Dernekler kanununun tesis edildiği 1946 yılında cumhuriyet döneminde Türkiye’de açılan ilk Ermeni Derneği olarak tarihe geçen Pangaltı Lisesinden Yetişenler Derneği’nin (PLYD) emektar binası boşaltılıyor. İstanbul Ermeni toplumunun kültür yaşamının bir dönemine damgasını vuran PLYD binasının tarihi bu sayfalara sığmayacak kadar geniş olsa da bu buruk vesileyle geçmişe üstten bir ışık gezdirmek dahi yeterli olacaktır.
Baruyr Kuyumciyan
baruyr@agos.com.tr
Dernekler kanununun tesis edildiği 1946 yılında cumhuriyet döneminde Türkiye’de açılan ilk Ermeni Derneği olarak tarihe geçen Pangaltı Lisesinden Yetişenler Derneği’nin (PLYD) emektar binası boşaltılıyor. Derneğin kuruluş kararının alınmasından kısa bir süre sonra başlatılan, derneğin kurucularından Harutyun Haçaduryan’ın mimarlığını üstlendiği dernek binasının inşaatı, 4 buçuk ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve o tarihten günümüze kadar İstanbul Ermenilerinin kültür yaşamında başat bir rol üstlenmişti. Pangaltı Mıhitaryan Vakfı’na ait parseldeki büyük dönüşüm projesi çerçevesinde ilk etapta yıkılacak binalar arasında yer alan dernek binasında, bu günlerde hummalı bir çalışma yürütülüyor. 29 Mayıs Perşembe günü yapılan dernek binasındaki son genel kurulla göreve gelen Yönetim Kurulu, bu geçiş dönemindeki çalışmaları yürütmek üzere göreve başladı. Bu zor dönemde görev başına gelen Yönetim Kurulu’nun yeni Başkanı Vartan Balmumcu, Agos’a yaptığı açıklamada, Mıkhitaryan Lisesi’nin bulunduğu sokakta 39 numaralı binaya taşınmak üzere toplanmaya başladıklarını kaydetti. Vakıf Yönetimi tarafından kendilerine aynı parsel üzerinde, aynı özelliklerde bir bina verileceği yönünde söz alındığını belirten Balmumcu, kendileri gibi dernekçilikten gelen Vakıf yöneticilerinin dernek ve okul için en iyisini yapacaklarından emin olduğunu ifade etti. Bu dönemde faaliyetlerini sonlandırmayacaklarını söyleyen Balmumcu, Getronagan Derneği gibi kardeş derneklerin 9 ay ile 1 yıl sürecek bu dönem için kendilerine kapılarını açacaklarını söyledi.
68 yıldan bu yana saymakla bitmeyecek kadar çok etkinliğe ev sahipliği yapan PLYD binası, edebiyat, tiyatro, müzik, resim veya felsefe gibi çeşitli alanlarda sanatçıların ve entelektüellerin ilk adımlarını attığı yer olarak son derece önemli bir rol üstleniyordu. Benim gibi otuzlu yaşlarında olanların bu kültür, sanat ve düşünce yuvasının son demlerine şahit olabildiği PLYD binasının tarihi bu sayfalara sığmayacak kadar geniş olsa da bu buruk vesileyle geçmişe üstten bir ışık gezdirmek dahi yeterli olacaktır. Tıpkı açıldığı günlerde olduğu gibi zamanın dönüştüren rüzgarlarının kapısına dayandığı PLYD’nin anılarla yorgun tarihi binası için kimse kepçelerin önüne atlamasa da, bu tarihi günlere şahit olanlar şüphesiz hüzünlü duygular içersinde. İstanbul Ermenileri’nin edebiyat yaşantısına yön veren ‘San’ ve ‘Nor San’ dergileri, derneğin kıdemli üyelerinden Avukat Luiz Bakar ve şüphesiz PLYD’nin en çok ses getirdiği alan olan tiyatro konusunda ise derneğin en eski üyelerinden Kalmelo Apelyan’ın anılarıyla tarihe şerh düşüyoruz.
