ABD’nin bütçe krizi 17 Ekim’de dünyayı sarsabilir

'Krizin bir de komplo teorisi kısmı var. Bu krizin sonucunun kimin ya da kimlerin işine yarayacağından hareketle bu krizi onların yönlendirdiği mantığına dayanan bu anlayış kısaca; ‘Cui Bono’ yani ‘kimin yararına’ şeklinde ifade ediliyor.'

EDVIN MINASSIAN
edvinminas@yahoo.com

ABD, yeniden büyük bir siyasi krizin içerisinde. Ancak hem ABD halkı hem de dünya kamuoyu bu krizin etkilerini bizzat yaşamadığı için çok da ciddiye almıyor. Başkan ile Temsilvciler Meclisi arasında eninde sonunda bir uzlaşma olacağı beklentisi herkese hakim. Krizin bir de komplo teorisi kısmı var. Bu krizin sonucunun kimin ya da kimlerin işine yarayacağından hareketle bu krizi onların yönlendirdiği mantığına dayanan bu anlayış kısaca; ‘Cui Bono’ yani ‘kimin yararına’ şeklinde ifade ediliyor. Ancak bu mantıkla bu krize baktığınızda o kadar çok sayıda cevaba ulaşabilirsnizi ki şimdilik bu soruyu askıya almakta fayda var.

Krizin özü

Krizin özü, halen federal devletin ‘zaruri’ sayılmayan tüm harcamalarının Temsilcile Meclisi tarafından dondurulmuş olması. Devlet memurları maaşlarını alamıyor; sağlıkla ilgili çok önemli araştırmalar durdu; meteoroloji gereken bilgileri veremiyor. Ayrıca Beyaz Saray’ın borç tavanı krizi de eşiğe dayandı. 17 Ekim’e kadar yönetime borç tavanını aşma izni veren yasa kanun meclisten geçmezse, ABD yönetimi borçlarını ödeyemez duruma düşecek. Bu dünya ekonomisinde bomba etkisi yapacak çünkü Çin ve Japonya başta olmak üzere irili ufaklı pek çok ülke ABD’nin alacaklısı durumunda. Küresel ekonominin toplam hacminin beşte birini ABD’nin oluşturduğunu düşünürsek, olası krizin boyutlarını anlamak güç olmaz.

Daha önce de başkan ve Temsilciler Meclisi arasında sık sık yaşanan bu gerilimin  kökeninde ABD anayasasının ‘kuvvetler ayrılığı ilkesi’ni uzlaşma zeminine oturtma çabası yatıyor. Temsilciler Meclisi ve Senato gibi birbirinden bağımsız iki ayrı birimden oluşan ABD Kongresi, kongreden tümüyle bağımsız ve halk tarafından seçilen Başkan Başkan ve yönetim ile kongre ve başkanı denetleyen Yüksek Mahkeme. Bu sistemde yer alan Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler , ABD’de sadece iki parti var izlenimi verseler de aslında her biri pek çok gruptan oluşan büyük koalisyon partileri.

Ronald Reagan’ın başkanlığı döneminde, sosyal, dini ve milli konularda aşırı muhafazakâr olan Güneyli Demokratlar büyük Cumhuriyetçi partiye kayarak, çoğunluk partisi haline getirdiler.  Bugün, her ne kadar Başkan ve Senato’nun çoğunluğu Demokrat da olsa, yaptıklarından, Cumhuriyetçilerin ekonomik olarak liberal kanadı hoşnut değil ama çaresizler. Güneyliler, Clinton döneminden bu yana ABD’nin sosyal yapısını değiştirmeye çalışıyorlar. Başkan Obama’nınilk döneminde yürürlüğe giren sağlık reformunu geçersiz kılmak için devlete kepenk kapattırdılar. İşin hazin yanı, bu reformlardan en çok  faydalanacak kesimin, Dogu’nun yoksul eyaletlerinde yaşayan dar gelirli beyazlar olması. Cumhuriyetçiler, milliyetçilik, ırkçılık gibi araçları kullanarak, bu reformlar sadece zenciler gibi azınlıkların bu reformlardan faydalanacağına yoksul beyaz seçmenleri de inandırmış durumdalar. Dar gelirli beyazlar da kendileri için faydalı olan devlet hizmetlerini, sevmedikleri diğer etnik gruplar da faydalanmasın diye geri tepiyorlar.

Obama’nın son şansı

Bu vahim tabloya rağmen Cumhuriyetçi Parti’nin banka/işadamı ekseninin bu sorunu en kötü noktaya getirmeden halledeceği tahmin ediliyor. Elbette tersi de olabilir. Texas gibi eyaletler yeniden bağımsızlık şarkıları söylemeye başlayabilir. Ancak son bir çare daha var. Başkan Obama, şimdilik o seçeneği kullanmayacağını söylüyor. Nükleer seçenek diye tanımlanan bu çözüm, Yüksek Mahkeme’yi de işin içine sokuyor. ABD Anayasası’nın 14’uncu ek maddesinde ‘ABD’nin kamu borçları kesinlikle reddedilmeyecektir’ yazıyor.

Bazı hukukçular bunu meclisten geçmiş bir bütçenin yarattığı kamu borçları ödenmelidir diye yorumluyor. Yani meclis geçirmezse, Başkan para veya altın yoluyla bu borçları ödeyebilir yoksa anayasayı ihlal etmiş olur. Emsal davalar da bu yoruma destek veriyor. Obama siyasi ve taktiksel yönden şimdilik buna yanaşmıyor ama 17 Ekim’de fikrini değiştirebilir. Bu ek madde Amerikan İç Savaşı’ndan sonra konulmuş. Amacı da Güneyliler yönetimi devralırsa, savaştan dolayı ve kölelikten yeni kurtulmuş siyahlara yardımlar sonucu oluşan kamu borçlarını ödememezlik yapmasınlar.  Bugün yaşanan süreçle yasa maddesinin konulduğu dönem arasında ilginç bir benzerlik var. Şu anda iki taraf da karşısındakinin blöf yaptığını düşünüyor ama sonuçta 17 Ekim’de dananın kuyruğu kopacak. 

Kategoriler

Güncel Dünya