‘Suriye’de ayrılıkçı Kürt partisi yok, hak talep etmek ayrılıkçılık değildir’

Demokratik Birlik Partisi Eşbaşkanı Salih Müslim, uluslararası kuruluşlarla buluşup fikirlerini açıklamak üzere Cenevre’deydi. Buluştuğumuzda ilk cümleleri “İnsanlar çoğu zaman bizi olumsuz bir çerçevede göstermek isteyen Suriyeli rakip Kürt gruplardan bilgi alıyorlar. Buraya gelerek kendi görüşlerimizi ve hakikatleri en baştan anlatmak istedik” oldu.

VİCKEN CHETERİAN
vicken.cheterian@cimera.org

Suriye Kürt Oluşumu’nun en güçlü politikacısı, Demokratik Birlik Partisi (PYD – Partiya Yekitiya Demokrat) Eşbaşkanı Salih Müslim, uluslararası kuruluşlarla buluşup fikirlerini açıklamak üzere Cenevre’deydi. Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile yakın bağları olan PYD, birkaç bin kişilik disiplinli bir askeri gücü ve Rojava’daki Kürt yerleşim bölgelerini kontrol ediyor. Buluştuğumuzda ilk cümleleri “İnsanlar çoğu zaman bizi olumsuz bir çerçevede göstermek isteyen Suriyeli rakip Kürt gruplardan bilgi alıyorlar. Buraya gelerek kendi görüşlerimizi ve hakikatleri en baştan anlatmak istedik” oldu. Savaşçıları Suriye’nin kuzey bölgelerinde sürekli cihatçı oluşumlarla çarpışıyor. Salih Müslim, bir taraftan Orta Doğu’yu vuran belirsizlik dalgalarından korkarken diğer yandan da on yıllardır sürekli izlenme ve baskı altına alınmaya çalışıldıktan sonra, sonunda kazanan tarafta yer alan bir liderin tavırlarına sahip.

1951 yılında Kobani ya da Ayn-al-Arab’da doğmuş. “Kobani’nin Ermeniler tarafından kurulduğunu biliyor muydun?” diye sorduğunda çok şaşırdım ve kendisi daha sonra ekleyerek: “Kobani ismi Almancadır (Ko-Bahn, Tren Yolu Şirketi), bu kasaba 1912 yılında Berlin-Bağdat tren yolunun bir parçası olarak Almanlar tarafından kurulan basit bir tren istasyonuymuş. Sonra 1915 yılında katliamdan kaçan Ermeni mülteciler buraya yerleşince bir kasaba olmuş. Kürtler daha sonra komşu köylerden gelmişler buraya.  Hatırlıyorum, büyüme çağlarımda kasabada üç Ermeni kilisesi vardı ama 1960’larda bizi terkettiler ve Ermenistan’a göç ettiler.”

İlkokula Şam’da, ortaokula ise Halep’te gitmiş. Sonra İstanbul’a taşınmış ve İTÜ’de Kimya Mühendisliği okumuş, ardından da çalışmak üzere Suudi Arabistan’a gitmiş. Salih Müslimilk olarak Mesud Barzani’nin Irak Baas’ına karşı mücadelesinden ilham alan Kürt politikasınakatılmış, daha sonra da PKK’nin militan milliyetçiliğiyle ilgilenmiş. 2003’te PKK’nin Suriye kolu olarak faaliyete geçen PYD’nin 2010’dan beri liderliğini yapıyor.

  • PYD şu anda savaş durumunda mıdır ve eğer yanıt evetse kime karşı savaşıyor?

