Kritik dönemde Lübnan’a Ermeni enerji bakanı

Lübnan’da 2013’ün Mart ayında Başbakan Necip Mikati’nin bir hükümet krizi sonucunda istifa etmesiyle oluşan hükümet krizi, geçen hafta sonu itibariyle sona erdi. Enerji Bakanlığı’na Hizbullah’ın müttefiki Taşnak Partisi’nden Arthur Nazarian getirildi.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

Lübnan’da 2013’ün Mart ayında Başbakan Necip Mikati’nin bir hükümet krizi sonucunda istifa etmesiyle oluşan hükümet krizi, geçen hafta sonu itibariyle sona erdi. Yaklaşık bir yıldır hükümeti olmayan Lübnan’da var olan iki siyasi kutbu oluşturan Hizbullah’ın da içinde bulunduğu 8 Mart İttifakı ile Batı yanlısı 14 Mart İttifakı’nın eşit dağılımıyla (8’er bakanlık) 24 bakanlı yeni bir kabine kuruldu. İki siyasi grubun karşılıklı geri adımlarıyla oluşan yeni hükümette, İçişleri, Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarıyla birlikte üzerinde uzun süredir tartışılan bir diğer bakanlık olan Enerji Bakanlığı’na Hizbullah’ın müttefiki Taşnak Partisi’nden Arthur Nazarian getirildi.

Aoun’un ısrarı

8 Mart İttifakı’ndan Özgür Yurtsever Hareket’in lideri Michel Aoun’un damadı Cibran Basil aracılığıyla kontrolünde tuttuğu bu koltuğu teslim etmek istemediği ve bu ısrarlı isteğin, hükümet kurma görüşmelerini tıkadığı biliniyordu. Bu kriz, Enerji Bakanlığı’nın kontrolünün Aoun’da kalacağı taahhüdüyle aşılsa da, siyasi tarafların, Lübnan’ın enerji konusunda çok kritik aşamaya girmişken, Taşnak Partisi’nden bir isim üzerinde uzlaşması yine de önemli.

Enerji Bakanlığı koltuğunun önemi, Doğu Akdeniz’de ülkenin münhasır ekonomik bölgesi içerisinde bulunan hidrokarbon yataklarının işletilmesi için yapılan ihalenin sonuç aşamasında olması. Abartılı istatistikler olduğunu düşünülse de, en iyimser tahminle yaklaşık 2 trilyon metreküp gaz (Dünyanın önemli gaz ihracatçıları Norveç, Mısır ve Libya’nın rezervlerinden daha büyük) ve 850 milyon varil petrole (Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi olan Suudi Arabistan’ın toplam kaynakları 265 milyar varil) sahip olan enerji yataklarının mevzubahis olduğu bu ihalenin ön elemesine, 2013 yılının başında, 25 farklı ülkeden 52 şirket başvurmuş ve Bakanlık tarafından bu sayı 42’ye düşürülmüştü. Daha sonra patlayan hükümet krizi ve Suriye’de giderek yükselen iç savaşın yol açtığı siyasi ve ekonomik dengesizlikler, ihalenin birçok kez ertelenmesine sebep olmuştu. Son olarak 10 Ocak 2014 tarihinde yapılacağı duyurulan ihale, yine ertelenmiş ve 10 Nisan tarihinde karar kılınmıştı.

Rus formülü

Lübnan’daki her siyasi gelişme gibi bu ihalenin sonucunun da Suriye Savaşı’ndaki cepheleşmeye göre şekil alacağı tahmin ediliyor. Tam da bu yüzden, bu ihale öncesinde Enerji Bakanlığı koltuğunun Suriye’ye rejimin yanında savaşmak için silahlı birlikler gönderdiğini açıkça ilan eden Hizbullah’ın da bulunduğu 8 Mart İttifakı’na ait olması, kararı ziyadesiyle etkileyen bir gelişme olacağı düşünülüyor. Bu sebeple, ihalede Rus şirketlerinin içinde bulunduğu ortaklıklar ön plana çıkıyor. İhalede Rus şirketi Rosneft, ABD’li ExxonMobil’la; diğer bir Rus şirketi Lukoil ise Fransa’dan Total’le yaptıkları ortaklıklarla yer alıyorlar. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Haziran 2013’te yaptığı açıklamada, “ülkenin petrolünü korumak” konusunda, ‘Batılı’ şirketlere açıkça tavır alındığı bilinse de, Rus şirketlerinin ‘Batılı’ şirketlerle yaptıkları ittifaklar, bölgedeki bir başka denge unsuru olan İsrail’e işaret ediyor. Münhasır ekonomik bölgenin sınırları hususunda Lübnan ile sorun yaşayan ve Doğu Akdeniz’de bulduğu büyük enerji yataklarıyla dikkatleri üzerine çeken İsrail’in açıkça tepkisini çekmemek için Rus şirketlerinin böyle bir formül geliştirdiği söyleniyor.

TPAO da ihalede

İhaleye giren bir diğer büyük ortaklık ise Türkiye’nin devlet şirketi TPAO ile Shell ortaklığı. Nisan 2013’te, Suriye’de muhalifleri destekleyen Türkiye’nin TPAO’nun yanı sıra Genel Energy şirketinin de ihaleye gireceği haberinin duyulması, protestolara neden olmuş ve Suriye’de muhalifler tarafından kaçırılan 9 Şii hacı serbest bırakılmadığı sürece Türkiye şirketlerinin ihale dışında bırakılması istenmişti. Ekim 2013’te Lübnan, Suriye ve Türkiye arasında, 9 Lübnanlı hacı, 371 Suriyeli muhalif tutuklu ve 2 Türkiyeli pilotu kapsayan ‘rehine değişimi’ operasyonuyla bu kriz çözülse de, Nazarian’ın başında bulunduğu Enerji Bakanlığı’nın Türkiye şirketlerine karşı tavrının ne olacağı hâlâ merak konusu.

Doğu Akdeniz’in sahip olduğu büyük enerji potansiyeli, Türkiye-İsrail-Kıbrıs üçgeninde barış ve uzlaşının önemli etmenlerinden biri olurken, Lübnan’ın yeni hükümetiyle bu resmin neresinde yer alacağına dair soru işaretleri var. Birçok uzman, 8 Mart İttifakı’ndan bir ismin enerjinin patronu olmasının Lübnan’da ibrenin Rusya’dan yana döneceğinin işareti olduğunu savunuyor. Öte yandan, Lübnanlı enerji analisti Karen Ayat ise Enerji Bakanlığı’na ülkedeki iki siyasi tarafın anlaşarak, bir Şii veya Sünni ismi değil, Nazarian’ı getirmesini, 56 milyar dolar borcu olan Lübnan’ın enerji ihalesi konusunda uzlaşıya daha yakın olacağı anlamına geldiği şeklinde yorumluyor.

Kategoriler

Güncel Dünya