SALT Beyoğlu’nun ikinci katında Marco Scotini ve Andris Brinkmanis’in küratörlüğünde hazırlanan ‘İtaatsizlik Arşivi (Park)’ başlıklı sergi, 1977’de İtalya’da çıkan Parco Lambro ayaklanmasından başlayarak, 2013’teki Gezi Parkı protestolarını da içeren zaman diliminde, farklı coğrafyalarda, çeşitli nedenlerle yaşanan başkaldırıları belgeleyen kayıtları izleyiciyle buluşturuyor.
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
SALT Beyoğlu’nun ikinci katı, alışılmışın dışında bir arşiv sergisine ev sahipliği yapıyor. Marco Scotini ve Andris Brinkmanis’in küratörlüğünde hazırlanan ve 15 Haziran’a dek sürecek olan ‘İtaatsizlik Arşivi (Park)’ başlıklı sergi, 1977’de İtalya’da çıkan Parco Lambro ayaklanmasından başlayarak, 2013’teki Gezi Parkı protestolarını da içeren zaman diliminde, farklı coğrafyalarda, çeşitli nedenlerle yaşanan başkaldırıları belgeleyen kayıtları izleyiciyle buluşturuyor.
İtaatsizlik Arşivi’, doğası gereği, hâlâ yapım aşamasında olan, sanatsal pratikler ile siyasi hareketler arasındaki ilişkiyi inceleyen bir proje. SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun’un “arşivler arşivi” olarak nitelendirdiği proje, farklı coğrafyalarda çeşitli nedenlerle meydana gelen başkaldırıların, sivil itaatsizliklerin kayıtlarını bir araya getiriyor. Sergi, sınırlı bir alanda, zaman zaman belgeselle kurmacanın iç içe geçtiği, bireysel tanıklıkların önem taşıdığı, ufak grupların dahi seslerine kulak veren, alternatif bir dünya tarihi anlatımı seriyor önünüze. On ayrı altbaşlıkta sunulan arşivlerde, Videoccupy’ın Gezi Direnişi arşivi, Arap Baharı’nın farklı yönlerini gösteren amatör video kayıtları, Doğu Avrupa’da Sovyet döneminin ardından yaşanan protestolardan görüntüler, cinsiyet politikalarına karşı yapılan eylem planları, sokakları geri alma çabaları ve daha birçok itaatsizlik örneği izlenebiliyor. Üstelik, bu kez devrim televizyondan yayınlanıyor!
Huzuru kaçıran görüntüler
Tüplü televizyonların karşısına yerleştirilmiş, elden geçirilmiş eski tip koltuklarla döşeli mekânın tasarımını Herkes İçin Mimarlık üstlenmiş. Ancak evinizdeki gibi, rahat koltuklara kurulup izlediğiniz bu görüntüler, zaman zaman huzurunuzu kaçırıyor. Sistematik bir biçimde bir araya getirilen bu arşivleri izlerken, çarpıcı detaylar ve farklı olaylar arasındaki benzerliklerin de farkına varıyorsunuz. Videolarla birlikte bu siyasi hareketlerden esinlenerek oluşturulan bazı sanatsal üretimler ve yayınlar da mekâna yerleştirilmiş. Örneğin Gezi Komünü’yle ilgili bölümde, Gezi Parkı’nın işgal günlerindeki özgün mimari yapısını ortaya koyan, bölgede alelacele kurulup hızla işlerlik kazanan, özerk mekanizmaları hatırlatan ve katkılara açık bir fanzin var. Sergi için bir afiş tasarlayan Cem Dinlenmiş’in, Gezi Direnişi’yle ilgili karikatürlerinden bir seçki oluşturulmuş.
2009’da İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde alevlenen ‘Yeşil Hareket’ ve seçim sonrasında devam eden gösterilerin şiddetle bastırılması, Mitra Azar ve Peter Jalaly tarafından amatör video kayıtları, farklı cephelerden bireylerin tanıklıklarıyla, ‘Iran vs Iran’ adlı çalışmada incelenmiş. ‘Üniversitede İtaatsizlik’ bölümünde, sivil itaatsizlik kuramcısı Yeshayahu Leibowitz, kendisiyle yapılan söyleşilere dayanan belgeselde, etkileyici üslubuyla, belirli durumlarda, bazı kişilerin kurallara neden itaatsizlik etmesi gerektiğini anlatıyor. Filistin’deki işgal bölgelerinde askerlik yapmayı reddeden İsrailli askerlerin manevi lideri olarak nitelenen Leibowitz’in bu savını desteklemek için verdiği örnekler de çarpıcı – İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in emri altında olan insanlar, bunlardan biri.
