Bu hafta, cam ve gümüşü birlikte kullanarak takılar tasarlayan Kristin Evihan’la, Çukurcuma’daki sevimli dükkânında buluştuk. Onu, İtalya’dan getirdiği renkli moretti cam çubuklarıyla, ‘şalumo’ adı verilen cam ocağında çalışırken, keyif ve hayranlıkla izledik. 2003’te, ani bir kararla kariyerini bırakıp ‘Evihan Çukurcuma’yı kuran Kristin Evihan’la, camla tanışması ve tasarımları üzerine konuştuk
KARİN BAL
karinbal89@gmail.com
-
Sizi tanıyabilir miyiz?
Cam ocağına oturduğum ilk gün, bunun benim işim olacağına karar vermiştim.
Kendime “Bunu yapabilirim” dedim. Kurstan döner dönmez, her şeyi göze alıp işimden istifa ettim.
1974’te Kadıköy’de doğdum. İlkokulu Dadyan’da, liseyi Çavuşoğlu Koleji’nde okudum. Ankara Bilkent Üniversitesi Turizm Otelcilik Bölümü’nden mezun oldum. Büyük bir otelin yiyecek ve içecek bölümünde, ardından birkaç farklı yabancı firmada çalıştım. Monoton ve sıkıcı geçen iş hayatından sonra, tesadüfen cam ocağıyla tanıştım. Şimdi Çukurcuma’daki dükkânımda hem atölye çalışmalarımı yapıyorum, hem de tasarımlarımı satıyorum.
-
Cam ocağıyla nasıl tanıştınız ve böyle bir kariyerin ardından nasıl oldu da takı tasarımı yapmaya karar verdiniz?
Tamamen tesadüf. En son çalıştığım bebek maması firmasında mutsuz bir iş hayatım vardı. 2003’te, senelik iznimi henüz kullanmamıştım ve yaz tatili için internetten seçeneklere bakıyordum. Şans eseri, bir sitede cam ocağı kursunu gördüm ve çok ilgimi çekti. Kurstan önce camla ilgili hiçbir fikrim yoktu, cam boncuk eğitimini de hiç duymamıştım. Kursa başlarken, bu iş, yapmak gibi bir düşüncem yoktu; sadece yaz tatili iznimi bu şekilde değerlendirmeyi düşünmüştüm. Amacım bir şeyler öğrenmek ve hayatımda bir farklılık yaratmaktı. Kursta 14 gün boyunca, sabahtan akşama kadar cam ocağında çalıştım ve camla uğraşmanın bana çok iyi geldiğini anladım. Cam ocağına oturduğum ilk gün, bunun benim işin olacağına karar vermiştim. Kurstan döner dönmez, her şeyi göze alıp işimden istifa ettim. Bir dükkân tutup cam ocağı atölyemi ve Evihan Çukurcuma markasını kurdum.
-
Neden Çukurcuma’yı tercih ettiniz?
Mahalle kavramı bence çok önemli. Yurtdışına gittiğimde de ara sokakları dolaşmak isterim, çünkü ara sokaklarda çok sürprizli dükkânlar oluyor. Bir o açıdan cezbetti beni Çukurcuma, bir de, eski bir Rum Mahallesi olması nedeniyle. İtalyan ve Rum mimarisi hâkim burada. Çukurcuma, İstanbulluların bile bilmediği bir yer aslında; yaşayan, sokaklarda ve binalarda yaşanmışlığın hissedildiği bir mahalle.
-
Tasarımlarınızı nasıl tarif edersiniz?
Özgün olduklarını düşünüyorum, hiçbir şekilde kopya etmiyorum. Cam ocağının başına oturuyorum ve içimden geldiği gibi oynuyorum, dans ediyorum camla. Genelde suratlar çalışıyorum. Melekler, bebekler, palyaçolar, Fransız asilzade kıyafetleri giydirdiğim tipler bile var. Cam ile gümüşü birleştiriyorum. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelip, fotoğrafa göre ürün çalışmamı isteyenler oluyor. Sevdiklerinin fotoğraflarını gönderiyorlar, camla onlara benzeyen tipler yapıyorum.
-
Cam ve gümüşü bir arada kullanmak nereden geldi aklınıza?
Farklı renklerdeki cam çubuklarını eritip onlara şekil veriyorum. Cama emek veriyorum. Camın aksesuara çevrilmesini ve daha değerli bir obje olarak satılmasını istediğim için gümüşle çalışmaya karar verdim. Gümüş için, yurtdışından gelen hocalardan kurslar aldım. ‘Kayıp mum’ adı verilen bir tekniği öğrendim ve kırmızı mumla, bronz ürünler yapmaya başladım. Bazı gümüş ürünlerin çizimini ben yapıyorum; bir mum ustası onları üç boyutlu hale getiriyor, sonra dökümünü yapıyorum. Bugüne dek, hepsi birbirinden farklı olmak züere, yaklaşık 4500 karakter meydana getirdim. Bu karakterlere daha sonra yüzükler, kolyeler de ekledim.
-
Evihan Çukurcuma’yı ziyaret edecek olanları neler bekliyor?
Dükkânımda takı olarak sadece kendi ürünlerim satılıyor. Bir yerin olunca, orada birçok deneysel iş yapabiliyorsun, bir tür sığınağınız oluyor orası. Evimden çok dükkânımda vakit geçiriyorum. Buraya çok turist geliyor. Ben burada çalışırken seyretmek ve o an yaptığım şeyi alıp gitmek ilginç geliyor insanlara. Tabii, herkes takı takmayabilir veya camı sevmeyebilir; o yüzden farklı ürünler de koymaya karar verdim. Ancak hazır, fabrikasyon ürün hiç yok; hepsi tasarım... Örneğin, tişörtleri eskitip satmaya başladım. Cam dışında, eski düğmeler, eski, kırılmış seramik tabakları topluyorum ve parçalarından takılar yapıyorum. Bu sene seramik ve farklı illüstrasyon ürünler de koydum. Buraya gelen insanlarla tanışa tanışa bir konsept oluştu dükkanımda. Buradan bir şey alan, özel bir ürün aldığını biliyor.
-
Müşteri profiliniz nasıl?
Eğitimli kesim daha çok geliyor. Yaş yelpazesi geniş; 10 yaşında müşterim de var, 60-70 yaşında da. Evinde ürünlerimin koleksiyonunu yapanlar var. Sanat eğitimi veren kurumlardan, üniversitelerden gelenler oluyor. “Eğitimini almadan böyle bir şeyi nasıl yapıyorsunuz?” diye soruyorlar. Üniversitede bambaşka bir şey okudum ama belki de kanımda mesela var bu iş; dayım ve annemin amcası kuyumcuydu.