İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Müdürlüğü, oyun yazarı, mizah ustası ve gazeteci Hagop Baronyan’ın 1874-75 yıllarında çıkardığı, Türkiye’nin ilk tiyatro dergisini tıpkıbasım olarak yayımladı. Tarihçi ve tiyatro yazarı Fırat Güllü, derginin Türkiye tiyatrosu tarihindeki yerini, Agos için kaleme aldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Müdürlüğü, oyun yazarı, mizah ustası ve gazeteci Hagop Baronyan’ın 1874-75 yıllarında çıkardığı, Türkiye’nin ilk tiyatro dergisini tıpkıbasım olarak yayımladı. Kitapta, ‘Tiyatro’ adlı derginin 86 sayısının her birinin Osmanlıca orijinali yanı sıra, metinlerin günümüz Türkçesine aktarılmış hali de yer alıyor. ‘Tiyatro’ aradan geçen 150 yıllık zaman diliminin ardından tekrar okuyucusuyla buluşma fırsatını yakalıyor. Tarihçi ve tiyatro yazarı Fırat Güllü, derginin Türkiye tiyatrosu tarihindeki yerini, Agos için kaleme aldı.
‘Tiyatro’nun varlığından Metin And sayesinde haberdar olmuştuk. Özellikle 70’li ve 80’li yıllarda yaptığı araştırmalarla gösteri sanatları tarihçiliğine bilimsel bir çerçeve kazandıran, doğrudan ya da dolaylı olarak hepimizin öncüsü ve hocası olmuş olan büyük araştırmacı, ilk baskısı 1976 yılında DTCF yayınlarınca yapılan ‘Osmanlı Tiyatrosu’ adlı eserinde, Hagop Baronyan’ın 1874-1875 yılları arasında Osmanlıca olarak yayımlanan dergisine sık sık referans yapar ve geniş alıntılara yer verir. Ama And’ın daha sonra üzerinde çalışmayı terk ettiği pek çok konu gibi, Baronyan’ın ‘Tiyatro’suna yönelik ilgisi de 80’li yılların sonunda sönümlenmeye başladı ve dergi bir kenarda kalıp unutuldu.
Dergi çok geç keşfedildi
Metin And’ın eserinin yayımlandığı sıralarda, ailesinin kökenleri Anadolu’ya dayanan Ermeni bir doktora öğrencisi, Oxford Üniversitesi’nde hazırladığı bir tez için dergiyi yeniden keşfetmekle meşguldü ve daktilosundan şu cümleler çıkmaktaydı: “Çok yakın zamana kadar ‘Tiyatro’ hakkında çok az şey biliniyordu. Çağdaşlarının bu dergiden haberdar olmaması mümkün değildi, buna rağmen kendi döneminin Ermeni basınında ona ilişkin çok az referansa rastlanır. (...) Görünen odur ki aynı dönemde Ermenice olarak yayımlanan ‘Tadron’un birebir çevirisi olduğunu zannetmişlerdir. (...) Türkçe kaynaklarda ‘Tiyatro’ya ilişkin birçok göndermeye rastlarız. (...) Ama bunlar çok genel referanslardır ve tıpkı Ermeniler gibi Türkler de henüz ‘Tiyatro’nun içeriğini kapsamlı bir biçimde araştırmamışlardır.” İngiltere’de 1978 yılında yazılan bu satırların sahibi, Baronyan üzerine yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birini yazacak olan Kevork Bardakjian’dır.
