Türkiye'de internetin hukukla imtihanını Korsan Parti Hareketi'nden Avukat Serhat Koç'la konuştuk. Bilişim hukuku uzmanı olan Koç, “Halen 3 bin civarında sitenin resmi yollarla engellendiği görünüyor ama aslında halen Türkiye'de 500-600 bin site kapalı” diyor. Koç’a göre yeni yasa ise fişleme ve sansürü devasa boyutlara taşıyacak.
FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr
Türkiye'de her geçen gün internette sansürün yeni bir boyutuyla karşılaşıyoruz. Bir yandan da Cumhurbaşkanı'nın önünde bekleyen yeni 'İnternet Yasası' gelecek adına daha da karamsar bir tablo çiziyor. Türkiye'de internetin hukukla imtihanını Korsan Parti Hareketi'nden Avukat Serhat Koç'la konuştuk. Bilişim hukuku uzmanı olan Koç, “Halen 3 bin civarında sitenin resmi yollarla engellendiği görünüyor ama aslında halen Türkiye'de 500-600 bin site kapalı” diyor. Koç’a göre yeni yasa ise fişleme ve sansürü devasa boyutlara taşıyacak.
-
Türkiye'de pek bilinmeyen bir uzmanlık alanın var. Buradan başlayalım.
'Bilişim Hukuku' diyorlar ama aslında böyle bir alan yok. Çünkü bilişimin altında bilgi teknolojileri yatar ve bilgi teknolojilerinin değmediği alan olmadığı için, değmediği hukuk alanı da yok. Hukuk dalları temeldir; ceza, idari, anayasa hukuku... Bunların hepsinde bilişimle alakalı şeyler var. Hepsi hakkında sürekli müvekkilerle iş oluyor ama şahsi olarak bu konular zaten ilgimi çekiyor, o yüzden yapıyorum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum, okurken de zaten fotoğraf ve bilgisayarla ilgileniyordum. Mezun olunca da fotoğrafçı veya bilgisayar mühendisi olamıyorum, bari bu insanların haklarını koruyacak bir alana yöneleyim, dedim. Türkiye'de bu işle ilgilenenlerin sayısı çok az.
-
Türkiye'deki yasaların internete bakışı nasıl?
Türkiye'de interneti doğrudan doğruya düzenleyen tek yasa 5651 Sayılı Kanun. Bu yasa interneti çok olumsuz ele alıyor. Yasanın konusu, internette yapılan suçlarla mücadele. Yani mücadele etmeye karar vermiş; desteklemeye değil. 2007’de 5651 Sayılı Kanun’un çıkış aşamasında da çok sayıda çocuk pornosu operasyonları yapıldı; medyada biri bin gösterdiler. Diyelim 100 kişi soruşturmaya uğradı, sadece 3'ü ceza aldı. “Biz çocukları koruyoruz” diyerek bir yasa yaptıklarını iddia ettiler. TBMM Genel Kurulu’nda, CHP'nin de isteğiyle, buna “Atatürk aleyhine suçları içeren kanun” da eklendi. Bu metin, o alanda çalışan uzmanların görüşlerini yansıtmıyordu. Vatandaş böyle bir kanunun olduğunu bile bilmiyor; insanlar sanıyor ki yasa değiştirilirken yeni şeyler geliyor. Aslında 2007'den beri var. Daha önce yoktu. Önce bilişim suçları diye bir tasarı düşündüler, sonra internet siteleriyle ilgili bir şey çıktı ve Cumhurbaşkanı’ndan döndü. Onları atlattık, işte bu yasaya takıldık. Bu anlamda, Türkiye'de interneti düzenleyen başka mevzuat yok. Bazı kanunlarda değinmeler var. Türk Ceza Kanunu'nda bilişim vasıtasıyla ya da bizzat bilişim sistemlerine karşı işlenen suçlar var. Mesela Facebook hesabının çalınması, özel olarak tanımlandı TCK'da. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda da bütün o eserlere ait hakların internette de ihlal edilebileceğinden bahseden yine özel maddeler var.
-
Agos'un internet sitesi sürekli hackleniyor. Bu bir suç değil mi mesela?
Evet, suç ama kim olduğunu bilemiyorsunuz, bilmek için teknik rapor gerekli ve hacklemeyi yapan kişinin de işi pek bilmeyen, acemi biri olması gerekir. Bilişim dünyasında her zaman iz kalır. Ama izin bulunması bazen çok uzun zamanlar gerektiren şifreleme yöntemleriyle bırakılmış olabilir. O kadar çok katman arkasındadır ki onu çözmeye çalışmak mantıksızdır. O yüzden o raporlar geldikten sonra meçhul bir şüpheli olarak şu şu IP numaralarında, şu tarihte, şu saatte bize saldıran diye… Savcı Telekom'a soracak, Telekom o IP'yi bulacak. O IP hangi internet sağlayıcıdan verilmişse o diyecek ki ben şu saatte bu IP'yi şu müşterime sağladım. O müşteri de büyük ihtimal ya internet kafe çıkacak ya da 80 yaşında bir teyze çıkacak. Teyze mahkemeye gidecek ve ben bilgisayara dokunmadım diyecek. Böyle durumları binlerce kez yaşadık. Ondan sonra da zaten genelde beraat çıkar; suçlu da bulunamamış olur.
-
Bu durumu sporda doping mevzuatına benzetiyorum. Dopingin önüne geçmek amacıyla Türkiye'de yapılan tek düzenleme kullanana ceza vermek. Ama dopingi kullanmaması için gereken altyapı hazırlanmıyor.
Çözümden ziyade cezalandırma… Aynı şey 5651'de de söz konusu. 2007’den beri 8. madde nedeniyle pek çok site kapatıldı ama sitenin kapanmasına neden olan içeriği girenler yakalanmadı. Engelli web’de sanırım 3 bin küsür site gözüküyor ama o gerçekten buzdağının tepesi. Bugün Türkiye'de gerçekte 500-600 bin site kapalı ve bunların çok büyük bir bölümü müstehcenlikten kapalı. Geriye kalanlar siyasi nedenlerle kapalı ve o sitelere giren kişileri sorgulamıyor savcı, sadece siteyi kapatıyor. Aslında siteyi kapatmak çözüm değil. DNS numarasıyla yine girebiliyorum. Çünkü suç unsuru sayılan şeyler orada durmaya devam ediyor. Oysa mesela Almanya'da site kapanmaz, sadece içerik kaldırılır. İfade özgürlüğünün tek istisnası Nazizm. İfade özgürlüğünden yararlanmak için “nasyonal sosyalistim” deyip kurtarıyorsun ama “Nazi'yim” diyemiyorsun, Nazi sembollerini yayamıyorsun. O zaman içerikleri çıkarıyorlar. Altyapı var yani. İsveç gibi ülkelerde ifade özgürlüğü çok daha yukarıda. Şiddet çağrısı olmadığı sürece herkes her şeyi söyleyebiliyor. Sorunu çözmek istiyorsan içeriği çıkaracaksın; erişimi engellemeyeceksin. Sorunun köküne gidilmeli: Çocuk pornosunu internet üretmiyor. Çocuk pornosunu Filipinler'de, Rusya'da insanlar üretiyor. Onu kurutamadığın sürece etkisini internette görürsün.
-
Türkiye’de devletin internetle ilgisi sadece siyasi amaçlı diyebiliriz miyiz?
Şimdi iyiden iyiye öyle oldu. Dünyada sansür için dört tane temel kılıf var: Telif hakları, terörizm ve devlet sırrı, çocuk istismarı ve son olarak da şiddet çağrısı... Bunlar hep kılıf oluyor, ama temel nedeni gözetim. Devlet bunu istiyor. İnsanların internette neler yaptığını bilmek, takip etmek... Bunları görebileceği teknolojiler aynı zamanda sansür işlevi de görüyor. Devlet esasen fişlemek istiyor. Diğer yandan da telif lobisi sansürlemek istiyor. Devletin o yatırımı yapacak parası yok veya yapmak istemiyor, ama telif lobisinin var, onlar da parasını verip sansür mekanizmasını kurduruyor. Türk Telekom'un omurgasına kuruldu bu yazılım zaten. Bu yazılım, hem devletin hem de telif lobisinin işine gelecek.
-
Önceki sohbetlerimizde 'meshnet'in çözüm olabileceğini söylemiştin. Nedir bu meshnet?
Meshnet, şirketlerin çok işine yarayan bir mantık. Şirketler devletin ve internet servisi sağlayanların hiçbir dahiliyeti olmaksızın aralarında iletişim kurmak ister çünkü ticaret sırlarının, devletin hukuken göremeyeceği ama kafası attığında görebildiği teknik bir altyapıdan geçsin istemezler. Dolayısıyla iki şirket kendi arasında özel bir ağ kurar ve bu özel ağa hiçbir şekilde üçüncü bir taraf dahil olamaz. Tamamen kriptoyla çalışır. Türkiye'de kriptoloji yönetmeliği de çıktı, ona da büyük itirazlarda bulunuldu. Devlet diyor ki “Kim kripto kullanırsa, anahtarını devlete verecek.” Ben de diyorum ki “Anahtarını devlete verecekse bu kriptonun mantığına aykırı.” Türkiye'de kripto şirketleri zaten söylediler bunu; “O zaman Türkiye'ye kimse kripto şirketi kurmaz” dediler. İşte meshnet böyle bir şey. Aynı zamanda büyük depremler, seller olduğunda klasik işletmecilerin kurdukları büyük ağlar çalışmayınca böyle daha küçük ağların çalışması mümkün. Bir de Türkiye gibi internet sansürü ve gözetiminin olduğu ülkelerde gözetimsiz, sansürsüz internete ulaşmak için kullanılabilir.
-
Nasıl yapılıyor?
Güvendiğiniz bir ülkeden örneğin İsveç veya İzlanda gibi, bir uydunet şirketi ile anlaşıp, çanak yoluyla internet almak ve o interneti yan binadaki arkadaşla, o da diğer bir arkadaşla paylaşa paylaşa bir meshnet ağı oluşturabilir ve sansürden kurtulabiliriz.
Fişleme pratiği ve sansür birleşti
-
Müzik paylaşım sitesi SoundCloud'un kapatılmasında hiç görmediğimiz bir ekran ile karşılaştık. Neydi bu?
Evet, 'Panos' diye bir yazılım olduğu ortaya çıkarıldı. Bazı şirketlerin insanların bazı sitelere girmesini engellemek için kullandığı bir yazılım. SoundCloud'un kapatılmasında gördüğümüz bu yazılımın ara ekranlarından biriydi. Siteyi direk kapattıkları hemen anlaşıldı, gerçekten inanılmazdı. Bu Türkiye'de ilk ve tekti.
-
Türkiye'de bir mecra internet kullanımını sansürlemek istiyor çünkü para kaybediyor. Devletin de kendi fişleme pratiği var. Bu ikisinin birleştiği noktada da karşımıza internet yasakları çıktı, diyebiliriz o halde. Last FM, Myspace kapatıldı. YouTube iki yıl kapalı kaldı. Peki, T24 ve CHP’li vekil Umut Oran özelinde gelişen olay nedir?
T24 konusunda şöyle birşey oldu; mahkeme kararı alındı ama karar hukuka aykırı. Şu internet yasası 5651 değişikliğinden sonra mahkeme kararına bile ihtiyaç olmaksızın TİB Başkanı istediği her siteyi kapatabilir artık. Vatandaş mahkemeye gitmeye gerek kalmaksızın dosyayı kapattırmak için TİB'e başvurabilecek. Dolayısıyla mahkeme kararına ihtiyaç bile olmayacak. Halen verilmiş bir mahkeme kararı var. Türkiye'de hakimlerin internet konusunda seviyesini yakınen biliyoruz. Asla internet dilekçesinde yazılana açıp bakmadılar. Güvenirler, kapatırlar ve itiraz edecekse itiraz etsin derler, asla savunma almazlar. Tüm bunlar AİHM kararlarına aykırı zaten. Türkiye'nin anayasasına da aykırı. Çünkü kişi temel hak ve hürriyetleriyle ilgili sınırlamalar sadece mahkeme kararı ile yapılabilir. TİB kendi başına yapamaz. Şu anda 5651 Sayılı Kanun’la sadece çocuk istismarı için bunu yapabiliyor. Yeni yasada herşey için yapabiliyor olacak.