Ohannes Kılıçdağı, bu haftaki köşesinde Anayasa Mahkemesi etrafında dönen tartışmaları değerlendirdi.
OHANNES KILIÇDAĞI
Bu ülkede nadir olan bir şey gerçekleşti ve bir mahkeme, hem de yüksek bir mahkeme, özgürlüklerin önünü açan bir karar verdi. Anayasa Mahkemesi (AYM), Twitter’ın kapatılması, kararını bireysel başvurular neticesinde kaldırdı. Pek tabii, bu, Başbakan’ın ve onun kalemlerinin hoşuna gitmedi. Hemen salvolara başladılar. Hele mahkemenin bu kararının gayrimilli olduğu iddiası, evlere şenlik; başbakanlar, profesörler, mahkeme kararlarında aranan özelliğin millilik değil evrensellik olduğunu, mahkemelerin milli çıkarı koruyan değil adaleti sağlayan kurumlar olduğunu öğrenemedikten sonra... Başbakan’ın AYM’yi milletin çıkarları yerine bir uluslararası şirketin çıkarlarını korumakla ‘itham etmesi’ ise, alışkanlığı ve ustalığı olduğu üzere, bir manipülasyon hamlesi. Sanki AYM, Twitter’ın açtığı ticari bir davada, onun yüzü suyu hürmetine bu kararı vermiş gibi... Ayrıca, hükümet Twitter’dan vergi aldı, alabildi de, AYM “Alamazsın” mı dedi? Yok, amaç Twitter’dan, kapatma tehdidiyle vergi almaksa, ama bu milyonlarca kişininin iletişim özgürlüğünü engelliyorsa, AYM’nin buna müdahil olmasında, bırakın şaşacak bir şey olmamasını, alkışlanacak bir şey var. Öte yandan, hepimiz biliyoruz ki, mesele vergi falan değil.
Bir diğer iddia da, başka aktörler için de sıkça tekrarladıkları üzere, AYM’nin siyaset yaptığıydı. Yalnız, ben tam olarak anlayamadım, bu kararla AYM neden siyaset yapmış oluyor? AYM gibi bir mahkemenin kararlarının siyasi sonuçlarının olması beklenir, hatta kimi durumlarda bu kaçınılmazdır; nihayetinde, hepimizin yaşamını düzenleyen bir belgeyi (Anayasa) referans alarak yorum yapan bir kurum bu, ve o belgenin de bir siyasi ruhu var. Dolayısıyla, AYM siyaset kavramından tamamen kopuk bir kurum olamaz zaten. Fakat, bu onu doğrudan ve ‘günlük’ siyaset yapan bir konuma getirmez; yeter ki, önüne gelen bir dosya hakkında bir karar vermekten başka bir iş yapmış olmasın. Twitter kararında bunun dışında bir durum var mı? Birileri bu yasağa itiraz etmiş, AYM de gelen itiraza bakmış, Anayasa’ya bakmış, bir karar vermiş. Kararı yanlış bulabilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, hatta Başbakan’ın dediği gibi, karara saygı da duymayabilirsiniz (benim de bu ülke tarihinde saygı duymadığım, duyamayacağım tonla mahkeme kararı var, burada Başbakan’la hemfikirim) ama herhangi bir partinin destekçisi veya muarızı olmak anlamında “Siyaset yapıyorlar” demek isabetli olmaz. Dolayısıyla, “Cübbeni çıkar” çağrısının da bir anlamı yok.
AYM’nin bu kararına dair bir başka şikâyet de, Twitter dosyasını, bekleyen diğer dosyaların önüne alarak karar vermiş olması. Yani AYM, hızlı karar aldı diye eleştiriliyor! Peki, biz her zaman mahkemelerin yavaş işlediğinden şikâyet etmiyor muyuz? Burada sorulması gereken, “Neden burada hızlı karar verdin?” değil, “Öbürlerini niye geciktiriyorsun?” olmalıdır. Pek tabii, mahkeme burada bir tercih yapmıştır ama ben kendi adıma, milyonlarca kişiyi ilgilendiren bu olayda hızlı karar vermesini olumlu buluyorum.
Teknik bir mesele olmasına rağmen, iç hukuk yolları tüketilmeden bu kararın verilmiş olduğu yönündeki eleştiri, bunların içinde en kayda değer olanı. Bu kararı usül yönünden eleştiren bir hukuk profesörü, iç hukuk yollarının tüketilmesi için izlenmesi gereken yolu şöyle tarif ediyordu: Efendim, önce, vatandaş, kafasına göre yasak koyan TİB’e (çünkü Twitter’ın toptan kapatılmasına dair bir mahkeme kararı yok) bir adet dilekçe yazıp, yasağı kaldırmasını isteyecek ve TİB’in bu dilekçeye yasal süre içinde bir cevap vermesini bekleyecek; vermez veya yasağı kaldırmazsa, vatandaş İdare Mahkemesi’ne dava açıp onun sonuçlanmasını bekleyecek. O arada yürütmeyi durdurma kararı çıkarsa, idarenin bunu uygulaması için Tezveren Baba’ya adak adayacak. Oradan da sonuç alamazsa, Danıştay’a gidecek. Yok, İdare Mahkemesi yasağı kaldırırsai bu sefer TİB Danıştay’a gidebilir. Nihayet, Danıştay nihai bir karar vererek Twitter’ı açmazsa, işte o zaman bingo(!), iç hukuk yolları tükenmiştir, artık AYM’ye gidebilirsiniz! Bu yol şeklen doğru olabilir ama böyle yapılsaydı, Twitter, bugün yedi aylık olan oğlum ilkokula başladığında açılmış olurdu herhalde!
Beyler bayanlar, bizim iç hukukumuz ‘tükeneli’ çok oldu zaten, uyanalım. Hukuk, özgürlükleri koruması gereken bir aygıt olması gerekirken, bugün bizim iç hukukumuz, özgürlüklerin üzerine çöken bir heyula haline gelmiş. Bizim yapacağımız, bu ahval ve şerait içinde özgürlük ve adalet nereden geliyorsa ona tutunmak.
not: Hükümetin her yanlışında yetmez-ama-evetçilere çemkirmeyi alışkanlık haline getirenler, acaba bu... ya da amaaan, boşverin gitsin.