Biz 2003’te kurulduğumuzdan bu yana savaştayız, ilk olarak rejime karşı. Hatırlayın o zamanlar Suriye rejimi Türkiye ile iyi ilişkiler içindeydi. Çok ağır bir bedel ödedik: Ahmet Hüseyin ve Ebu Cudi Suriye askeri istihbaratıtarafından 2004’te işkence altında öldürüldüler. Aynı yıl Suriye’nin bir diğer istihbarat örgütü El Muhaberat,Şilan Kobani ve arkadaşlarını Musul’da idam etti. 2008’de Osman Süleyman yine işkenceyle öldürüldü. Buna benzer çok örnek var. Ben de tutuklandım ve işkence gördüm. Bizim kendileri için baş belası olduğumuzu düşünen diğer Suriyeli Kürt oluşumları ile de mücadele etmek zorunda kaldık. Fakat biz devrimciyiz ve asla pes etmedik.Biz Eşrefiye ve Şeyh Maksut’ta rejimle savaşan tek Kürt oluşumuyuz. Her iki kent de Halep’te Kürtlerin çoğunlukta oldukları mahalleler.19 Temmuz 2012’de Kürt bölgelerinin kontrolünü sağladık ve orada kendi yönetimimizi kurduk, rejime bağlı kuvvetler geri çekildiler ve bu sefer de cihadçı selefi oluşumlar ile savaşmak zorunda kaldık. Şu anda hem rejime bağlı kuvvetler hem de El Nusra cephesi ile savaşıyoruz. Eşrefiye ile Şeyh Maksut’ta sivillere karşı büyük saldırılar olmasından korkuyoruz. Her iki mahalle de hemordu tarafından bombalanıyor hem de cihatçıların ablukası altında. Biz uluslararası toplumu katliam tehlikesini durdurmaları için müdahaleye çağırıyoruz.

  • Temmuz 2012’de rejime bağlı askerlerin geri çekilmesi PYD ile koordineli olmamış mıydı?

Bunlar asılsız iddialar, biz rejime bağlı askerler üzerinde baskı uyguladık, onların da bize karşı yeni bir cephe açacak imkânları yoktu, hâlâ 2004’teki ‘Kamışlı İntifadası’nda Kürtlerin nasıl birlik olarak ayaklandıklarını hatırlıyorlardı. Nüfusun yarısının Kürt yarısının Arap olduğu Resulayn’da biz sadece Kürtlerin oturdukları mahallelere girdik. Orada Araplar rejimi destekliyorlar. Sonra cihatçı gruplar girdiler ve insanları öldürmeye başladılar. Kürt mahallelerine saldırmaya başladıklarında biz karşılık verdik ve sonunda onları kentten kovduk.

  • Suriye Ulusal Kongresi zamanında Suriye muhalefeti ile YPG arasındaki ilişkiler sorunluydu. Koalisyondan beri nasıl bir gelişme sağlandı?

En başından başlayayım. Suriye’de ayaklanma başladığında, biz stratejik ittifak arayışındaydık. Komünist Parti, Komünist Hareket Partisi, Komünist Parti – Politik Büro ve Sosyalist Birliği ile Koordinasyon Komitesini (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi) kurduk. Bunlar uzun süredir rejim karşıtı mücadeleyi sürdürüyorlardı ve toplum içinde de temsil ediliyorlardı. Amacımız barışçı yöntemler, şiddetin reddi ve demokratik değişim ile rejimi yıkmaktı. Sonra İstanbul’da ABD-Türkiye’nin desteği ve Katar finansmanı ile uydurma bir muhalefet kuruldu. Sonunda temsili olmayanbir iç muhalefet ile ülkede varlığı olmayan bir sürgünmuhalefet oluştu.Devrimin militerleşmesini isteyen rejimdi çünkü askeri avantaja sahiplerdi. Şam yakınlarında, oldukça kötü üne sahip bir hapishane olan Sednaya Hapishanesi’nden bin kadar selefi-cihatçımahkûmu salıverdiler. Ve başarılı oldular. Şimdi kim demokrasiden bahsediyor? Muhalefette savaşan en ılımlı gruplar bile hilafet istiyor! Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler’in elinde ve Türkiye’nin kontrolündeydi. Koalisyon kurulup Kahire’ye taşındığında bağımsız bir yapıya dönüşeceğini düşündük. Ama sonunda içinde hiçbir uyum barındırmayan şekilsiz bir yapıya evirildi ve nihayetinde de İstanbul’a geri döndü.

