‘Toplumda paylaşım ruhu yok’

Yönetim modeli meselesinde bu hafta görüşlerine başvurduğumuz isim Topkapı Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı Başkanı Monik Ergan oldu. Patriklik seçimlerinin bir an önce yapılması gerektiğini söyleyen Ergan, VADİP’in kurulduğu dönemde platform hakkında büyük ümitleri olduğunu ancak ümitlerinin boşa çıktığını belirtiyor.

BARUYR KUYUMCİYAN
baruyr@agos.com.tr

Ermeni toplumunun en ciddi sorunu olarak görülen yönetim modeli meselesiyle ilgili görüşler almaya devam ediyoruz. Melkon Karaköse’nin 35 yıllık deneyimine dayanarak oluşturduğu, Patrikhane çatısı altında kurulacak ve seçimle göreve gelecek üyelerden oluşacak Danışma Kurulu modeline şimdiye kadar görüştüğümüz tüm isimler destek veriyor. Konu hakkında görüştüğümüz Topkapı Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı Başkanı Monik Ergan da bu görüşlere katılırken, yasa beklenmeden de bu yapıların oluşturulabileceğini savunuyor. Patriklik seçimlerinin de bir an önce yapılması gerektiğini söyleyen Ergan, VADİP’in kurulduğu dönemde platform hakkında büyük ümitleri olduğunu ancak ümitlerinin boşa çıktığını belirtiyor.

  • Melkon Karaköse’nin toplumun dikkatine sunduğu ‘yeni yönetim modeli’ hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Sayın Melkon Karaköse’nin, toplumda uzun yıllar çeşitli kademelerde görev yapmış olmasının getirdiği engin tecrübenin sonucunda, röportajında cesurca ortaya koyduğu tüm tespitlere ve sunduğu önerilere katılıyor, yapıcı görüşlerinden ötürü kendisini yürekten tebrik ediyorum. Karaköse’ye katıldığım en temel nokta, toplumdaki yönetim sorunu. Birincil meselemiz budur. Bana göre bu sorun büyük ölçüde ‘irade’ eksikliğinden kaynaklanıyor. Sayın Patrik Genel Vekilimiz Aram Ateşyan, vekil yerine ‘Atoragits’ yani ‘eş patrik’ olarak seçilseydi tabii ki otoritesi bugünkünden tamamen farklı olacaktı. Tüm iyi niyetine rağmen, elinde tam yetki olmaması, haliyle onun bazı şeylerin önünü almasını engelliyor. Bu yüzden, görüşlerini sadece vaazlarında ifade edebiliyor. Çoğu zaman doğruları söylese de, ne yazık ki yaptırım gücü yok. İşte bu nedenle patrik seçimi bir an önce yapılmalıdır. Bu sayede pek çok sorunumuz halledilecektir ve başıbozuk davranışlar bir nebze frenlenecektir.

  • Halkın seçtiği saygın üyelerden oluşan bir ‘danışma kurulu’yla, yönetimde birlik ve düzen sağlanması düşünülüyor...

Böyle bir danışma kurulu yani ‘senato’ önemli bir boşluğu dolduracaktır. Seçim yoluyla gelmeleri tabii ki ilk tercihtir, lakin böyle bir müsaade çıkmazsa başka çareler aranabilir. Patrikhane tarafından, değerli ve saygın kişilerden oluşan bir heyetin, cemaatin ortak iradesiyle atanması da mümkün. Öte yandan, cemaatimizde siyasete girmesi gereken çok değerli arkadaşlarımız var. Bu konuda yılmamak gerekiyor. Cemaatimizden bazı bireyler siyasete yönelmeli. Bu son derece mühimdir ve beklentilerimiz arasındadır.

  • Yöneticisi olduğunuz Levon Vartuhyan gibi, maddi güçlükler yaşayan okullar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Maddi geliri yeterli olmayan okullarımızın yaşatılması gerekiyor. Bu çok ciddi bir sorun. Okullarımız vakıflarımızdaki adaletsiz gelir dağılımından dolayı açıklarını kapatmak konusunda zorlanıyor. Burada Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı yeni yönetmeliğe de değinmek gerekiyor. Başlangıçta bizim gibi dar gelirli vakıflara nefes aldıracak bir uygulama olarak görünen Milli Eğitim Bakanlığı’nın yardımlarından öğrenci azlığı nedeniyle yararlanamayacak yedi veya sekiz okulumuz var. Yeni MEB yönetmeliğine göre, sınıf mevcudu 12 talebeden az olan okullar bu yardımdan faydalanamayacak. Bunun ne derece adil bir karar olduğu tartışılır. Okullarımızın faaliyetlerine devam etmesini istiyoruz, lakin talebe mevcudu az olduğu için yardım alamıyoruz. Peki ne yapalım? Okullarımızı mı kapatalım? Nereden bakarsanız, ortada bir adaletsizlik var. Bu noktada, Karaköse’nin, Eğitim Kurulu’nun eğitimciler ve akademisyenlerden oluşması yönündeki fikir ve önerilerine de katılıyorum. Çünkü tam da böyle durumlarda, VADİP bünyesindeki eğitim komisyonunun acilen toplanıp kararlar alması gerekir. Onların yönlendirmesiyle yetkili birimlere yazılı olarak en doğru şekliyle müracaat edilebilir ve bu sayede, bahis konusu okullarımız haklarını arayabilir. Güç durumda olan okullarımız için müdahalede bulunup talebelerimizin hakkını aramanın VADİP’in vazifesi olduğunu düşünüyorum. Fakat şu an böyle bir destek almaktan oldukça uzağız.