Bardakjian’ın 70’lerin sonunda yaptığı bu tespitin 2000’lere kadar geçerliliğini sürdürdüğü söylenebilir. ‘Tiyatro’, anavatanında yeniden keşfedilmek için 2000’li yılların ikinci yarısını beklemek zorunda kalmıştır. Uzun yıllar sonra ilk kez Bardakjian’ın ‘Klatzor Armenian Review’ (Kış 1986) adlı dergiden alınan ‘Baronyan’s Tiyatro’ başlıklı makalesinin Türkçe çevirisinin, Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi’nin 17. sayısında yayımlamasıyla tiyatro kamuoyunun gündemine geldi. Ardından, adı İBBŞT’nin Engin Alkan yönetiminde sergilediği ‘Şark Dişçisi’ adlı oyunun program dergisinde zikredildi ve böylece onu yaratan isimle birlikte popülerlik kazandı. Kısa süre önce, yine İBBŞT’nin girişimiyle 20 Mart 1874 - 12 Nisan 1875 tarihleri arasındaki sayılarının çift alfabeli (Arap ve Latin) özel bir edisyonla yayımlanmasıyla, araştırmacıların ve meraklı kimi tiyatro okurlarının rahatça ulaşabileceği bir kaynak haline geldi.
‘Tiyatro’ ile ‘Tadron’ karıştırılıyor
Osmanlı’da yayımlanan dördüncü Türkçe mizah dergisi olan ‘Tiyatro’ (ilk ikisi Teodor Kasap’ın ‘Diyojen’i ve ‘Hayal’i, üçüncüsü ise Zakarya Efendi’nin ‘Latife’sidir) haftada iki gün çıkıyordu. Dört sayfalıktı ve içeriğinin tümü Baronyan tarafından oluşturuluyordu. İddia edilenin aksine, Ermenice yayımlanan ‘Tadron’la bire bir aynı malzemeyi içermiyordu. 2010 yılında BGST ile Aras Yayıncılık’ın ortak girişimiyle Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Hagop Baronyan Günü’ için hazırlık yaparken bir süre birlikte çalıştığımız Zakarya Mildanoğlu ile birlikte inceleme fırsatını bulduğumuz ‘Tadron’, Ermenice harfli olmakla birlikte, çiftdilli, Ermenice-Türkçe bir malzeme içeriyordu. Ermenice olarak kaleme alınmış ve Baronyan’ın Patrikhane’ye dönük bazı eleştirilerini içeren uzun giriş yazısı, görebildiğimiz kadarıyla, ‘Tiyatro’da yer almamıştı. Ama ‘Tadron’un son iki sayfası, aynı zamanda ‘Tiyatro’da yer alan Türkçe yazılardan ve karikatürlerden oluşmaktaydı. Baronyan iki derginin de editörü olduğundan ve iki dergi de haftada iki kere yayımlandığından, ortak malzeme içermeleri doğaldı ama Baronyan’ın cemaate dönük gündemlerle toplumunun geneline dönük tartışmaları ayrı mecralarda yürütmeyi tercih etmiş olduğu görülmekteydi. Aynı anda aynı kişi tarafından yayımlanan bu iki derginin içeriklerinin ne denli örtüştüğü ya da ayrıştığı hâlâ ayrıntılı analizi yapılmış bir konu değildir. Bardakjian Hoca’dan öğrendiğimize göre, Baronyan iş yoğunluğu nedeniyle bu iki dergiden birini seçmek zorunda kaldığında Türkçe olanı seçmiş, bir süre ‘Tadron’a danışmanlık yapmakla yetinmiştir. Bu da onun, cemaatin içine kapalı değil, Osmanlı toplumunun geneline dönük tartışmalar yürütmeyi amaçlayan kamusal bir entelektüel olmayı benimsediğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak ‘Tadron’dan da hiçbir zaman el çekmemiş ve bir süre sonra editörlük görevine dönmüştür.
Son bir not da kitabın edisyonuna dair: Son derece iyi niyetle gerçekleştirilmiş ve yoğun emek isteyen bir girişimin ürünü olmasına rağmen ‘Tiyatro’nun bu yeni baskısı kimi edisyon hataları içeriyor. Gelecekteki baskılarının özenli bir gözün kontrolünden geçirilerek ve bazı konularda uzman görüşü alınarak yapılması çok yararlı olacaktır.