Sanasaryan'ın ikinci davası buhar oldu

Başbakanlık'ta 1 Mayıs'ta yapılan toplantıyla ilgili edinilen bilgilere göre, Patriklik makamı ile devlet arasında bir pazarlık yaşandı ve İstanbul Ermeni Patrikliği tarafından Sanasaryan Vakfı’na ait tüm mülklerin iadesi için açılan iki davadan birinin geri çekilmesi karşılığında, uzun yıllar vakıf statüsü tanınmayan Tıbrevank’ın bu sorunu çözüldü.

Sanasaryan Vakfı'na ait Sivas'ta bulunan okul binası. Zakarya midanoğlu arşivinden.

ROBER KOPTAŞ
rober.koptas@agos.com.tr

Başbakanlık’ta 1 Mayıs’ta yapılan, hükümet adına Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Arınç ve Erdoğan’ın, Dışişleri Danışmanı İbrahim Kalın’ın, Ermeni toplumunu temsilen ise Başepiskopos Aram Ateşyan, Bedros Şirinoğlu ve Dikran Gülmezgil’in katıldığı görüşmenin yankıları sürüyor. Agos’un ulaştığı bilgiler, toplantı sırasında Sanasaryan İş Hanı hakkındaki çarpıcı bir gerçeğin ilk kez dile getirildiği yönünde. Buna göre, Patriklik makamı ile devlet arasında bir pazarlık yaşandı ve İstanbul Ermeni Patrikliği tarafından Sanasaryan Vakfı’na ait tüm mülklerin iadesi için açılan iki davadan birinin geri çekilmesi karşılığında, uzun yıllar vakıf statüsü tanınmayan Tıbrevank’ın bu sorunu çözüldü.

İstanbul Sirkeci’de bulunan Sanasaryan Han’ın Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’ne iade edilmesi için başlatılan hukuk mücadelesi devam ediyor. Ancak Sanasaryan Vakfı’na ait mülkler bununla sınırlı değil. Sivas ve Erzurum’da da vakfa ait olan ve iade edilmesi gereken mülkler var. Üstelik bu mülkler arasında, Erzurum Kongresi’nin toplandığı meşhur Sanasaryan Okulu binası da var. Patrikhane, Sanasaryan Vakfı yönetiminin kendisinde olduğunu ifade ederek, mülklerin iade edilmesini istiyor. Başlatılan hukuk mücadelesi, mazbut vakıflar ve Patrikhane’nin tüzel kişilik sorunu ile doğrudan bağlantılı.

Erzurum ve Sivas taşınmazları

Vakfa ait olduğu en çok bilinen mülk, Sirkeci’de bulunan ve 1895’te Hovsep Aznavur tarafından inşa edilen, geçmişte özellikle solculara yönelik bir işkencehane olarak kullanıldığı için ‘tabutluk’ diye de anılan, sonraları İstanbul Adliyesi’nin İş Mahkemeleri binası olarak kullanılan Sanasaryan Han. Ancak vakfın, Sirkeci dışında, Erzurum ve Sivas’ta da önemli taşınmazları var. 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’nin toplandığı meşhur bina, Sanasaryan Vakfı’nın okul binalarından biri. Ayrıca Erzurum’da dokuz parça tarla, bir çiftlik ve bir bahçeli ev, iki tarla da, vakfın el konan mülklerinden. Vakfın Sivas’ta da çeşitli arazileri bulunuyor.

Türkiye Ermenileri Patrikliği, vakfın Erzurum’daki mülklerinin ve Sanasaryan Vakfı’nın yönetimini almak için mahkemeye başvurdu. 22 Mart 2012’de Hürriyet Daily News gazetesine bir demeç veren Patrikhane avukatı Ali Elbeyoğlu, Erzurum Kongresi’nin yapıldığı okul binasının iadesi için dava açtıklarını, Sivas’ta bulunan diğer arazilerin iadesi için de mahkemeye başvuruda bulunduklarını açıklamıştı.