  • Bahsettiğiniz gelir adaletsizliği vakıf yöneticilerinin, vakıfların gelirlerini kendi gelirleriymiş gibi görmesinden mi kaynaklanıyor?

Çeşitli toplantılarda görüşlerini bildiren ve alınan kararlara katılan bazı vakıf başkanları, maalesef, toplantı salonunu terk ettikten sonra fikir değiştirip suyu duvardan tırmandırmaya çalışmışlardır. Seçimlerin yapılamamasında da en büyük pay sahibi onlardır ve bu tutumları cemaate zarar vermiştir; ‘nokta’! Bunlar maalesef koltuk sevdalısı insanlardır. Melkon Karaköse’nin de vurguladığı gibi, 35 senedir aynı vakfın başında oturan ve hiçbir karar alamayanlar, atalarımızdan kalan mirası kendi mirasları zannedip cemaate zarar verenler herkesin malumu. Onlar yerlerinden çok memnunlar, lakin geç de olsa bunların hesabını verecekler. Burada vermezlerse Tanrı’nın huzurunda verecekler. Biz çocuklarımızın eğitimi için sıkıntılar içinde çabalarken, okulun maddi durumunu denkleştirmek için ter dökerken, beri tarafta cemaatin malı mülkü konusunda keyfi davrananları şiddetle kınıyorum. Ne yazık ki cemaatimizde paylaşma ruhu yok denecek kadar az.

“VADİP hayal kırıklığı”

Yıllardır cemaat içinde bir havuz oluşturulmasından bahsediliyor, lakin birlik olamadığımız için o tartışmalardan da bir netice alamıyoruz. Mevcut durum oldukça acıklı, kimine çok çok, kimine hiç yok. Gelirlerin paylaşımı için adil bir yöntem bulunması şart. Bunun çözümü için tüm ümidim VADİP’ti, bu konuda da ümitlerim boşa çıktı. VADİP, maalesef, çözüm yeri değil, kavga yeri oldu. Değerli arkadaşım, Gedikpaşa Vakfı Başkanı ve VADİP Genel Sekreteri Sayın Harutyun Şanlı, röportajında şöyle diyor: “VADİP’in bugüne dek başardığı en önemli şey kötü vakıf yöneticilerini ortaya çıkarmak ve afişe etmek oldu, doğru insanların yanında olmaya çalıştık.” Tamam da, VADİP’in işi bu değil... VADİP’in işi icraat yapmak, bazı önemli sorunlara çözüm aramak, kafa yormak, iyi dinlemek, çok çalışmak, çözüm bulup netice almak olmalıdır. Çözülmemiş meselelerimiz bu kadar çokken, VADİP’in işi, iyi veya kötü vakıf yöneticilerini afişe etmek değildir.

“Seçim yönetmeliğini bekliyoruz”

Seçim sorunu, cemaatimizin karşı karşıya olduğu en önemli mesele. Seçim yapılamamasından şikâyetçi olanların başında ben geliyorum. Topkapı Vakfı’nda 11 yıllık bir çalışma hayatım oldu; artık yerimi gençlere bırakmak istiyorum. Herkesçe malum genç ve değerli bir yönetici adayımız olduğu halde, vakıf seçimlerin yapılamaması nedeniyle yönetimden ayrılamıyorum. Seçim yönetmeliğinin iptal edilmesi neticesinde uzun süreli bir belirsizlik oldu ve bu belirsizlik halen devam ediyor. İki yıldır bekliyoruz fakat henüz yanıt alamadık. Burada tüm kabahati yetkili makamlara mal etmemek de gerekiyor. Dönüp bir de aynaya bakmamız lazım. Bize bu hakkı vermeyenlerde mi kabahat, yoksa durumu bu noktaya getiren bazı vakıf başkanlarında mı?

Kategoriler

Toplum Vakıflar Dernekler