‘Gazze’nin kendine özgü jeopolitik konumundan ötürü bu bir soykırımdır’

Dünyada İsrail’in savaşçı politikalarına karşı artan tepki, İsrail’le birlikte anti-Semit duyguları da harekete geçiriyor. Oysa İsrail içinde veya dışında, İsrail devletinin saldırgan eylemlerine karşı çıkan çok sayıda Yahudi ve İsrailli var. ‘Ethnic Cleansing of Palestine’ (Filistin’in Etnik Temizliği) kitabının yazarı Ilan Pappé'yle, Gazze krizinin ardındaki nedenleri konuştuk.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

İsrail Ordusu’nun Gazze’ye yönelik operasyonu nedeniyle üç haftalık bir sürede yüzlerce sivil hayatını kaybetti, binlercesi ise yaralandı. Dünyada İsrail’in savaşçı politikalarına karşı tepki had safhaya ulaşırken, özellikle büyük devletlerin sade suya tirit diplomatik açıklamalar dışında etkili bir tutum geliştirmemeleri, Filistin’in Arap nüfusuna yönelik zulme seyirci kalınması sonucunu doğuruyor.

Bütün bu tepki, hem dünyada hem de Türkiye’de İsrail’le birlikte, Yahudilik ve Yahudilere karşı olan anti-Semit duyguları da harekete geçiriyor. Geçmişten günümüze köklü bir tarihi olan ve tepe noktasına Holokost ile ulaşan Yahudi karşıtlığı, bugün hâlâ toplumları zehirlemeye devam ediyor. İsrail politikalarında tüm İsraillilerin veya tüm Yahudilerin payı varmışçasına geliştirilen nefret söylemi nedeniyle çok sayıda insan korku içinde yaşıyor.

Oysa İsrail içinde veya dışında, genel anlamda barış isteyen, özelde ise İsrail devletinin saldırgan eylemlerine karşı çıkan çok sayıda Yahudi ve İsrailli var. Bu insanlar, en muhafazakârından en özgürlükçüsüne, siyasi yelpazenin farklı yönlerinde yer alıyor. Her ikisi de İsrail vatandaşı olup İsrail politikalarını net bir şekilde eleştiren uzmanlar Ilan Pappé ve Yakov Rabkin’le, Gazze krizinin ardındaki nedenleri konuştuk.

İnsani tavırların, din, dil, etnik aidiyetle belirlenmediğini, asıl olanın vicdan ve hakkaniyet olduğunu bir kez daha hatırlatması umuduyla…  


İsrail’in yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’ye saldırılarının şiddeti her geçen gün artıyor. 360 kilometrekare alanda 1,4 milyon Filistinlinin tecrit altında yaşadığı Gazze’ye yapılan hava ve kara saldırıları sonucunda ölü sayısı 600’ü aşmış durumda. Dünya kamuoyunda büyük tepkilere yol açan saldırılar hakkındaki tartışmalar her alanda giderek büyüyor. Bu tartışmalar söz konusu olduğunda akla gelen ilk isimlerden birisi de Exeter Üniversitesi’nden Prof. Ilan Pappé. İsrailli ünlü tarihçi, 2006’da yazdığı ‘Ethnic Cleansing of Palestine’ (Filistin’in Etnik Temizliği) kitabından sonra İsrail’de büyük tepki çekmiş, çalıştığı Hayfa Üniversitesi’nde baskı altına alınarak, İsrail’de çeşitli kesimlerce ‘Arap ajanlığı’yla suçlanmış ve İsrail’den ayrılmak zorunda bırakılmıştı. Pappé’yle, ‘dünyanın en büyük kanayan yarası’ olan bu meselenin dünü, bugünü ve yarınını konuştuk.

  • Şu anki İsrail-Filistin meselesi’nin kökenini ve sizin etnik temizlik olarak tanımladığınız 1948’de gerçekleşen Nakba’ya (Felaket) bağlayabilir miyiz?

Birçok açıdan evet, bağlayabiliriz. Nakba, 19. yüzyılın sonunda Filistin’i kolonize etmeye gelen Siyonist hareketin en büyük sorununu çözmeye çalıştığı bir etnik temizlik eylemiydi.

  • Neydi bu sorun?

