunca sene bu okullar üzerinde çalışmaması. Hem dil meselesi hem de bu meselenin toplumsallaşması ve Türkiye demokrat kamuoyunun meseleyi sahiplenmesi açısından bu okullarda neler yaşandığını anlamak çok önemli. Bir yanda anadilde eğitim hakkı için mücadele ediliyor. Diğer yanda yıllardır eğitim mücadelesi veren Ermeni ve Rum okulları var. Bütün bu deneyimler paylaşılmalı. Bunun için de akademiyle bu okullar arasında acilen bir köprü kurulması lazım.