Agos, Başbakan Erdoğan’ın 1915’te öldürülen Ermenilerin torunlarına yönelik taziye mesajını değerlendirdi: “Ölülerimiz hakkında dilenen rahmeti kabul etmemek ortak değerlerimize sığmaz. Biz de bu taziyeyi sağ elimizle kabul edip kalbimizin üzerine götürüyoruz. Sevinçle ama çokça kederle… Sözümüz ise bu kadar değil. Eksik bulduklarımız, eleştirdiklerimiz, dikkat çekmek istediklerimiz var. Bunların da dikkate alınmasını istiyoruz.”
Başbakan Erdoğan’ın 1915’te hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına sunduğu taziye, gündemdeki yerini koruyor. Çoktan sarsılmaya başlamış Ermeni tabusu, açıklamanın etkisiyle, bugüne dek görülmemiş bir katılımla konuşuluyor.
Erdoğan’ın ölenleri rahmetle anma jesti, öncesi olmayan çok önemli bir adımdı. Bu önem, metne yönelik şu ya da bu eleştiriyle ortadan kalkmayacak netlikte. Başbakan, ölenleri saygılı bir dille anmakla yetinmedi; soykırımla ilgili kamusal tartışmanın meşruiyet alanını da genişletti.
Ölülerimiz hakkında dilenen rahmeti kabul etmemek ortak değerlerimize sığmaz. Biz de bu taziyeyi sağ elimizle kabul edip kalbimizin üzerine götürüyoruz. Sevinçle ama çokça kederle…
Sözümüz ise bu kadar değil. Eksik bulduklarımız, eleştirdiklerimiz, dikkat çekmek istediklerimiz var. Bunların da dikkate alınmasını istiyoruz.
Başbakan’ın açıklaması, zikrettiğimiz olumlu yönlerine rağmen, aynı zamanda eksik ve yetersiz bir metin. Vatandaşı oldukları ülke hükümetinin kararıyla öldürülen sivil-silahsız Ermenilerin katlini savaş koşullarına bağladığı için; olan bitenden adeta bir doğal felaketin sonuçlarıymış gibi bahsettiği, siyasi sorumlulara işaret etmediği için; Ermenilerin adalet beklentisine kör ve sağır kaldığı için…
Bu açılardan baktığımızda, Başbakan’ın, bugüne kadarki resmi söylemi dil olarak hayli sarsan, ancak içerik olarak onun pek de dışına çıkmayan bir çerçeve çizdiğini görüyoruz.
Bu memlekette, hâlâ çocukların zihinlerini yaralayan bir tarih anlatısı okutuluyor; düşmanlıkları besleyen söylem hâlâ her vesileyle yeniden üretiliyor; hâlâ üniversiteler ve resmi kurumlar ‘sözde soykırım’ üzerine yayınlar yapıyorlar…
Bu durum tek bir gerçekliğe işaret ediyor. Türkiye’de geçmişle yüzleşme, ulusal çıkar motivasyonlu konjonktürel hamlelerle değil; gerçek, planlı, içeriği dolu adımlarla gelecek.
Ve eğer bu değişim yaşanmazsa, taziye sadece bir taziye olarak kalacak. Yani bir son olarak… Oysa taziye, bu toprağın geçmişiyle gerçek temasa, halkların gerçek barışına can suyu da olabilir. Yeter ki gerçekten istensin.