12 Eylül Davası’nda karar yarın açıklanıyor

4 Nisan 2012 tarihinde görülmeye başlanan, darbeyi yapan cuntadan hayatta kalanlardan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın sanık olduğu 12 Eylül Davası’nda son dava yarın Ankara’da görülecek ve karar açıklanacak.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

4 Nisan 2012 tarihinde görülmeye başlanan, darbeyi yapan cuntadan hayatta kalanlardan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın sanık olduğu 12 Eylül Davası’nda son dava yarın Ankara’da görülecek ve karar açıklanacak. Davanın 25 Ekim’deki duruşmasında, Cumhuriyet Başsavcısı Selçuk Kocaman, esas hakkında görüşlerini açıklamıştı ve dava, sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için 27 Aralık 2013’e ertelenmişti. Savcı Kocaman, Evren ve Şahinkaya hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 146. maddesi gereğince, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs” gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. 

12 Eylül’ü yargılamak isteyen savcı yargılanmıştı

2010 Referandumu’ndan önce, 28 Mart 2000 tarihinde, dönemin Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, 12 Eylül Darbesi lideri Kenan Evren hakkında anayasal suç işlediği iddianame hazırlamış, fakat Kayasu’nun iddianamesi mahkeme tarafından kabul edilmemişti. Bunun üzerine Kayasu ilk önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından kınama cezası almış ve Yargıtay tarafından “görevi kötüye kullanmak” ve “askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif” suçundan mahkûm edilmişti. 27 Şubat 2003’te Kayasu, HSYK tarafından meslekten ihraç edildi. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, bu karar üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmış ve 2008’de sona eren davada, “ifade özgürlüğünü kısıtladığı” için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm edilmişti. 

12 Eylül 2010 referandumuyla birlikte 1982 anayasasında yer alan ve “12 Eylül’ü gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyi ile bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümet ve Kurucu Meclis üyeleri hakkında” dava açılmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılması sonrasında, hemen 13 Eylül’de dahi 12 Eylül darbecileri hakkında suç duyuruları yapılmaya başlanmıştı. Suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Murat Demir, 7 Nisan 2011 tarihinde 12 Eylül Darbesi’ne ilişkin ilk soruşturmayı açtı.

Soruşturma açılmasından yaklaşık bir yıl sonra açılan davanın iddianamesini uyarınca, esas suçlama genel olarak parlamentonun feshedilmesiyle sınırlı kaldı. Davanın kapsadığı zaman diliminin, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün uyarı mektubunun Başbakan Süleyman Demirel ve CHP lideri Bülent Ecevit’e iletildiği 2 Ocak 1980 ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın yeniden oluşturulduğu 6 Aralık 1983 arasındaki dönem olması da, darbeye zemin hazırlamak için organize edilen sayısız olayın davanın dışında kalmasına yol açtı. İddianameye göre, davanın sanıklarının sadece Evren ile Şahinkaya’nın yanı sıra o dönem hayatta olan, fakat 29 Mayıs 2011’de yaşamını yitiren dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer olması da, darbeye müdahil olan diğer asker ve sivil bürokratların soruşturulamamasına sebep oldu.

AK Parti, irade göstermedi

AK Parti hükümetinin de bu davayla ilgili siyasi bir irade ortaya koymaması, davanın gücü zayıflatan bir diğer etmen. Suç olduğu iddiasıyla yargılaması yapılan 12 Eylül Darbesi'nin planlarındaki gizliliğin halen korunuyor olması da bunun en önemli göstergesi.

Davanın sınırlı iddianamesinin yanı sıra, kamuoyu tarafından yeterli ilgiyi görmemesinin soruşturmaların derinleştirilememesinde payı olduğu söyleniyor. Davanın müdahil avukatlarından Arif Ali Cangı, 2010 Referandumu’nda yaşanan cepheleşmenin bu konuda da etkili olduğunu, yıllar boyunca “12 Eylül’ün yargılanmasını isteyen siyasal ve toplumsal kesimler”in bir kısmının açılan soruşturma ve davalarla ilgilenmemeyi tercih ettiklerini, hatta var olan yargılamaları değersizleştirme, önemsizleştirme çabası içine girdiklerini söylüyor.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Mustafa Erdoğan ise, 12 Eylül’ün tarih olarak uzakta kalmasının bu ilgisizlikte payı olduğuna dikkat çekiyor. Şu anda siyaset yapan çoğu gencin hafızasında canlı bir yeri olmayan 12 Eylül’e yönelik eleştirel hissiyatın da bu sebepten zayıf kaldığını söyleyen Erdoğan, bir yandan 12 Eylül’ün yapıldığı dönemde toplumdan gerçekten destek gördüğünü de ekliyor. Erdoğan, 12 Eylül Davası’nda “ortalığı ayağa kaldırması gereken” sol örgütlerin de, Ak Parti’yi “esas düşman” görmelerinden dolayı bu dönemde gerçekleşen böyle bir davayı desteklemediklerini söylüyor.

Başka davalar da var

Avukat Arif Ali Cangı, bu dava dışında, bu davanın sonucunu bekleyen, başka soruşturmalar, işkence ve kötü muamele iddiaları ile ilgili Türkiye’nin her köşesinde sürdürülen soruşturmalara dikkat çekiyor. Bunlar arasında en önemlisinin, Evren ve Şahinkaya dışındaki darbe suçu failleri olan sıkıyönetim komutanları, bakanlar, valiler gibi asker ve sivil bürokratların soruşturma dosyası ve darbe davası dosyasında Evren ve Şahinkaya’ya yönelik sistematik işkence iddiası uyarınca mahkemenin Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği evrak üzerine açılan soruşturma dosyası olduğunu belirten Cangı, bu soruşturmalarla darbeye katılan, kolaylaştıran pek çok kişinin yargılanmasının yolu açılacağını dile getirdi.

Emekli öğretmen Sait Özdemir’in ısrarlı takibi sonucunda, kendisine işkence yapan cezaevi görevlileri hakkında Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, yine işkence yapan kolluk görevlisinin yargılandığı Ünye Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava ile Amasya Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 Eylül döneminde gözaltına alınan 4 kişiye Suluova Et ve Balık Kurumu kombinesinde işkence yapan Yüzbaşı Atasoy Fıtoz ile Başçavuş Burhan Yöntem hakkında 44’er yıl hapis istemiyle açılan dava bu açıdan çok önemli. Fakat Cangı’nın yaptığı soruşturmaların çoğunun takipsizlikten kapandığını uyarısını da unutmamak gerekiyor.