Nor San dergisinin Sorumlu Müdür’ü avukat Luiz Bakar, PLYD’nin yaşayan tek kurucu üyesi olan ve Kanada!ya göç etmesine rağmen dernekle bağlarını koparmayan Ara Garmiryan’la röportaj yaparken. |
Tarihine sahip çıkan ‘Nor San’
İlkokulu Pangaltı Mıkhitaryan’da okuyan derneğin ilk kadın başkanı Luiz Bakar, 1954 yılında sahnelenen William Saroyan’ın ‘Sirdıs Lernakavarn E’ (Kalbim Dağlardadır) adlı oyunuyla PLYD’ye ilk adımını attığını kaydediyor. O tarihte henüz 5. Sınıf öğrencisi olan Bakar, derneğin kurucularından Harutyun Haçaduryan’ın yönettiği oyunda, çocuk karakteriyle sahnede yer aldığını ifade ediyor ve o günden itibaren derneği ikinci evi olarak benimsediğini belirtiyor. 1969 yılında yapılan PLYD Balosu’nun tertip heyetinde çalışarak ilk kez faaliyetlere katılan Luiz Bakar, o tarihten 1980 darbesiyle birlikte derneğin kapısına kilit vurulduğu güne dek dernek yönetiminde başkan veya yönetim kurulu üyesi olarak sürekli yer aldığını söylüyor. 80 darbesi sonrası Türkiye’deki tüm dernekler gibi faaliyetlerini durduran PLYD’nin boş kaldığı için yıpranan binasını, Arman Zartar’la yeniledikten sonra başladıkları yeni dönemde hayata geçirilen ‘Nor San’ dergisini, 90’lı yıllardan sonra yapılan en önemli çalışma olarak nitelendiren Bakar, dergi için gençlerin çok emek sarf ettiğini ve Nor San’ın çocukları gibi olduğunu söylüyor.
Bir araya gelen derneğin ilk Kültür Komisyonu üyeleri yönetim kurulu odasında. Soldan – sağa Zareh Yaldızcıyan, Arto Cümbüşyan, Rober Haddeciyan, Onnik Fıçıcıyan, Paskal Törenli ve Arsen Canyan.
Derneğin kuruluşundan önce ve sonrasında çalışmaların içerisinde sürekli yer alan yazar Rober Haddeciyan, 1991 yılında ‘Nor san’ adı altında tekrar yayına başlayan PLYD’nin yayın organında baş yazar olarak görev aldı. Derginin 2. sayısındaki yazısında Haddeciyan, 1946 yılında bir grup genç yazarla birlikte hayata geçirdikleri ‘San’ dergisini ve o yılları şu sözlerle anlatıyor; “PLYD’nin kuruluşundan önce bizler bir grup genç edebiyat sever olarak, sürekli olarak bir edebi yayın hayaliyle yaşardık. PLYD’nin kuruluşuyla birlikte hayata geçirilen ‘San’ dergisi bu hayali gerçeğe dönüştürmekle birlikte, hayret verici bir biçimde bu hayalimizin adeta gerçekleşmemiş bir rüya olarak kalmasına ve hayranlık uyandıran çekiciliğini yitirmemesine de neden oldu. O dönemde ne istediğimizi çok iyi bildiğimizi net bir biçimde hatırlıyorum. Mıkhitaryan Lisesi’nden henüz mezun olmuş birkaç heyecanlı genç olarak bizler, Ermeni edebiyatının yeni bir akıma, yeni bir kan ve yeni bir düşünce tarzına ihtiyacı olduğuna inanıyorduk. Tıpkı tarihteki diğer örnekler gibi bizler de eskinin karşısında yeni bir duruş sergileyen yegane gençler olarak kendimizi görüyorduk. Bu da bizlere bugün bile geriye dönüp baktığımızda bizleri şaşırtan cesaretimizi ve atılganlığımızı sağlıyordu” |
Kültürün merkezi
PLYD’nin kültürel anlamda yüksek değer arz ettiğini Bakar, o yılları şu sözlerle anlatıyor; “Dernek’te her dönem büyüklere gösterilen bir saygı söz konusuydu. Lokalin kapısından içeri girerken şöyle bir titrer öyle girerdik. Dernek bir ekoldü. Her zaman çok kültürlü insanlar bulunurdu. Orada akhparigler (abiler) oturur tarih, bilim ve felsefe konuşurlardı. Dernek her zaman kültürel bir merkez olmuştur. Kader bu ya, yazar, çizer, düşünür ne kadar entelektüel insan varsa Mıkhitaryan’dan yetişmiştir ve onlar gelenekleri sürdürmeyi benimsemiş insanlardı. Bu sayede her zaman büyüklerin nefesi orada hissediliyordu. Yurt dışına gitmiş olanlar dahi her zaman dernekle bağlarını korumuşlardır. Dernekte çeşitli komisyonlarımız vardı; Spor Komisyonu çeşitli turnuvalar ve futbol müsabakaları, OPK yani Organizasyon Protokol Komisyonu balolar ve yemekler düzenlerdi. Bir de Kültür Komisyonu’muz vardı ki Rober Haddeciyan, Zare Hrahuni, Zahrad, İkna Sarıaslan ve Onnik Fıçıcıyan’dan oluşan kurul hiç değişmez onlara yönetimden iki kişi katılırdı. Sadece Nor San değil birçok kültürel faaliyet düzenleniyordu. Sayısız konserler, her yıl mutlaka sahnelenen oyunlar ve bir de düzenlediğimiz kitap fuarımız vardı ki başladığı dönemde büyük ilgi görmüştü.”
1989 yılında düzenlenen tiyatro üzerine münazaralı söyleşi. Ani İpekkaya, Misak Torosyan ve Arto Berberyan’ın katıldığı söyleşide moderatörlüğü Rober Haddeciyan üstleniyor.
Talep azaldı
Son yıllarda azalan faaliyetleri Bakar şöyle açıklıyor; “Kültür Komisyonu’nun faaliyetlerinin azaldığı dönem Talar Grubu’nun kurulduğu döneme denk geliyor. Üstatların biraz yaşlanmasının yanı sıra talebin azalması da bunda etkili oldu. Eskiden PLYD o kadar gözde bir mekândı ki Türkiye’ye davet edilen yabancı sanatçılar bir de bizim derneğimizde konser verirdi. Konferanslar, sergiler saymakla bitmeyecek etkinlikler. O dönemde adres listemiz vardı kapı kapı dolaşır davetiye dağıtırdık. Bütün etkinlikler dolup taşardı, büyük bir talep vardı. Yıllar geçtikçe yavaş yavaş o kitle yok oldu, gençlerin de ilgisi pek olmadı. Bizler de bu faaliyetleri azaltmak zorunda kaldık. O dönemde daha sonra Talarig olarak devam eden Talar Müzik ve Dans Topluluğu’na ağırlık verdik. Bir de Sosi Cindoyan’ın çalıştırdığı minik oyuncu adaylarından oluşan Patil tiyatro topluluğu, 10 yıl boyunca devam etti. Son dönemde ‘Anuş Olmak’ başarılı bir proje olarak öne çıktı. ‘Derneğin perdesi kapanmaz’ diye bir şiarımız vardı. Bu yıl belki o konuda da zorlanılacak. Ama gene de faaliyetlere devam ediyoruz. Yeni yerimizde, yeni yönetim çalışmalarını sürdürecek. Doğrusu derneğin terk edilmiş son halini görmek, içimi burktu. Gece gözüme uyku girmedi. Biz orada büyüdük ve her şeyi orada yaşadık. En görkemli günlerine şahit olduk. Umarım bu dönemin ardından da güzel günler göreceğiz.”
1967-1968 yılları arasında Arto Berberyan’ın yazdığı ve Misak Torosyan’ın sahneye koyduğu ‘Mıgo’yi Badmutyunı’ (Mıgo’nun Hikayesi) adlı eser, Aleg Manukyan ödülüyle onurlandırılmıştı.
1955’te Genco Erkal, Mehmet Akan, Ergun Köknar, Arif Erkin, Ani İpekkaya, Çetin İpekkaya ve Aram Gümüşyan gibi oyunculardan oluşan Genç Oyuncular adlı tiyatro grubu, çadır tiyatrosuyla başladıkları sahne çalışmalarına PLYD sahnesinde devam etti. Bugün çoğunluğu tanınmış sanatçılar olan oyuncuların kariyerinde PLYD sahnesi önemli bir yer alıyor. |
Tiyatro okul geleneği
1960’ta mezun olur olmaz derneğe katılan Karmelo Apelyan, o tarihte ilk olarak dernek binasına eklenen bölümlerin inşasıyla çalışmaya başlamış. Okul mezunlarının harcını kardığı, tuğlasını eklediği inşaat çalışmasının ardından dernekten hiç ayrılmadığını söyleyen Apelyan, derneğin en çok ses getiren faaliyetlerinin tiyatro etkinlikleri olduğunu vurguluyor. Apelyan, tüm dekorların ve kostümlerin mezunlar tarafından hazırlandığı o dönemlerde abisi Rudolf Apelyan eserlerde rol alırken kendisinin sahne gerisinde teknik anlamda oyunlara katkıda bulunduğunu ifade ediyor. Tiyatronun bir okul geleneği olduğunu söyleyen Apelyan bunu şöyle anlatıyor; “Mıkhitaryan’da öğrenci olduğum yıllarda okul müdürü Hayr (Rahip) Hmayyak’ın Vartanants bayramında isim günü kutlanırdı. Bir şenlik havasında geçen kutlamalar için 10. ve 11. sınıf öğrencileri aylar öncesinden tiyatro oyunları için hazırlıklarına başlardı. Rahipler iki oyunu birden seyredemedikleri için hangi oyunun ilk sahneleneceği konusunda ciddi bir rekabet olurdu. Hangi oyunu çalıştıklarını gruplar birbirlerinden sır gibi saklardı. 1953’te Hayr Hmayyak’ın ölümünden sonra Hayr Sarkis döneminde de bu geleneğe devam edildi. Derneğin kuruluşunda Mıkhitaryan rahiplerinin ciddi katkıları olmuştur. Dolayısıyla burada özellikle Başrahip Hmayyak Hamparyan’ı minnetle anmak gerekiyor.
Ara Güler ve Onnik Fıçıcıyan tarafından yayına hazırlanan 1954 yılındaki ‘San’ dergisinin ilk sayısında, Zahrad, Zareh Hrahuni (Arto Cümbüşyan), Dr. Vart Şigaher gibi yazarlar dikkat çekiyor. |
Şahsen anılarımız yok olacağı için çok üzülüyorum tabii ama yeni ve daha güzel bir bina olacak diye ümit ediyoruz, bu da sevindirici bir şey. O anılar da aslında bizler için önemli ve anlamlı yani o anları yaşayanlar için. Bu gibi durumlarda çoğu zaman aynı örneği veriyorum. Bugün 30’lu yaşlarında olanlar için Birigitte Bardot ne anlam ifade eder? Bizim dönemimizde bir idoldü. Yeni kuşak ‘o kim’ diye sorabilir. Anılar o yaşanmışlıklara şahit olan insanlar var olduğu sürece anlam ifade ediyor, duvarlar değil.
1985’te İstanbul Devlet Operası sanatçılarından soprano Alis Manukyan’ın konserinde piyanoda Varujan Aslanyan kendisine eşlik ediyor.