Emre Can Dağlıoğlu, Erdoğan’ın konuşmalarını grafik-datalarla analiz eden Mahir M. Yavuz’la bu çalışmasını ve konuşmaların içeriklerini konuştu.
EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com
Mahir M. Yavuz, New York’ta yaşayan bir sanatçı, tasarımcı ve araştırmacı. Linz Sanat ve Tasarım Üniversitesi Arayüz Kültürleri bölümünde doktora çalışmalarına devam eden Yavuz, hâlihazırda Başbakan Erdoğan’ın mitinglerde yaptığı konuşmaları, bir çeşit söylem analizine tabi tutarak, bu konuşmaların grafik-datalarını hazırlıyor. Analizlerin ve görsellerin hazırlandığı metinler hiçbir değişiklik yapılmaksızın AKP resmi web sitesinden alıyor. Yavuz, şimdiye kadar 22 Şubat - 11 Mart 2014 arasında 23 ilde gerçekleştirilen konuşmalar değerlendirmeye tabii tuttu ve bu çalışmanın daha detaylı ve farklı analizleri olgusal.org adresinde yayımlıyor. Yavuz’la yaptığı veri görselleştirmesi ve Erdoğan’ın konuşmalarının içerikleri hakkında konuştuk.
-
Öncelikle şunu sorayım, bu grafik-datalar bize neyi gösteriyor?
Veri görselleştirmesi, aslında gazetecilik alanında oldukça yaygın olarak kullanılan bir araç. Elde edilen görseller, kelime bulutu, kelime ağacı, zaman çizelgesi gibi var olan algoritmalardan oluşturuluyor. Bunlar doğrudan bir sonuca varmaktan ziyade belli sorular sormak ve belli modeller tespit edebilmek için iyi bir başlangıç oluşturuyor. Bu sayede, hem birçok benzer metni aynı anda görebiliyor, hem de bunların arasında -eğer varsa- bir ilişki ağını ortaya çıkarabiliyoruz. Ayrıca bu dönemde giderek kötüleşen siyasi dil ve üslubun da somut bir belgesi haline geliyor.
-
Neden böyle bir iş yapmaya başladınız?
Ben, hem sanatsal hem de profesyonel olarak veri politikaları ve kültürüyle ilgilenen biriyim. Verilerin tam ve tutarlı olarak okunmasının sadece ilginç değil, aynı zamanda çok da önemli olduğuna inanıyorum. Diğer yandan, küçük bilgiler önemli mesajlar verse de, bazen bir bütüne baktığımızda farklı dokular ve resimler görmemiz mümkün olabiliyor. Veriler, bize zamanın akıcılığında göremediğimiz detayları farklı bir resim halinde gösterebiliyor.
Türkiye’de politikacılar kendi programları gereği, ana akım medya ise kendi ideolojileri gereği, çoğu zaman bireylerin şeffaf olarak verilere ulaşmasını engelliyor. Bunun oldukça sıkıntılı olduğuna inanıyorum. Bir olayı ya da konuşmayı başka birilerinin yorumuyla okumak istemiyorum. Bu yüzden hem kendim hem de başka ilgili kişiler için hâlihazırda var olan metinleri tam ve tutarlı bir şekilde derleyip incelemenin faydalı olacağını düşündüm.
-
Sadece Erdoğan mı var odağınızda, yoksa diğer liderleri de mercek altına alacak mısınız?
Şu an için Başbakan Erdoğan’ın 30 Mart yerel seçimleri için başlattığı seçim turunda ve sadece miting alanlarında yaptığı konuşmalara odaklanmış bir araştırma yapıyorum. Erdoğan’ın şu ana kadar metni yayımlanmış 23 il mitingi oldu. Alanlarda yapılan konuşmalarla sınırlı olmamın bazı sebepleri var. Sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek için araştırma yaptığımız veri tabanının tutarlı ve tanımlanabilir bir ölçekte olması gerekiyor. Ayrıca, meydanlarda halka birebir yapılan konuşmaların içerik olarak daha değerli olduğunu düşünüyorum. Televizyonda ya da bir açılışta yapılan konuşmalar doğası gereği farklı bir yerde duruyor.
Diğer liderlerin konuşmalarını da incelemek ve hatta belki çapraz karşılaştırmalar yapmak, hem önemli hem de gerekli; fakat ne yazık ki, tutarlı kaynaklar bulabilmek mümkün değil. Çoğunlukla konuşmalar, ya eksik ya da özet halinde yayımlanıyor. Yine de tutarlı bir veri tabanı oluşturmaya çalışıp diğer liderlerin de söylediklerine bakmak istiyorum. Bu sayede, seçim söylemleriyle ilgili sağlıklı bir karşılaştırma yapmak mümkün olabilir.
-
Peki, Erdoğan’ın konuşmalarına geçersek, miting konuşmalarının ana ekseni nedir? Örneğin seçim vaatleri mi ağırlıkta, yoksa Cemaat’le olan çatışma mı?
Yerel seçim vaatlerinin kesinlikle ön planda olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Konuşmaların ana ekseninde birkaç konu öne çıkıyor. Bunlardan birisi ‘paralel yapı / devlet / örgüt’ ve bununla olan mücadele. Bir diğeri, şu ana kadar yapılmış olan yatırımların miktarları; hangi projeye ne kadar para harcandığı. Hem yeni para hem de eski parayla son derece fazla rakam veriliyor, gerek yatırım bütçesi, gerekse örneğin kaç kilometre duble yol yapıldığı gibi. Bir başkası da CHP ve MHP’nin birlikte hareket ettiği konusu. Bu koalisyona ara ara ‘Geziciler’ BDP, DSP gibi diğer partilerde eklenebiliyor.
