"Çocukları siyasetin nesnesi haline getirmeyin"

Başbakan Erdoğan’ın, Diyarbakır’da bayrak indirilmesinden sonra yaptığı açıklamalara çocuk hakları üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinden tepki geldi. Gündem Çocuk Derneği, çocukların siyasetin nesnesi yapılmaması çağrısında bulundu.

Başbakan Erdoğan’ın, Diyarbakır’da bayrak indirilmesinden sonra yaptığı açıklamalara çocuk hakları üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinden tepki geldi. Gündem Çocuk Derneği,  çocukların siyasetin nesnesi yapılmaması çağrısında bulundu.

Lice’de kalekol yapımına karşı çıkan Licelilere ateş açılmış ve iki kişi yaşamını kaybetmişti. Ardından cenazelerin kaldırılması sırasında yaşanan olaylarda kışla içerisindeki bayrak direkten indirilmiş, bunu indirenin çocuk olduğu açıklanmıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında “Çocuk da olsa gereği yapılacaktır, bedeli ödetilecektir”, “Çocuktur diye bizim bayrağımıza kutsalımıza bu şekilde saldırmak suretiyle buna sessiz kalmamız mümkün değildir' açıklamalarında bulunmuştu.

Çocuk hakları üzerine çalışan Gündem Çocuk Derneği, Başbakan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Türkiye’nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni hatırlatan dernek, çocukların siyasetin nesnesi haline getirilmemesi çağrısı yaptı.

Gündem Çocuk Derneği’nin açıklaması şöyle;

“Türkiye’nin 1994 yılında onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin görmezden gelinmesi ve başbakan tarafından ihlal ediliyor olması Türkiye’nin çocuk hakları alanında sağlamış olduğu kazanımların yok olmasına neden olmaktadır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın 90. maddesine göre iç hukuk normu olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi; en başta çocuğun yüksek yararını gözetir! Çocukların işledikleri filler yasalara göre suç olsa bile, çocuğa özgü adalet sisteminin ilkeleri işletilir, çocukların hangi fiili işlediklerine değil neden bu filleri işledikleri üzerinde durularak hak temelli çözümler üretilir. Hukuk, demokrasi ve “çocuğun” insan hakları standartları bunu öngörür…

Unutmadık ve endişeliyiz!…

2006 yılının Mart ayında, Başbakanın Erdoğan'ın 'Çocuk da olsa kadın da olsa gereği yapılacaktır' söyleminin ardından yaşanan olaylarda kolluk güçlerinin şiddeti sebebiyle 5’i çocuk ve 10 kişi yaşamını kaybetmişti.

Türkiye’de bazı idarecilerin söylemleri tüm bu yaşanılanların unutulduğunu ve insan haklarının gelişmesi için hala bir adım dahi atılamadığını göstermektedir. Onayladığımız uluslararası sözleşmeler ve yasalar gereğince her çocuğun eşit olduğu ve eşit muameleye tabi tutulması gerektiği hatırda tutulması gerekirken son derece hukuk dışı, çocukların haklarını görmezden gelen söylemler tekrar tekrar rahatlıkla söylenmekte, şiddete çağrı yapan bir dil kullanılmakta ve yaygınlaştırılmaktadır.

2006 yılından beri bu ülkede çocukların yaşadıklarının yakından tanığıyız… Başbakan’ın söyleminden sonra kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sonucu yaşanan olaylarda yaşamını kaybeden Enes’in, Mahsun’un, İsmail’in, Abdullah’ın; sonrasında benzer şekilde kolluk güçleri şiddetiyle yaşamını kaybeden Doğan’ın, Yahya’nın, Mazlum’un ve daha pek çok çocuğun; Roboski’de yaşamını kaybeden, Pozantı’da sistematik işkence ve şiddete maruz kalan çocukların hesabının verilmediği ortadadır. Cezasız kalan sorumluların derhal tespit edilmesi ve yargı önüne çıkarılarak cezalandırılması gerekmektedir. Yapılan sorumsuz ve şiddete davet eden söylemlerle tek bir çocuğun bile yeniden zarar görmesinden endişeliyiz!

Bir yandan çözüm sürecine ilişkin planlamalar yapılırken, bir yandan Lice’de iki kişinin ölümünün ardından gerginlik devam ederken; Başbakan’ın yaptığı bu açıklama, başta kolluk kuvvetleri olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlarca çocuğa yönelik şiddeti meşrulaştırmakta ve çocukları hedef göstermektedir.

'Çocuklara sağlanacak haklar lütuf değil yükümlülük'

Çocukları anlamadan, onların durumunu ve ihtiyaçlarına kulak vermeden onları son günlerde olduğu gibi sadece “dağa çıkan çocuklar” olarak tanımlamak, çocukları siyasete malzeme etmek ve onları siyaseten tehdit konusu yapmaktır. Eğer siyaset tüm taraflarıyla, bugünlerde basına yansıdığı şekilde çocuk konusunda samimiyse yüzlerini gerçekten onlara çevirip, devletten, çatışmasızlıktan, barış sürecinden ne talep ettiklerini, neye ihtiyaç duyduklarını, nasıl bir Türkiye istediklerini anlamaya çalışmalıdır. Yıllardır yaşanan çatışma sürecinin çocuklarda yaratabileceği sonuçları da dikkate alarak; onları siyasetin nesnesi yapmaktan vazgeçmeli, aksine siyasete katılabilmeleri, kendilerini ifade edebilmeleri için olanaklar oluşturmalıdır.

Bu bağlamda çocuk hakları ihlallerini önlemek yani;

·         Çocuklara karşı şiddet dili kullanmamak ve olası şiddetin önüne geçmek,

·         Onları her türlü şiddetten korumak,

·         Çocuk adalet sisteminin ilkelerini yaşama geçirmek,

·         Çocukların seslerine kulak vermek, onların siyasetin nesnesi değil hak sahibi özgürlükleri olan bireyler olarak siyasetin ortağı yapmak,

·         Çocuklara kamusal yaşama katılımı için olanaklar yaratmak

çocuklara sağlanacak bu haklar bir lütuf değil, Türkiye’nin 1994 yılında onayladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devletin temel yükümlülüğüdür. Devletin başta yürütme olmak üzere yasama ve yargı organları ile onları temsil eden her bir kişi bir an evvel bu yükümlülükleri yerine getirmelidir. (UG)

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları