Türkiye’nin ‘enerji köprüsü’ hayali gerçekleşiyor

Ukrayna krizi, Nisan başında Rusya’nın Ukrayna’ya sattığı gaza yüzde 44 zam yapmasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu hamleden bir hafta sonra, Vladimir Putin’in Türkiye’nin de içinde bulunduğu 18 ülke liderine hitaben yazdığı mektupta, Ukrayna’nın gaz satışından dolayı oluşan borcunu ödememesi durumunda Avrupa gaz ihracatında kesintiye gideceğini duyurması ise krize tuz biber ekti.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

Rusya’nın Kırım’ı işgaliyle birlikte ortaya çıkan Ukrayna krizi, Nisan başında Rusya’nın Ukrayna’ya sattığı gaza yüzde 44 zam yapmasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu hamleden bir hafta sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’nin de içinde bulunduğu 18 ülke liderine hitaben yazdığı mektupta, Ukrayna’nın gaz satışından dolayı oluşan borcunu ödememesi durumunda Avrupa gaz ihracatında kesintiye gideceğini duyurması ise krize tuz biber ekti.

Rusya’nın büyük hamlesi

AB üyesi 7 ülkenin doğalgaz konusunda Rusya’ya bağlılığı  yüzde 80’in üzerinde, Litvanya, Letonya, Estonya ve Finlandiya ise tükettikleri tüm gazı Rusya’dan alıyorlar. Toplamda AB’nin yıllık gaz tüketiminin yaklaşık çeyreğini sağlayan Rusya’ya olan bu bağlılıkta, Ukrayna aynı zamanda bir ‘enerji köprüsü’ olarak büyük önem teşkil ediyor. Rusya’dan gelen gazın yaklaşık yüzde 50’si olan 80 milyar metreküp gaz, Ukrayna üzerinden geçerek Avrupa’ya gidiyor. Bu adım üzerine, Avrupa, bir yandan Rusya’yı ekonomik yaptırımlar uygulamakla tehdit ederken, diğer yandan, yıllardır süren Rusya dışında alternatif gaz kaynağı arayışlarına hız vermişti. Rusya’nın geçen hafta attığı adım ise Avrupa için artık farklı kaynak arayışının kaçınılmaz olacağı anlamına geliyor.

Çin lideri Xi Jinping’le 21 Mayıs’ta Şangay’da buluşan Putin, iki ülkenin dünyanın şimdiye kadar imzalanmış en büyük doğalgaz anlaşmasına imzaladığını açıkladı. 400 milyar doları bulan bu anlaşmaya göre, Rusya, 2018’den başlamak üzere 30 yıl boyunca Çin’e yılda 38 milyar metreküp gaz pompalayacak. Bu anlaşma, Rusya’nın en büyük alıcısı olduğu Avrupa’ya olan bağlılığının kırılması ve ilgisinin artık Asya’ya döneceği anlamına geliyor. Aynı zamanda, anlaşmadaki gaz birim fiyatının Avrupa’ya satılandan daha ucuz olması da Rusya’nın Avrupa’ya çok da ihtiyacı olmadığı yönünde bir mesaj olarak yorumlanıyor.

Avrupa’nın durumu

Avrupa’nın durumu ise o kadar parlak değil. Doğalgaz talebi 2020’de yüzde 33 oranında artacağı tahmin edilen Avrupa’nın kendi içindeki en büyük arz kaynakları olan Norveç, İngiltere ve Hollanda’nın üretimi düşüyor. Ayrıca Avrupa’nın  diğer geleneksel gaz tedarikçileri Libya, Cezayir ve Mısır, bölgedeki siyasi istikrarsızlık sebebiyle güvenilir kaynaklar olmaktan çıktı. Böylece Avrupa’nın üç seçeneği kalıyor.

Bunlardan birincisi, ABD’yi dünyanın en büyük gaz üreticisi yapan kaya gazı (shale gas) arayışını Avrupa’da hızlandırmak. Fakat kaya gazının önündeki en büyük engel, üretilmesi sırasında sebep olduğu çevresel tahribat konusunda duyulan endişeler. Fransa, Bulgaristan, Hollanda ve Çek Cumhuriyeti, bu sebepten ötürü kaya gazı arayışını yasakladı. Aynı zamanda, kaya gazı konusunda büyük umutlar bağlanan Polonya’daki sahaların beklenen verimlilikte olmaması da bu alternatifi kısa dönemde devre dışı bırakıyor.