-
Cemaat’le olan çatışma dilini nasıl kuruyor? Çıkan tapelere karşı nasıl bir söylem geliştiriyor?
Cemaat ile giderek sertleşen bir çatışma dili var. İlk mitinglerde, daha az ve göreceli olarak yumuşak olan eleştiriler, İstanbul ve Doğu Anadolu mitinglerinde artık iyice dozunu arttırmış durumda. Mümkün olan her kanaldan ciddi çatışma argümanları kullanıyor. Eski seçimlere konu olan retoriklerini de, tamamen cemaate endeksli bir kurguya çevirmiş. “Pensilvanya’daki zat başörtüsüne ‘füruattır’ dedi” veya “28 Şubat darbecilerine ödül verdiler” diyor. Hatta Şafak Tepe dizisi senaryosundan dahi bahsediyor. Ayrıca Said-i Nursi’yi sahipleniyor ve “Pensilvanya’daki zatın onunla ilgisi yok” diyor.
Erdoğan, ‘tape’ kelimesini kullanmıyor ama ‘ses ve görüntü kayıtları’ olarak oldukça sık bahsediyor. Bunların paralel örgütün şantaj aracı olduğunu, kayıtların montaj olduğunu söylüyor. Yolsuzluğun ise ‘eski Türkiye’ye ait bir kavram olduğunu, diğerlerinin yolsuzluk yaptığını söylüyor.
Bu çatışma dilinde benim dikkatimi çeken en önemli husus ise Erdoğan halkın kullandığı bazı terimleri özellikle kullanmıyor. Kendi seçtiği kelimeleri kullanıyor, üslubuyla bunu bir söyleme dönüştürüyor ve tekrar ederek pekiştiriyor. Örneğin, ‘Pensilvanya’ terimi, 28 Şubat'ta Balıkesir’de çıkan ve sonra her mitingde tekrarlanan bir terim.
-
ozanbey’in çalıştırdığı Erdoğan’ın cevap verme algoritmasına göre, Erdoğan’ın sorunlu olarak görülen eylemin sorumluluğunu üstlenmekten ziyade, onu sorun olmaktan çıkarmaya ve kendisinin bunu yapacak son insan olarak göstermeye dayalı bir söylemi var. Bu miting konuşmalarında da devam ediyor mu?
Bu üslubun devam ettiğini söylemek yanlış olmaz. Durumdan mağdur olduğuna/olduklarına dair özellikle “Menderes” analojisi üzerinden yürüyen bir söylem kuruyor ve muhalif olan her görüşü birbiriyle gruplayarak sunuyor. Alakalı, alakasız bütün mağduriyetleri sahiplenirken, kendisi iktidarda olmasına rağmen hiçbir eleştiriye yer vermiyor.
-
Erdoğan, en çok hangi kilit kelimeleri, hangi bağlamda kullanıyor?
Bütün şehirlerde hemen hemen herkese kardeşlerim diye sesleniyor. Paralel yapı/örgüt/devlet, Pensilvanya, kaset siyaseti, montaj, şantaj ve iftira açıklamaları, konuşmaların ciddi bir kısmını oluşturuyor. CHP ve MHP (ve hatta diğer partiler) koalisyonu da buna eklemlenen bir konu. Oldukça fazla miktarda ‘biz’, ‘ben’, ‘benim’, ‘bizim’, ‘yaptık’ ve ‘ettik’. Sıklıkla yatırımlar ve ekonomik rakamlardan bahsediyor, ‘milyar dolar’, ‘trilyon’ ve ‘katrilyon’ cinsinden rakamlar veriyor. Menderes ve Said-i Nursi başta olmak üzere, muhafazakâr Türkiye tarihine dair birçok figürden de bahsediyor: Fatih Sultan Mehmet, 1071 Malazgirt, vb.
-
Erdoğan, seçimde oyların azalması veya bazı yerleri kaybetme gibi bir olasılıktan bahsediyor mu konuşmalarında?
Kesinlikle kendi partisine ilişkin olumsuz herhangi bir şeyden bahsetmiyor. Aksine sandıkların patlayacağını, yeni bir rekor beklediklerini ve yüksek bir sonuç alacaklarını umduklarını söylüyor. CHP’nin oy oranı yüksek olan yerlerde CHP’ye, MHP’nin oy oranı yüksek olan yerlerde de özellikle MHP’ye yönelik eleştirilerde bulunuyor. Ek olarak, 30 Mart’taki seçimin sadece bir yerel seçim olmadığını, kendi deyimiyle ‘eski’ ve ‘yeni’ Türkiye arasında yapılacak bir seçim olduğunu vurguluyor.
-
Son olarak, bu konuşmalardan çıkan sonuca göre, Erdoğan en büyük rakibi olarak kimi konumlandırıyor?
Metinlerden göründüğü kadarıyla Erdoğan’ın en büyük ve tek rakibi, ona destek vermeyen herkes. Ona göre ‘bunların’ hepsi birlikte hareket ediyorlar. Bir kaç kez ‘paralel yapı’nın Gezi’nin bir devamı olduğunu ve Geziciler, CHP ve MHP’nin de bunlarla birlikte hareket ettiğini söylüyor.