Yetvart Danzikyan yazdı: Bu yılın 24 Nisan menüsü

Yetvart Danzikyan, Agos’taki köşesinde bu yılın ‘24 Nisan menüsü’nü yazdı.

YETVART DANZİKYAN

Yine bir 24 Nisan yaklaşıyor ve ilginçtir, devletin, kurucu otoritenin temel çizgilerini devralan siyasal İslamcı siyaset, bu konuya laubalice yaklaşmayı beceriyor.

Neredeyse her yıl olduğu gibi, yine, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde bir tasarı kabul edildi. Tasarının genel kurul gündemine gelmesi beklenmese de, devlet, hükümet ve bunları temsil eden tüm kurumlar, eski ve yeni merkeziyle medya, klasik reaksiyonlarını bir ton düşük de olsa verdiler. Ancak bu yılki kampanya AKP-Cemaat kavgası gölgesinde yapılmakta ve bu yüzden, işler iyice sevimsizleşmekte. Cumartesi günü Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan haber hayli ilginçti mesela. Gazeteye “Bir bu eksikti” manşetiyle, birinci sayfadan giren haberin spotunda şunlar yazıyordu: “Cemaat rayına giren Türk Ermeni ilişkilerini hedef aldı. Senatör Menendez gündemde olmayan soykırım tasarısını kongreye taşıdı. Cemaatin oylamadan bir gün önce Menendez’i ağırlaması dikkat çekti.”

Bu, meselenin ne olduğunu anlamanın, anlatmanın yakınından bile geçmeyen, böyle bir mesele için geliştirilebilecek en kaba yaklaşım. Cemaat bu senatörle içli dışlı mıdır, değil midir, bilemem fakat bu tasarı 80’lerden beri her yıl gündeme gelir ve Türkiye, her yıl, tüm resmi kurumlarıyla, benzer tepkiler verir. Dolayısıyla, Cemaat böyle bir girişimde bulunsa da bulunmasa da, bunun olacağı belli.

1915 gibi ağır bir meseleyi artık iyice süflileşen kavganıza meze etmeniz –ki bu, Cemaat için de geçerli–, insanı büyük bir karamsarlığa sevk ediyor. Fakat meselemiz bununla bitmiyor. Mesela baştaki “Rayına giren Türk Ermeni ilişkileri” ifadesi nedir, ben anlamadım ve merak içindeyim. Türkiye’nin yanlışlarla dolu, Neo-Osmanlıcılık ihtiraslarıyla malul Suriye politikası yüzünden yerinden yurdundan olan Kesab Ermenileri nedeniyle mi rayında acaba, Türk-Ermeni ilişkileri? Yoksa Hrant Dink’e de hayatı dar eden Ergenekon örgütünün Cemaat’le kapışma neticesinde neredeyse temize çıkarılması nedeniyle mi? Yoksa, Hrant Dink cinayeti davasında müthiş mesafeler alındı, davada neredeyse herkesi tatmin edecek bir neticeye gelinmek üzere de, bizim mi haberimiz yok? Hepsini geçtim, 24 Nisan tarihine, şu yukarıda gördüğümüz resmi görüşü tahkim edici yaklaşım yüzünden mi? En önemlisi: İlişkilerin “rayında” gitmesinin temel şartı soykırım meselesinin açılmaması mıdır?

Denebilir ki, bu bir gazetenin haberi, AKP’nin politikası değil. Ben de kendimi epeyce zorlayarak öyle düşünebilirdim belki ama Erdoğan Salı günkü grup konuşmasını yine Cemaat’le süregiden mücadeleye ayırdı ve benzer argümanları tekrarlayarak, Cemaat’in Ermeni lobisiyle “işbirliği” yaptığını söyleyiverdi. Şu meşhur ‘lobi’ meselesi bir kez daha önümüze geldi yani.

Lobi dediğiniz, Türkiye’nin 1915’te olup bitenleri artık inkâr etmemesi için çabalayan insanlar. Öyle soyut bir varlık değil. Bu topraklardan giden insanların torunları. Türkiye’nin yaklaşımı bu oldukça, orada birilerinin bunun için çaba göstermesi meşru olacaktır. Ve Türk-Ermeni ilişkilerinin rayına girmesini gerçekten istiyorsa, mesela AKP çevreleri, öncelikle ‘tasarı’ meselesini artık böyle düşünmelerinde ve tepkilerini buna göre belirlemelerinde fayda var. Ve tabii, Cemaat’le yaptıkları kavgaya alet etmemekte.

not: Valilik bu yıl 1 Mayıs için Taksim dışında bir yeri adres gösteriyor. Gayet antidemokratik bir yaklaşım. Demokrasilerde kentten kopuk özel miting meydanı diye bir şey olmaz. Sesini duyurma imkânından uzak grupların sesini boğmak anlamına gelir bu.

Kategoriler

Güncel Gündem