Avrupa’nın ikinci alternatifi ise doğalgaz piyasasına yeni giren üreticilerden sıvılaştırılmış doğal gazı (LNG) teknolojisiyle gelecek olan gaz. Ukrayna krizinin yükselmesinin ardından ihracatçı olacağı konuşulan ülkelerin başında da ABD geliyor. 2015 itibariyle ‘net ihracatçı’ konumuna geçecek olan ABD’nin, Fransa ve İspanya ile yaptığı uzun dönemli anlaşmaları zaten mevcut. ABD’yi bu konuda avantajlı kılan bir diğer etmen de, ülkedeki doğalgazın Japonya’nın dörtte biri, Almanya ve İngiltere’nin de yaklaşık üçte biri fiyatta olması. ABD’nin yanı sıra geleneksel olmayan gaz kaynakları sayesinde piyasaya hızlı bir giriş yapması beklenen Avustralya, Mozambik, Tanzanya, Angola ve Ekvator Ginesi de Avrupa’nın müstakbel gaz ihracatçıları. Avrupa’daki birçok ülkenin yeni LNG terminali yapımına başlaması, bu alternatifin büyük oranda gerçekçi olduğu anlamına geliyor olsa da, Avrupa’nın LNG ithalatı, azalan bir seyir izliyor. Çünkü Rusya’dan boru hattıyla gelen gazın birim fiyatı, hâlihazırda Avrupa’ya ulaşan LNG fiyatlarının yarısı kadar.

Güney Koridoru

Avrupa’nın son alternatifi ise ‘Güney Koridoru’ olarak adlandırılan Ortadoğu, Kafkasya ve Hazar bölgelerindeki gaz kaynaklarına ulaşmak. Bu bağlamda en olası görünen kaynak, elbette ki Azerbaycan. Zira Azerbaycan gazını Avrupa’ya taşıyacak olan iki proje,  hâlihazırda yapım aşamasında: Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Yunanistan sınırına kadar götürecek olan TANAP ile bu gazı Adriyatik’in altından İtalya pazarına taşıyacak olan TAP. Fakat Avrupa’ya şimdilik yılda 16 milyar metreküp gaz taşıyacak olan bu boru hatlarının cari talebe karşı yetersiz kalacağı düşünülüyor. Bir diğer alternatif de, dünyanın en büyük gaz rezervlerinden biri olan Leviathan’dan çıkan gazın İsrail’den Avrupa’ya taşınması. Bu projeye barış görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasıyla ‘Birleşik Kıbrıs’ın da eklenmesi bekleniyor. Arz kaynağı olarak değer kazanan ülkelerden birisi de Irak. Üretim hâlihazırda çok kısıtlı olsa da, özellikle Irak Kürdistanı’ndaki gaz potansiyeli, bölgeyi Avrupa açısından çok cazip kılıyor. Koridoru besleyebilecek potansiyele sahip diğer ülkeler ise İran ile Türkmenistan. İran’ın Batı’yla ilişkilerinin yumuşama döneminde olması, ülkeye uygulanan ambargoların da gevşemesini beraberinde getirebilir. Türkmenistan’ın önündeki engeller ise daha büyük. Türkmen gazının Avrupa’ya taşınması için Hazar’daki statü sorununun çözülmesi gerekiyor.

Türkiye’nin önemi

Orta vadede enerji güvenliği ve masraf bakımından en gerçekçi alternatif olan Güney Koridoru’na yönelmek ise, Avrupa’nın enerji arzı için Türkiye’yi vazgeçilmez bir ülke konumuna getiriyor. Güney Koridoru’nu Avrupa’ya açılmasının önündeki en büyük engellerin siyasi olması,  Türkiye’nin önemini daha da arttırıyor. İsrail’le var olan anlaşmazlığın çözülmesi, Kıbrıs’ta görüşmelerin başarıyla tamamlanması ve Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimi ile Merkezi Yönetim arasındaki sorunun çözülmesi gerekiyor ki, Türkiye tüm bu denklemlerin tarafı.

Enerji meselesinde Türkiye’nin bu vazgeçilmezliği ve şimdilik sorunu çözebilecek kartları elinde tutuyor görünmesinin bir diğer boyutu ise uluslararası düzlemde sınır tanımazlığı beraberinde getirebilir. Zira Irak Merkezi Yönetimi ve ABD’nin tüm karşı çıkışlarına rağmen, geçen hafta Irak Kürdistanı petrolü, Türkiye vasıtasıyla dünyaya ihraç edilmeye başlandı. Enerji konusunda monopol olma özgüveninin Rusya’da Putin’i, Azerbaycan’da Aliyev’i yaratmasından yola çıkarsak, Türkiye’de bu güzergâh tekelinin Erdoğan’ın otoriterleşmesindeki payı göz önünde bulundurulmalı.

Orta vadede enerji güvenliği ve masraf bakımından en gerçekçi alternatif olan Güney Koridoru’na yönelmek ise Avrupa’nın enerji arzı için Türkiye’yi vazgeçilmez bir ülke konumuna getiriyor. Güney Koridoru’nu Avrupa’ya açılmasının önündeki en büyük engellerin siyasi olması da Türkiye’nin önemini daha da arttırıyor.

Kategoriler

Güncel Dünya