İmroz’da Rumların maruz kaldığı hak ihlalleri üzerine çalışan Avukat Erhan Pekçe, İmroz’un nasıl Türkleştirildiğine dair, ayrıntılı MGK (Milli Güvenlik Kurulu) kararlarının yer aldığı bir belgeye ulaştı. Gökçeada Cumhuriyet Savcılığı’na belge ve uygulamalarla ilgili suç duyurusunda bulunan Avukat Pekçe, karar uygulamalarının insanlık suçu kapsamında değerlendirilerek soruşturulmasını istedi.
UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr
Ankara uzun yıllar ‘stratejik konumu’nu bahane ederek İmroz Adası’nı Türkleştirmeye çalıştı. Türkleştirme politikaları, yıllar sonra yeniden tartışma konusu oldu. İmroz’da Rumların maruz kaldığı hak ihlalleri üzerine çalışan Avukat Erhan Pekçe, İmroz’un nasıl Türkleştirildiğine dair, ayrıntılı MGK (Milli Güvenlik Kurulu) kararlarının yer aldığı bir belgeye ulaştı. Gökçeada Cumhuriyet Savcılığı’na belge ve uygulamalarla ilgili suç duyurusunda bulunan Avukat Pekçe, belgedeki söz konusu kararların uygulandığını ve bunun insanlık suçu kapsamında değerlendirilerek soruşturulmasını istedi. Savcılığın incelemesi sürüyor.
‘Çok gizlidir’
Ortaya çıkan belge, İmrozla ilgili kapsamlı bir rapor çalışması. Kapağında “Polat YÜ, J.Per.Ö” yazan dosyada, İmrozla ilgili detaylı bilgiler ve adada yaşayan Rumlarla ilgili fişleme belgeleri bulunuyor. Belgede ‘çok gizlidir’ ibaresi var. 1970’e kadar, alınan kararlar ve yapılan uygulamalar raporda detaylarıyla anlatılıyor.
Belge, İmroz’la ilgili kısa tarihi bilgi verdikten sonra, Ada’da yaşayan Rumların ‘büyük Yunanistan’ idealinden hiç kopmadığını ve bunun için çalıştıklarını iddia ediyor. Belge, Cevdat Sunay’ın Genelkurmay Başkanı olmasıyla durumun fark edildiğini, 27 Mart 1964 yılı Milli Güvenlik Kurulu’nun 35. kararıyla Türkleştirme için alınması gereken tedbirler açık bir şekilde belirtilerek, yapılması gerekenler sıralanıyor.
Belgeden dikkat çekici ifadelerden bazıları şöyle ki, ‘İmroz Politikamızın Ana Fikri’ şu ifadelerle açıklanıyor: “35 sayılı MGK kararının incelenmesinden de anlaşılacağı veçhiyle, Ada’nın Türkleştirilmesi ve göçmenlerin tutunabilmesi için lüzumlu bütün ekonomik sosyal ve manevi şartların hazırlanması ve Rum emellerinin tamamen yok edilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasıdır.”
“Gerçekleştirilenler” başlıklı bölümde ise şöyle deniliyor:
“Ada’nın kadastrosu yapılmıştır. Modern bir müftülük binası yapılmış, yüksek tahsilli bir müftü tayin edilerek Müslüman ahaliye kudretli bir dini lider getirilmiştir. Yeni ve modern bir cami yapılmış, eski eserler onarılmıştır. Lozan Antlaşması’nın Boğazlar kısmındaki tahditlere aykırı olmayacak şekilde bir Jandarma Er Eğitim Taburunun Çanakkale’den İmroz’a intikali yapılmış ve bunun için 1.700 dekar arazi istimlak edilmiştir. Ada’nın ikinci derecede yasak bölge durumu devam ettirilmiş ve böylelikle turistik çekiciliği azaltılmıştır. Metropolite devlet protokolü bakımından hiçbir istisnai muamele gösterilmemesi temin edilmiştir. 1964’te çıkartılan 502 sayılı kanunla özel Rum okulları kapatılarak, bütün tesisleri istimlak edilmiş ve aynı binalar üzerinden Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Türk okulları açılmıştır. Rum derneklerinin gelir giderleri yetkili vakıflar müfettişleri tarafından sık sık denetime tabi tutulmuştur.”
‘Gerçekleştirilecekler’ bölümünde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Özel Rum okullarının kapatılması üzerine, Rumların ekseriyeti çocuklarını aynı yerde açılan Türk okullarına göndermeyerek İstanbul’daki Rum okullarına göndermeyi tercih etmişlerdir. Halen iki öğrencili okulları vardır. Ancak Rumların yeni statüye uyarak çocuklarını 1923-1954 arasında olduğu gibi buralarda, Türk okullarında okutacakları ümit edilmektedir.
Öğretmen okulu, cezaevi ve Jandarma Taburunun adaya gelişi müstehelik zümrenin artmasını sağladığından ticari faaliyetler çoğalmış ve bu artış, ticaretle iştigal eden Rumların gelirlerini müsbet yönden etkilemiştir. Cezaevi satış şubesi ve tabur kantini piyasa girmişlerse de, mevcut statü ve imkânların sınırlı oluşu nedeniyle ihtiyaca yeteri kadar cevap verememişlerdir. Bu konuda ciddi faaliyetler gösterilmesi için çabalar mevcuttur.
Kuzu Limanı inşaatı ile Çanakkale-İmroz-Bozcada arasında çalışacak feribotun hizmete girmesiyle adalarla olan ilişkiler daha kolaylaşacak ve Türk kültürü yaygın olarak Ada’ya götürülecektir.”
Fişleme belgesi
Belgede, İmroz’da bulunan kilise ve manastırların durumu da detaylı bir şekilde ele alınmış. Din adamlarıyla ilgili olarak neredeyse bütün bilgiler detaylıca yer alıyor. Belgede İmroz’da bulunan bütün Rum derneklerinin isimleri sıralanarak “Hepsi birer fesat yuvasıdır” deniliyor. Ayrıca belgede, Rumların çalıştırdığı bütün imalathaneler, yaptıkları işten üretim miktarlarına kadar fişlenmiş. Çok sayıda Rum’un, Yunanistan’la irtibatlı olduğu iddia edilmiş ancak kanıt gösterilmemiş.