65 yaşındaki mahpus Şehmus Yetek üç yıldır kanser hastası olduğu halde cezaevinden kendisine hastalığı hakkında bilgi verilmedi. Bu süreçte durumunun ağırlaşması üzerine ailesine haber verilmeden Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildi.
ESİN BOZOVALI
esinbozovali@gmail.com
65 yaşındaki Şehmus Yetek 17 yıldır cezaevinde. 1997 yılında örgüt üyeliği suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Mardin ve Şakrak cezaevlerinden sonra en son Midyat cezaevinde kalan Yetek, üç yıldır süren ağır şikâyetleri nedeniyle birçok kez hastanede veya cezaevi revirinde tedavi gördü. Üç yıldır kanser hastası olduğu halde kendisine hastalığı hakkında bilgi verilmedi. Bu süreçte durumunun ağırlaşması üzerine ailesine haber verilmeden Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildi. Hastalığın tüm vücuda yayılmasından dolayı yaşam fonksiyonları azalan Yetek’in şuurunun kapandığı ve yatalak olduğu öğrenildi. Tedavideki ihmallerin cana kast noktasına gelmesi nedeniyle insan hakları dernekleri (TUHAD-FET, İHD, CİSST) 9 Haziran’da Adli Tıp’a infazın durdurulması talebinde bulundu. Ayrıca dernekler hastalığın teşhisinin asıl tarihinin öğrenilmesi, neden gizlendiğinin ve usulsüzlüklerin soruşturulması için Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvuruda bulundu.
Oğlu Aziz Yetek, babasının kanser olduğunu, geçirdiği ameliyatları ve ağırlaşan durumunu Ankara’ya gittiğinde öğrenebildiğini söylüyor.
Aziz Yetek, “Babamı ziyaret için Midyat E Tipi Kapalı Hapishanesi’ne gidince onun Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildiğini öğrendim. Ankara’da babama kan kanseri teşhisi koyan doktorlar kanserin tüm vücuduna yayıldığını ve kurtarılma şansı olmadığını söylüyor. Babam şuuru kapanmış ve yatalak halde. Babamızın tahliye olmasını ve son günlerini daha iyi koşullarda geçirmesini istiyoruz. Bunun için derneklere başvurduk; babamın durumunun duyulmasını istiyoruz. Devlet ihmali nedeniyle babam ölüyor.”
TUHAD-FET üyelerinden Mehmet Baytekin, hasta Şehmus Yetek’i hastanede ziyaret ettiğini ve hükümlü olduğu için çok kötü koşullarda, insan haklarına aykırı bir biçimde tedavi edildiğini söylüyor. “Kanser üç senede Şehmus Yetek’in tüm vücuduna yayılmış durumda. Hayati fonksiyonlarını kaybetmiş ve kurtarılma şansı yok. Hükümlü olduğu için bodrum katında tedavi görmesi durumunu ağırlaştırıyor. Bu durumda bir hastanın tahliye edilmemesi ve bu kötü koşullarda tedavi edilmesi işkence niteliğindedir. 9 Haziran’da Adli Tıp Kurumu’na infazın durdurulması talebinde bulunduk, henüz cevap alamadık. Hastanın ailesinden habersiz Ankara’ya getirilmesi ve 4 kez ameliyat edilmesi hukuka aykırıdır. Doktorların ameliyat etmeden hasta yakınlarına haber vermeleri gerekmektedir. Hastanın tahliye edilmesi gerekmektedir Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.”
İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Ayşegül Tansen hasta hükümlülerin kötü koşullarda tedavi gördürülmelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2. Maddesinde düzenlenen yaşam hakkına, 3. Maddesinde düzenlenen işkence yasağına, Anayasa hükümlerine, uluslararası sözleşmelere, bildirgelere ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu belirtiyor. “Ağır hasta olan hükümlülerin tahliye edilmemeleri yaşam hakkına aykırıdır. Ayrıca hasta yakınlarına haber verilmeden, hastanın bilgisi dahilinde olmayan tedavi uygulanması AHİS madde 8 Özel Hayatın Gizliliği hakkına aykırıdır. Örnek AHİM kararları ölümcül hastaların infazlarının durdurulması gerektiğine işaret etmektedir.”
İnsan Hakları Derneği raporuna göre Türkiye’deki hapishanelerde, 202′si ağır olmak üzere en az 620 hasta mahpus bulunuyor.