Filistin’de yaşayan insanların çoğunun yerli Filistinliler olduğu düşünüldüğünde, orada bir Yahudi devleti öngörülemiyordu. 1948’de, Siyonist hareket, Filistin nüfusunun yarısını kitlesel olarak göç ettirerek ve ülkenin yüzde 80’ini ele geçirerek, sorunu çözmeye girişti. 1967’de de, İsrail, toprakların geriye kalan yüzde 20’sini, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni de ele geçirdi ve 1948’de etnik temizlik gibi olağandışı önlemlerle çözmeye çalıştığı aynı demografik sorunla karşı karşıya kaldı. Bugün, Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında kalan topraklarda, neredeyse eşit sayıda Filistinli ve Yahudi yaşıyor ve İsrail, bu ‘sorunu çözme’nin yollarını arıyor. İsrail içindeki Filistinliler için bazı çözümler buldular. Batı Şeria’daki Filistinlileri ikinci sınıf vatandaş kıldılar ve ulus-devletin parçası olarak kabul etmediler. Gazze Şeridi’ni ise yerleşimlere böldüler, bunların yaklaşık yarısını İsrail’e kattılar ve bölgeyi gettolaştırdılar. İsrail’in var olduğu 66 yıl boyunca, Filistinliler, özellikle durumları kötüleştikçe, baskıya karşı isyan ettiler. Bu durum bazen Filistin dışındaki mülteci kamplarında yaşayan 5 milyon Filistinlinin isyanı oldu, şimdi ise abluka altındaki Gazzelilerin isyanı.

  • İsrail’in saldırıları, ABD ve Almanya’nın açıkladığı gibi ‘meşru müdafaa’ olarak görülebilir mi?

Kesinlikle hayır. Bence bu saldırılar, siyasi sonuçlar elde etmek için askeri güç kullanma çabası. Hâlihazırdaki durumda amaç, Hamas’ı yok etmek ve Gazze’de, Batı Şeria’da sahip oldukları gibi güdümlü bir yönetim kurmaya çalışmak. Bu saldırılar, geçen ay İsrail’in Batı Şeria’da Hamas’a saldırmasıyla başladı ve İsrail, bu saldırıya Gazze’deki Hamas’ın cevabını tetikleyeceğini biliyordu.

  • Sizce neden Netanyahu tamamen işgal seviyesine gelebilecek sertlikte kararlar aldı? Bu saldırılar, sadece üç İsrailli çocuğun öldürülmesiyle mi ilgili?

Elbette ki bu saldırıların arkasında yatan tek neden çocukların öldürülmesi değil. Bu durum, Filistinlileri kendilerine özel bölgelere sıkıştırma ve Batı Şeria’nın büyük kısmını İsrail topraklarına katma isteğinden doğan bir stratejinin sonucu. Bu tek taraflı İsrail politikasına karşı çıkan tek güç, şu anda Hamas olduğundan, saldırılar onun güçlü olduğu bölgeye yöneliyor.

  • Gazze ablukası için ‘kademeli soykırım’ terimini kullanıyorsunuz. Neden bu bir soykırımdır?

Gazze’nin kendine özgü jeopolitik konumundan ötürü bu bir soykırımdır. Mısır ve İsrail ile olan sınırları kapalı bir bölgeden bahsediyoruz, aynı zamanda dünyanın en yoğun nüfusa sahip alanı orası. İsrail, bu koşulları boş vererek, orada bir getto yarattı ve bu gettonun sessiz olmasını istiyor. Oradaki insanların isyan ettiği şey, bölgedeki en kuvvetli askeri güç olan İsrail'in, tankları, savaş uçakları ve gemileri olan ordulara karşı kullanılsın diye yapılmış silahları sivil halka karşı kullanmasıdır. İsrailli generaller, böylesi silahlarla saldırılar düzenlendiğinde, ortaya çıkacak tek sonucun kitlesel ölümler olduğunu biliyorlar. 2006, 2009, 2012 ve şimdiki olmak üzere dört kitlesel katliam dalgası yaşadık. Bu dalgalar arasındaki bölgeyi boğma ve abluka çabaları da benzer acılar doğurmaktan başka bir şey yapmadı.

