Karin Karakaşlı yazdı: Zıplamak ile aşmak

“Malûm, ortalık binbir türlü fişleme polemiği ile kaynayıp duruyor. Güncel siyasetin incelikli dengelerine işaret eden bu fişleme kervanına, Türkiye’nin en köklü sorunu 1915 Ermeni Soykırımı da katıldı. Böylece fişlenme skalası zamanda ve mekânda genişledi, anlamda katmanlaştı.”

KARİN KARAKAŞLI
karinkarakasli@agos.com.tr

Malûm, ortalık binbir türlü fişleme polemiği ile kaynayıp duruyor. Güncel siyasetin incelikli dengelerine işaret eden bu fişleme kervanına, Türkiye’nin en köklü sorunu 1915 Ermeni Soykırımı da katıldı. Böylece fişlenme skalası zamanda ve mekânda genişledi, anlamda katmanlaştı.

Skandalın ortasındaki isim Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Mehmet Metin Hülagü. Başkanın imzasıyla ve Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) aracılığıyla üniversitelere gönderilen yazıda  “Ermeni Soykırım İddiaları konusunda yapılan çalışmalarda kullanılmak üzere, Ermeni Meselesi alanında çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin isimleri, çalışma başlıkları ve iletişim bilgileri” talep ediliyor.

Türkiye toplumu özellikle son on yılda alternatif kaynaklar, bağımsız seminer ve konferanslar, Diaspora ve Ermenistanlı uzmanlarla kurulan ilişkiler ağıyla resmi inkâr politikasını delik deşik eden bir sorgulama sürecinde girdi. Ömrünü Türk ve Ermeni halklarının barışa ve gerçekte neler olduğunu bilip acıyı paylaşabilme mücadelesine adayan Hrant Dink’in 2007’de öldürülüşü de bu yüzleşmeyi hızlandıran en acı durak oldu. Sonunda bir 24 Nisan günüyle Diaspora ve Ermenistan’dan gelen siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri ve tarihçiler Türkiye toplumu ile ortak bir anmada buluşulabildi.

Hal buyken, Türkiye devletinin resmi söyleminde ve meseleyi ele alma biçiminde bir türlü eşik atlatacak bir değişiklik olmadı. İttihatçı zihniyetle mücadele etmeye azimli bir iktidar bile iş ülkenin iki temel gayya kuyusu olan Ermeni ve Kürt sorununa geldiğinde, devletin sürekliliği adına inkârcı söyleme teslim olabildi.

Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü dolayısıyla bir dizi özel çalışmaya başladığı gözlenen devlet, besbelli bu çalışmaları günü kurtarmak ve sıra savmak kolaycılığı üzerine bina etmiş. TTK’nın soykırım fişlemesi hamlesini de bu genel siyasetin bir tezahürü olarak okumak mümkün.

İçerden bir yetkilinin bu konuyu çalışacak öğrencilere dair  “Kurum olarak (Ermeni Soykırımı’nı) resmen kabul etmiş değiliz, onun için burs verilmeyebilir. Başvuru yapabilirler ama olumlu sonuç çıkmayabilir” açıklaması, nelere tenezzül edildiğinin ibretlik bir örneği.

TTK Başkanı Mehmet Metin Hülagü, öğrenci bilgilerinin YÖK tarafından talep edildiğini öne sürerken devletin açık verme ânında topu sürekli bir başka merciye atma geleneğinin güncel örneğini sergiliyordu. İşin aslı, bizzat Başkan’ın imzasını taşıyan belgenin ortaya çıkmasıyla anlaşıldı. Gel gelelim Başkan Hülagü, “Velev ki, Ermeni meselesi çalışan öğrencilerin bilgilerini istedik, ne var bunda?” kolaycılığında. “Böyle bir bilgi istiyorsam da, bu meşrudur, gizli bir niyetim, fişleme gibi bir amacım yok” diyor ama, yakın zamanlara kadar konuşulması dahi tabu bir alana el atan genç araştırmacıların muhafazakâr ve milli refleksli jüriler önünde ödeyeceği olası bedelleri görmezden geliyor.

Prof. Hülagü’nün 2015  değerlendirmeleri de en az fişleme konusundaki lakayt tavrı kadar rahatsızlık verici: “2015’e hazırlık gibi bir amacım yok. Her yıl önemlidir, belki de diğer yıllara göre 2015 çok güzel bir yıl olacak. 2015 geliyor diye hoplamanın, zıplamanın anlamı yok, 2020 de gelir. 2015 deyince ben Çanakkale’ye bakarım, şehitlerimiz aklıma gelir.”

Hatırlarsanız Ermeni Soykırımı’nın karşısına Çanakkale Savaşı’nın acısını koyma ayıbı bizzat Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklamaları ile başlamıştı. Sanki acıları yarıştırmak, birbiriyle ilgisi olmayan iki ayrı olayı bir ortak payda varmışcasına aynı kefede tartmak mümkün ve etikmiş gibi.

Daha da beteri şu hoplama, zıplama sözcüklerinde gizli. Hoplamak, zıplamak çocukların oyunlarına yakışır. 2015’ten beklenti Türkiye devletinin tarihini aşması, bu 100 yıllık utancın yükünden onurla silkinmesidir. Hem de ülkenin bütün vatandaşlarının bugünkü ve yarınlarındaki huzurunu temin adına. Tarihi aşmak ise öncelikle dik durmaktan, samimi ve tutarlı olmaktan geçer.

Toplum sorgulamanın işaret fişeklerini çakmışken, yapılması gereken tek şey o yoldan dirayetle ilerlemek. Hiçbir şeyin üzerinden hoplayıp zıplamadan hem de.