Kürt sorununun çözüm sürecinde son yaşanan gelişmeleri BDP PM üyesi ve Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı Agos'a yorumladı.
UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr
Kürt sorunun çözüm sürecinde yeniden soğuk rüzgârlar esiyor. Öcalan’ın kendisini ziyaret eden HDP heyeti aracılığıyla sürecin olumlu bir yönde seyir izlediğini açıklamasına rağmen gerginlik devam ediyor. Lice’de kalekol yapımı protestolarına yönelik sert müdahaleler, Diyarbakır’da bayrak indirilmesi sürecin geleceğini yeniden sorgular hale getirdi.
BDP PM üyesi ve Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile son dönemde yaşananları konuştuk.
-
Son günlerde Lice’de yaşananlar gündeme damgasını vurdu. Gerek Kürt siyaseti için, gerekse de Türkiye siyaseti için Lice nasıl bir anlam taşıyor?
Lice, en sivri zulmü gören bölgelerden biri olarak tarihe geçtiğinden halkın saldırıya uğrama endişesi çok yüksek olmalı. Birçoklarının anlamayı ertelediği bir acı var. Barış istemenin ne demek olduğu henüz iyi kavranmadı. Barışa gerçekten acil gereksinim duyan Kürt halkının boyun eğdirilerek barışması isteniyor, böyle görünüyor. Bunun gerçekleşmeyeceğini anlamak lazım. İnsanlara “hem suçlusun, hem de senle barışmak istiyorum” diyemezsiniz.
-
Son günlerde çözüm sürecinde ciddi bir gerginlik baş gösterdi. Özellikle Öcalan’ın yeni bir aşamaya geçileceğini söylemesinin ardından gerginliğin başlamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu kadar uzun süredir cezaevinde bulunan bir insanın her yörenin halkının tepkisini aynen ölçme imkânı olamaz. Bu nedenle barış süreci bozulmasın diye gayret gösteriyor Öcalan. Halkın tepkisi ise kalekollara! Bu yerel ve anlaşılır bir tepki. Siyaseten anlaşmalı, bir artı eksi dengelemesi olduğunu düşünmüyorum; bir kurnazlık görmüyorum yani.
-
PKK yönetimi son açıklamalarında ‘Lice’de başlayan olayları bitirecek yerin İmralı olmadığını’ söyledi. PKK ile Öcalan arasında bir görüş ayrılığı söz konusu mu?
Barış isteme ve bunun için gayret konusunda bir görüş ayrılığı olduğunu sanmıyorum. Barışa en çok dağdaki yaşamdan doğal ortama dönmek isteyen PKK’lilerin ihtiyacı var. Yakınlarından önce onların kendi durumları buna yönelir. Fark bence psikolojik; bir taraf dışarda ve sorumluluğu daha hafif. Öcalan ise içeride. Önder olduğu için de sorumluluğu daha ağır.
-
Hükümetin sürece yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aynen yargıdaki, kurumlardaki, 1 Mayıs’taki, Gezi’deki, öğrenci tutuklamalarındaki tepkiler gibi değerlendiriyorum. “Ben yüzde yüz kazanırsam belki sana da bir iyilik yaparım” gibi. Yani sözüm ona ‘yüksek ve sert’ politika yapılıyor, ‘halksız politika’ yolu devam ediyor. Kürtler, bir noktadan sonra bu durumu kaldıramayabilir. Öte yandan yüz yıllık baskı politikasının değişme ihtimaline de çok yakın olabiliriz.