‘İtaatsizlik Arşivi (Park)’ geniş bir arşiv sergisi olmasının yanı sıra, bir tartışma platformu. Vasıf Kortun’a göre, mekânda görülebilen belgeler, tarihsel anlamda da geniş olan bu konulara dair çeşitli bakış açıları sunuyor, hatırlatmalar yapıyor. 15 Haziran’a kadar SALT’ta sergilenecek olan videoların yer aldığı arşivlerin bir kısmına internetten ulaşılabiliyor. Ayrıca, bazı filmler yoruma, katkıya ve geliştirmeye açık.
Vasıf Kortun:Kurumlar bir hafıza üretse de, Gezi’nin yaptığı gibi hakikat üretmiyor
‘İtaatsizlik Arşivi (Park)’ sergisine ev sahipliği yapan SALT’ın Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun’a, 1970’lerden bu yana farklı coğrafyalarda, çeşitli nedenlerle yaşanan başkaldırıların kayıtlarının nasıl ortak bir projede buluştuğuna dair sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “‘İtaatsizlik Arşivi’ Marco Scotini’nin başlattığı bir proje. Burada sergilenen versiyonu 1977 İtalyası’yla başlıyor. Özünde video arşivi olan bu projeye, bir ‘arşivler arşivi’ denebilir. Scotini, 2004’ten beri bu arşivi oluşturuyor ve çeşitli yerlerde sergiliyor. Arşivde, sanatçıların hazırladığı materyaller de var, belgesel nitelikte olanlar da. Gezi olaylarının ardından, kurum olarak, daha dinamik olma, en azından dünyayla, zamanla, sokakla eşleşme ve bazı şeyleri yeniden düşünme gereksinimi hissettik. SALT’ın 2014 yılı programlarını bu bağlamda değiştirdik.”
Gezi Direnişi’nin hemen ardından düzenlenen İstanbul Bienali’nin de etkisiyle, devam etmekte olan bu sürecin, birtakım sanatsal faaliyetlere dahil edilip edilmemesi konusunda tartışmalar olmuştu. Gezi Direnişi’ne dair kayıtları arşivleyerek sanat mekânına taşıyan bu serginin, süreci nasıl etkileyeceğini sorduğumuz Vasıf Kortun, şunları söyledi: “Ben Gezi’yi bir kurum olarak görüyorum; kütüphanesi, reviri, iyi niyete dayalı bir takas ve hediye sistemi, taşıma yöntemleri, temizliğiyle, bütün üniteleri gerçekleşmiş bir kurum. Tüm bunların yanı sıra, sürekli olarak bir görsel pratik ve mizah üretiliyordu. Bir kurumun hiçbir zaman buna yetişemeyeceğini, bu şekilde kamusallaşamayacağını görüyorsun. Gezi’nin işlediği bir sürü konuyu biz daha önce zaten işlemiştik. Emek Sineması, Taksim’in yayalaştırılması gibi konular üzerine programlar düzenlendi. Ancak bunlar kurumun duvarları arasında olduğundan, yeterince kamusallaşamadığından, bir hafıza üretse de, Gezi’nin yaptığı gibi hakikat üretmiyor. İşe belki de kurumların bu çaresizliğini ve yetersizliğini kabul ederek başlamak gerekiyor. Gezi’den nemalanarak bir görsel proje üretmek için çok erken. Bitmemiş bir projenin projesi nasıl üretilir? Bu tecrübe, görsel bir şeye indirgenebilir mi? Her şeyden önce anonimliği ve çoğulculuğuyla güçlü olan bir projenin, bireysel imzaların altında değerlendirilmesine dair sorular var. Ben hâlâ, hiçbirinin yanıtından emin değilim.”
Bunlara mutlaka göz atın
Vasıf Kortun’dan sergiye uzun zaman ayıramayacak olan ziyaretçiler için üç video tavsiye etmesini istedik. İşte önerileri: ‘1977 İtalya’nın Çıkış Yolu’ başlığı altında gösterilen ‘Antonio Negri and the Prison’ (2008, Angela Melitopoulos); ‘Kapitalist Küreselleşme’ bölümündeki ‘What would it mean to win?’ (2008, Oliver Ressler ve Zanny Begg) ve ‘Arjantin Toplum Fabrikası’ bölümündeki ‘Etcétera TV’ (1998-2005, Etcétera...)