İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Kenan Çayır, AK Parti’yi ve partinin tabanını oluşturan İslami kesimleri yakından tanıyan ve izleyen sosyologlardan biri. Çayır, Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümünde AK Parti kamuoyundaki Gezi algısını anlattı.
FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Kenan Çayır, AK Parti’yi ve partinin tabanını oluşturan İslami kesimleri yakından tanıyan ve izleyen sosyologlardan biri. Çayır, Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümünde AK Parti kamuoyundaki Gezi algısını anlattı.
“AKP tabanı homojen değil şüphesiz. Ama yine de AKP tabanında Gezi olaylarına bakışa dair bazı genellemeler yapmak mümkün. Aksi görüşte olanlar olmakla birlikte AKP tabanının büyük çoğunluğu Gezi’yi, özellikle devam eden süreçte oldukça olumsuz bir şekilde değerlendirdi. Bir şekilde Gezi’deki bazı olayların sunuluşunun İslami kesimdeki travmaları tetiklediğini düşünüyorum. Gezi, bence bu eski travmalar eşliğinde değerlendirildi. Bence İslami kesimin çoğunluğu ne Kabataş’taki “başörtülüye saldırı” olayına ne de “camide içki içildi” olayına gerçekten inandı. Gerçekten inansalardı tepkiler çok daha sert olurdu. Ama taban Gezi’ye katılanların çoğulculuğunu göremeyip, Kemalist ulusalcıların tavırlarını öne çıkardı. Yani özellikle İstanbul’da bazı semtlerde ve başka şehirlerde başörtülüler karşı yapılan bazı tacizler, eski travmaları tetikledi; homojen bir şekilde algılanan “bunlar gelirse bize hayat şansı kalmaz, eski günlere döneriz” fikri yaygınlaştı. Doğrusu AKP ve muhafazakâr basın da bu fikri yaymada oldukça başarılı oldu. Bir yıllık süreç içinde, Gezi’nin bu şekilde algılanmasına yol açacak birçok olay oldu, toplum daha da kutuplaştı. Bence AKP tabanı, yıldönümünde Gezi’yi yine homojenleştirerek ve yine eski mağduriyetler, başörtüsü gibi semboller üzerinden okuyor ve olumsuz tavrı devam ediyor. Ama sonuçta Gezi’nin kendi sınırlarını çoktan aştığını görmek lazım. Bence Soma faciası da Gezi Parkına AVM yapma olayında olduğu gibi AKP’nin sorumsuz büyüme iştahının bir yansıması.
Artık soru şu: İslami kesimlerden yeni eleştirel bir bakış ve ahlaki bir tutum çıkacak mı yoksa mağduriyet söylemi içinde Gezi’ye ve Gezi ile ilişkili gibi görünmeyen ama esasen ilişkili olaylara katılanları şeytanlatırmaya devam edecekler mi?”