  • ‘İsrail-Filistin meselesi’nde Hamas’ın rolü hakkında neler düşünüyorsunuz?

Hamas’ın ortaya çıkmasının esas nedeni, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün İsrail tarafından zorla güçten düşürülmesi ve başarısız kılınması. 2006’daki demokratik seçimlerde, birçok insan Hamas’ı destekledi, çünkü bir alternatif arayışındaydılar. Tabii ki, destekleyenlerin birçoğu Hamas’ın ideolojisini kendisiyle özdeşleştiriyor. Direnişlerini ve azimlerini takdir etsem de, gelecek vizyonlarını paylaşmıyorum. Ben, İsrail ve Filistin’i demokratik bir devlet olarak görmek istiyorum, dini bir devlet olarak değil. Herkesin eşitler olarak yaşadığı bir devlet istiyorum.

  • Filistinlilerin Hamas’a yönelik destekleri hakkında ne düşünüyorsunuz? İsrail’in Gazze’ye bu tür sert saldırıları bu desteğin azalmasına mı, artmasına mı yol açıyor?

Bence insanlar mücadeleye saygı duyuyorlar, fakat şiddetten uzak duran popüler bir direnişle yola devam etmenin tüm yollarını aradıklarını da biliyorum. Fakat bu seçeneğin gerçekleşmesi, dünyanın Filistinlilerin İsrail ve Siyonist ideoloji tehdidi altında olduğuyla doğru dürüst yüzleşmesine bağlı.

  • Peki, İsrail sadece Gazze’ye mi saldırıyor? Batı Şeria’ya yönelik eylemleri var mı İsrail’in?

İsrail’in Batı Şeria’da da kolonileşme yoluyla işgal çabaları var. İsrail’in Batı Şeria’daki kolonileşmesi, 1967’de Batı Kudüs’ü topraklarına katması ve 1968’de, Batı Şeria’nın çeşitli yerlerinde ilk yerleşimlerini inşa etmesiyle başladı. Şimdiye kadar da devam ediyor. Bu yayılma, özellikle Likud’un iktidara geldiği 1977’de ve Ariel Şaron’un Başbakan olduğu 2001-2005 yılları arasında hızlanmıştı. Benjamin Netanyahu hükümetinin göreve geldiğini 2009’dan bu yana ise hiç olmadığı kadar şiddetle devam ediyor.

  • İsrail’in şu andaki saldırıları nasıl sonlandırılabilir? Hamas ve İsrail’i durdurmak için hangi yöntem kullanılmalı?

Bu politikaların Filistin halkını yok etmeyi amaçlamasının yanı sıra, aynı zamanda Ortadoğu’daki istikrarsızlığın esas nedenlerinden biri olduğunu anlayan toplumlar ve devletlerin oluşturduğu uluslararası bir koalisyona ihtiyacımız var. Böylesi bir barış vizyonu, herhangi bir silahlı mücadeleyi gereksiz hale getirecektir.

  • Nasıl bir barıştan bahsediyorsunuz?

İsrail’in kolonileşme çabasından vazgeçtiği, Filistin’in kolonisizleştiği, insanları ayıran ve baskı altında tutan rejimin demokrasi ve eşitlik temelinde yeniden kurulduğu bir rejimin üzerinde temellenen bir barıştan bahsediyorum.

‘İsrail ve Filistin için birlikte yaşamın mümkün olduğuna inanmak zorundayız’

  • Siz çözümü İsrailli ve Filistinlilerin bir arada yaşadığı ‘tek devlet’te görüyorsunuz. ‘Tek devlet’ten kastınız nedir?

Tarihi Filistin toprakları üzerinde yaşayan herkes için demokratik ‘tek devlet’i kastediyorum. Her dine ve yaşam tarzına saygı duyulan ve Filistinli mültecilerin geri dönebileceği bir devletin kurulması gerekir.

  •  Fakat böylesi büyük acılardan sonra birlikte yaşamak halen mümkün mü?

Birbirlerine çok daha kötü olaylar yaşatan uluslar, sonunda birlikte yaşamanın bir yolunu buldular. Bunun İsrail ve Filistin için de mümkün olacağına inanmak zorundayız, çünkü diğer seçenek, bize ancak daimi kan vaat ediyor.