Kuad Galeri 11 Mart - 19 Nisan arasında, 13 sanatçının katılımıyla, ‘Duyumlanabilirliğin İmgeleri’ başlıklı bir resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Yaşamı ve dünyayı tuvallerinde yorumlayan sanatçıların çalışmalarına odaklanan sergide, Türkiye’den Taner Ceylan, Ferhat Özgür, Nalan Yırtmaç gibi isimlerin yanı sıra Rusya, Mısır ve Ermenistan’dan sanatçılar da yer alıyor. Yerevan’da yaşayan ve çalışan genç sanatçı Levon Fljyan’la, serginin açılışı için İstanbul’a gelişini fırsat bilerek, yapıtları ve Ermenistan’daki çağdaş sanat çevresi üzerine konuştuk.
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
Kuad Galeri 11 Mart - 19 Nisan arasında, 13 sanatçının katılımıyla, ‘Duyumlanabilirliğin İmgeleri’ başlıklı bir resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Yaşamı ve dünyayı tuvallerinde yorumlayan sanatçıların çalışmalarına odaklanan sergide, Türkiye’den Taner Ceylan, Ferhat Özgür, Nalan Yırtmaç gibi isimlerin yanı sıra Rusya, Mısır ve Ermenistan’dan sanatçılar da yer alıyor. Yerevan’da yaşayan ve çalışan genç sanatçı Levon Fljyan’la, serginin açılışı için İstanbul’a gelişini fırsat bilerek, yapıtları ve Ermenistan’daki çağdaş sanat çevresi üzerine konuştuk.
-
Dijitalleşen dünyanın estetik dilini kullanıyorsunuz. Sanatsal üretiminizde resim size ne gibi olanaklar sağlıyor?
Dijital sanatlarda istediğiniz şeyleri yapmanızı sağlayan bazı araçlar vardır ama bu araçlar size tuval üzerinde renklerle, boyalarla çalışmanın sağladığı özgürlüğü vermez. Resim yaparken daha serbestsinizdir. Benim fikirlerim, elle çizdiğim eskizlerle birlikte şekillenir. Bana göre eskiz her şeyin başlangıcıdır; düşünmenin, fikirleri forma dönüştürmenin... Fakat dijital teknolojilerde durum farklı; dokunamadığınız, fiziksel olarak deneyimleyemediğiniz bir mecra söz konusu.
-
Dijitalleşme ve gerçeklik - sanal gerçeklik ilişkileri, çalışmalarınızda göze çarpan temalar. Bunlar yapıtlarınızda neyi ifade ediyor?
Burada sergilenen işlerim, sanal dünyada kamera, video, fotoğraflar aracılığıyla yürütülen insan ilişkilerini irdeliyor. Araya bu tür dijital araçlar girdiğinde ilişki başkalaşıyor. Örneğin şu anda biz konuşurken ses kayıt cihazı kullanıyorsunuz, belki kaydı durdurduğunuzda kurduğumuz iletişim daha farklı ilerleyecek. Sosyal medya, internet gibi mecralar üzerinden kurulan ilişkilerde de fiziksel deneyim ortadan kalkıyor. Sanal ortamın derinliklerine doğru ilerleyerek gerçeklikten gitgide uzaklaşıyoruz. Sanal ortam kimliğimizi olduğundan farklı, istediğimiz gibi tanımlamamıza olanak sağlıyor. Bu aynı zamanda gerçek dünyadaki ilişkilerimizi de etkiliyor. Bu tür durumlar çalışmalarıma ilham kaynağı oldu.
-
Sanal ortamla birlikte değişen ve yeniden şekillenen gerçeklik algısı dijital teknolojilerin yükselişinden beri sorgulanıyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
Konuşurken arada kamera, ses kayıt cihazı gibi araçların olması, odağınızı konuştuğunuz kişiden bu araçlara kaydırır. Dolayısıyla buradaki iletişim araçları bir tür iletişimsizliğe yol açar. Gerçekliğe dönersek, sanal ortamdaki fırsatlar, ilişkiler ve eylemler farklı bir doyum sağlar ve gerçek dünyadaki ilişkileri de etkiler.
-
Ermenistan’daki çağdaş sanat ortamı, Yerevan’daki çalışma koşullarınız nasıl?
Altı ay önce Gümrü’den Yerevan’a taşındım. Uzun yıllar Gümrü’de yaşadım, orada öğrenim gördüm. Sanat aktiviteleri başkent Yerevan’da yoğunlaşmış durumda. Daha küçük olmasına rağmen Gümrü de Ermenistan’ın önemli bir kültür kenti; birçok yetenekli sanatçı, yazar ve ressam Gümrü’den. Ben de orada eserlerimi sergiliyorum, çeşitli festivallere ve bienallere katılıyorum. Dinamik bir sanat ortamı ve çağdaş sanatla uğraşan geniş bir topluluk olmasına rağmen, henüz büyük ölçekli bir çağdaş sanat piyasası oluşmuş değil. Sanatsal fikirler var ama toplumun sanata ilgisi az, çünkü çağdaş sanatı doğru bir şekilde sunacak ve destekleyecek kurumlar yok. Bu olmadığı için, toplumun sanatla ilişkisi yüzeysel. Ermenistan’daki genel durum bu. Bence artık yeni şeyler sunan, çağdaş bir dile sahip, kültürel mirasından da destek alarak Ermenistan’ın kültürünü tanıtacak kurumlara ihtiyaç var.
Levon Fljyan’ın yer aldığı ‘Duyumlanabilirliğin İmgeleri’ sergisinin küratörü Beral Madra:
“20. yüzyıl sanatta karanlık bir dönemdi”
Günümüzde en zorlayıcı sanat türü bence resim. Çünkü resim birçok şeyin, özellikle de teknolojinin etkisi altında kaldı. Fotoğrafla olan ilişkisi her zaman gündemde. Bir de, resimde sanatçının kendi kimliğini yaratması çok zor. Diğer taraftan, hızlı üretim söz konusu. Türkiye’de arz-talep meselesi resme odaklanmış durumda. Sanatçılar da bu arz-talep karşısında hızlı üretim sürecine giriyorlar. Ama bu sergide, resmin bir metafor olarak toplumu nasıl etkileyeceği üzerine düşünen sanatçıları öne çıkarmak istedik.
Biz 20. yüzyılda komşularımızla hiç ilişki kurmadan, çok kopuk yaşadık. Bu dönemi karanlık, zihinsel bir boşluk olarak görüyorum. O dönemde Bulgaristan, Romanya, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’da çok önemli sanat hareketleri vardı. Burada da aynı şekilde, ama bizim sanatçılarımız o ülkelerin sanatçılarıyla hiçbir zaman karşılaşamadı. Karşılaşmalar ancak 21. yüzyılda gerçekleşti. Ve şimdi bu hastalığın üstesinden gelmeye çalışıyoruz, fakat süreç çok yavaş ilerliyor. Hâlâ, sürekliliği olan ilişkilerimiz yok. Kültür insanları olarak senede ancak birkaç kere karşılaşıyoruz.