Vakfın yönetiminin Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’ne ait olduğuna dikkat çeken Elbeyoğlu, şunları dile getirmişti: “Sadece tarihi binaların devredilmesiyle yetinmeyeceğiz. Patrikhane’nin 1936’dan beri maruz kaldığı kayıplar için Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden tazminat talep edeceğiz.” Elbeyoğlu, ayrıca, “Eğer Ermeni cemaati çeşitli nedenlerden ötürü tereddüt etmeseydi, yasal olarak hakkı olan 1936’da da açabilirdi. 1936 tarihli bir dosya var ve belgelerde Patrikhane’nin Sanasaryan’ın sahibi olduğu belirtiliyor” açıklamasında bulunmuştu.

Patrikliğin İstanbul’daki Sanasaryan Hanı’yla ilgili olarak açtığı dava sürüyor. Dava açıldıktan sonra, iş hanı, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarıldı ve aylık 253 bin TL’ye Özgeylani İnşaat’a kiralandı. Ancak vakfın Anadolu’daki mülkleriyle ilgili olarak, halihazırda süren herhangi bir dava yok. Bu davanın akıbetine dair Patriklik’ten veya Elbeyoğlu Hukuk Bürosu’ndan bugüne dek hiçbir açıklama yapılmamış olması dikkat çekiyor.

1 Mayıs’ta Başbakanlık’ta yapılan görüşmenin ardından ise, bu davaya dair gerçek ortaya çıktı. Toplantı sırasında yaşanan diyaloglara göre, söz konusu dava, hükümet ile Patriklik yetkilileri arasındaki bir pazarlık sonucunda, bizzat Başepiskopos Aram Ateşyan tarafından geri çekildi. Bu adımın karşılığında da, hükümet, vakıf statüsü yaklaşık 30 yıl boyunca tanınmayan ve bu nedenle büyük zorluklar yaşayan Tıbrevank Vakfı’na bu statüyü tanıdı. Söz konusu bilginin ilk kez bu toplantıda dile getirildiği öğrenildi.

Yanıt bekleyen sorular

Bu pazarlık, akla birtakım sorular getiriyor. Öncelikle, Başepiskopos Aram Ateşyan bu durumla ilgili olarak neden Ermeni toplumunun hiçbir kurumunu bilgilendirmedi? Bu karar hangi mekanizmalar ve mülahazalarla alındı? Bir davanın geri çekilmesi gelecekte birtakım olumsuz sonuçlar doğurabileceğine göre, bu kadar hayati bir karar alınırken kimlere danışıldı, kimlere bilgi verildi? Hükümet ile Patriklik arasında bu tür pazarlıklar sık sık yapılıyor mu? Öyle ise, başka hangi konularda bu tarz bir ilişki mevcut?

Öte yandan, meseleye hükümet cenahından yaklaşıldığında da ortaya ilginç bir durum çıkıyor. Hükümet neden Sanasaryan İş Hanı’yla ilgili davanın değil de vakfın Anadolu’daki mülkleriyle ilgili davanın geri çekilmesini istedi? Acaba bu davanın, Anadolu’da bulunan diğer gasp edilmiş mülkler konusunda emsal teşkil edeceğinden mi korkuldu? Yoksa, Erzurum Kongresi’nin yapıldığı binayla ilgili bir davanın kamuoyunda yaratacağı gürültüden mi çekinildi? Ayrıca, madem Tıbrevank Vakfı’nın sorununun çözülmesi mümkündü, neden bu kadar yıl çözümsüz kaldı? Vakfın sorununun çözülmesi için mutlaka bir pazarlığa mı girilmesi, bu pazarlıkta Ermeni toplumunun mutlaka bir taviz mi vermesi gerekiyordu?

Patriklik makamı ve onun şu anki en üst düzey ruhanisi olan Başepiskopos Aram Ateşyan ile hükümet yetkililerinin Sanasaryan davasıyla ilgili bu ve benzeri pek çok soruyu tatmin edici şekilde yanıtlayarak kamuoyunu aydınlatması gerekiyor. Aksi takdirde, azınlık haklarıyla ilgili olumlu gelişmelerin yaşandığına dair yoğun bir halkla ilişkiler çalışmasının yapıldığı bir dönemde, Sanasaryan davası bir skandala dönüşmeye aday görünüyor.