  • Suriye muhalefeti PYD’nin ayrılıkçılık için gerekli şartlarıhazırlamasından korkuyor. Bu korkuyu anlayabiliyor musunuz?

Bu korkunun hiçbir temeli yok, Suriye’de ayrılıkçı tek bir Kürt partisi yok. Haklarımızı talep etmek ayrılıkçılık değildir.

  • Fakat kendi söyleminizde Kuzey Suriye’den değil Batı Kürdistan’dan bahsediyorsunuz. Bu politik bir işaret değil midir?

Rojava politik değil coğrafi bir terim. Bizim Kürt kimliğimizi unutmamızı isteyen insanlar var ve onlar bunu sorun ediyor.

  • PYD bir Suriye partisi mi yoksa Kürt partisi mi?

Bir Kürt, Suriye ve Ortadoğu partisi… Partimizde Araplar, Süryaniler ve Türkmenler var. Biz Abdullah Öcalan’ın felsefesini takip ediyoruz. Bu felsefeyi benimseyen herkes bize katılabilir.

  • PYD analizi çoğunlukla kim Türkiye ile birlikte, kim Türkiye’nin karşısında sorusunun etrafında dönüyor. Ancak siz 2013’te iki kez Türkiye ziyaretinde bulundunuz. Bu durum zamanın ve koşulların değiştiğinin bir göstergesi mi?

Türkiye halkıyla hiçbir husumetimiz yok. Türkiye ile her iki tarafında da Kürtlerin yaşadığı 900 km’lik bir sınırı paylaşıyoruz. Biz Türkiye’nin El Nusra gibi cihatçı gruplara lojistik destek sağlamasından duyduğumuz kaygıyı belirttik. Onlar da bunu reddettiler. Fakat biz bununla ilgili çok açık ve somut kanıtlara sahibiz. Çarpışmalar hâlâResulayn’ın doğusundaki köylerde cihatçı gruplar ile bizim aramızda devam ediyor. Aynı zamanda bölgemize gelen insani konvoylara kolaylık sağlanmasını da Türkiyeli yetkililerle konuştuk.

  • Sizin bu ziyaretleriniz için gerekli olan Öcalan ile Ankara arasındaki müzakereler mi hazırladı?

Bizim için hiçbir şey değişmedi. Fakat Öcalan-Ankara diyaloğu, Türkiye’nin bize karşı tutumunu yumuşatmasına yardım etti. Onlar kendi Kürtleri ile müzakere ettikleri zaman, Suriye koalisyonundan Suriyeli Kürtlerle müzakereye girmemelerini istemek anlamsız.

  • Türkiye’ye geldiğinizde Türk tarafından kimlerle, hangi seviyedeki bürokratlarla görüşüyorsunuz?

İsim vermeme doğru olmaz ama Dışişleri Bakanlı’ğından danışman seviyesindeki kişiler olduğunu söyleyebilirim.

  • Türkiye’ye tekrar bir ziyaret yapacak mısınız?

Neden olmasın.

  • Suriye’deki çatışmalar nasıl biter?

Çok zor! Sadece Suriye’nin yıkılmasını değil, aynı zamanda bütün bölgede bir Sünni-Şii çatışmasının fitilini ateşlemek isteyen tarafların olduğunu hissediyorum…

  • Yabancıları suçlamaktan hoşlanmıyorum, bu tür komplo teorileri benim memleketim olan Lübnan’da da çok popüler, sanki bizler eylemde bulunamayan basit nesnelermişiz gibi…

Haklısınız.  Buradaki problem şu; bizim mantalitemiz, düşünce ve hareketlerimizin bağımsızlığını sağlayacak kadar gelişmedi.