Bakanlık lise hatasının farkında, çözüm arıyor

Düz liselerin kapatılmasının ardından, puanla girilen liseler için yeterli puan alamayan öğrencilere alternatif olarak meslek lisesi, imam-hatip lisesi, çok programlı liselerdeki düz liseler, özel okullar ve açık lise sunulmasına tepkiler sürüyor

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@mail.com

Düz liselerin kapatılmasının ardından, puanla girilen liseler için yeterli puan alamayan öğrencilere alternatif olarak meslek lisesi, imam hatip lisesi, çok programlı liselerdeki düz liseler, özel okullar ve açık lise sunulmasına tepkiler sürüyor. Tam bu dönemde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız katıldığı bir televizyon programında, ‘Meslek liseleri bünyesinde genel lise sınıfı açılacak, diğer çok programlı liseler gibi bünyesinde imam hatip olmayacak’ şeklinde bir çözüm ortaya attı.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde, 2003’te, eğitimdeki reform ihtiyacına karşılık verecek ihtiyaçların tespiti ve politikalar üretilmesi için kurulan Eğitim Reformu Girişimi’nin koordinatörü Batuhan Aydagül’le ortaöğretimdeki bu son değişiklikler üzerine konuştuk.

  • Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaöğretimde yaptığı son değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘Liseleri çok programlı yapın’

Bakanlığın bu son değişikliği “Meslek lisesi mi iyi, genel lise mi iyi” tartışmasına indirgenmemeli. Bence bu kadar çok meslek lisesine de gerek yok. Çok daha az olabilir. Çünkü bugün meslek liselerinde verilen eğitim, genel liselerde de verilebilir; genel liselerle meslek liselerinin bu kadar ayrı olması da gerekmez. Nasıl meslek liselerinde genel lise eğitimi verecekseniz, genel liselerde de meslek lisesi eğitimi verebilirsiniz. Tersini de yapın o zaman. Liseleri çok programlı yapın, hazır fırsat bu fırsat. Hepsini değil, Endüstri Teknik Meslek Lisesi öyle kalsın, çünkü orada hakikaten uzmanlaşma var.

Bakanlık, ortaöğretim okullarının isimleriyle çok ilgileniyor. Türkiye’de bundan dört-beş yıl öncesinde çok ciddi anlamda lise türlerinin sayıları azaltıldığında, bir kararla tüm genel liseler Anadolu lisesine dönüşecek de denildi. Anadolu liseleri geçmişte sınırlı sayıda açılmış, özellikle yabancı dil eğitimi kuvvetli, iyi eğitim veren liselerdi. Ama bütün liseler Anadolu lisesi yapıldığı zaman aslında bütün liseler genel lise yapılmış olundu. Niye böyle bir şey yapıldı, ben açıkçası bilmiyorum. Bugün geldiğimiz noktada, aslında bu kararın yanlışlarıyla karşılaşıyoruz. Bakanlık bugün diyor ki, sınavla Anadolu lisesine giremediysen meslek lisesine, özel liseye, imam hatip lisesine git.

Böyle diyerek de gençlere tercihleri ve ihtiyaçları ötesinde zorunlu seçimler yapacağı şartlar yaratıyor. Öyle bir sistem oluşturuldu ki, 600 bin küsür gibi önemli sayıda öğrenci bu durumu yaşamaya başladı. Erken yaşta çocukları bu kadar katı biçimde ayrıştırmanın eşitsizlikler açısından  da çok önemli sonuçları var. Ortaöğretim sınavlarında düşük not alanların çoğunluğunun sosyo-ekonomik durumu daha düşük. Siz sosyo-ekonomik düzeylerine göre çocukları okullara yerleştirmiş oluyorsunuz böylelikle.

  • Bakanlık bu yanlışının farkında mı, buna bir çözüm getirmeyi düşünüyor mu sizce?

Evet, Bakanlık şimdi yaptığı bu hatalara farklı çözümler bulmaya çalışıyor. Yani hakikaten şu an karşılaştığımız durum, Türkiye’de eğitim politikasıyla ilgili kararların ne kadar hazırlıksız, uzun vadeli düşünülmeden, rasyonel bir şekilde alınmadığının en büyük delillerinden biri. Bu durum, aslında bir sonuçtur. Bakanlığın bu konuda kararlı olduğunu ve bunu değiştirmek için çabaladığını biliyoruz. Daha sabırlı olmaları, daha çok özenli olmaları gerekiyor.

  • İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yıldız’ın tüm bu duruma çözüm olarak her ilde meslek liseleri içerisinde en az bir düz lise sınıfı açılacağına dair çözümü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ortaöğretim nasıl olmalı?

Türkiye’de ortaöğretim, öğrencileri üniversiteye geçirmekmiş gibi algılanan bir kademe. Halbuki ortaöğretime katılan yaş nüfusuna bakıldığında, hem gençlerin kendileri için hem de Türkiye için önemi büyük olan bir şeyden bahsediyoruz. Bu çocukların kendi ihtiyaç ve istekleri, yaş gruplarındaki gereksinimleri doğrultusunda hayata hazırlanmaları gerekiyor. Bu gençleri aktif yurttaş olarak yetiştirmek gerekiyor. İkinci olarak, bu gençleri hayata hazırlamalı, sonrasında üniversiteye de gidebilir, mühim olan bu gençleri daha sonraki öğrenme deneyimlerine hazırlamak. Bu mealde bir ortaöğretim tasarlamak gerekiyor. Bu ortaöğretimin ne kadarı genel lise, ne kadarı meslek, ne kadarı Anadolu lisesi olur, bunlarla ilgili dünyada farklı farklı örnekler var.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bakanlık, karşılaştığımız bu garip durumu çözmeye çalışıyor. Ortaöğretimde şu an karşılaştığımız durumun hiçbir doğru tarafı yok. İyi tarafı, dediğim gibi Bakanlık bunun farkında ve bunu değiştirmek için çalışıyor. Ama bu tür bir karmaşık sistemi yenilemek ve değiştirmek öncelikle zaman isteyen bir şey. Bakanlığın üzerinde müthiş bir kamuoyu baskısı var.

Bu tepkiler Bakanlık üzerinde acil çözüm bulma baskısı yaratıyor. Bakanlık da bu tepki doğrultusunda acele hareket ediyor. Bakanlığın uygulanabilir, sürdürebilir tasarım yapması gerekir, bu tasarım için de sivil toplum kuruluşlarıyla konuşuyor. O kadar karmaşık bir sorunla karşı karşıyayız ki gerçekten müthiş maharet, uzmanlık, akıl ve zaman gerekiyor. Kamuoyunun da bu sorunun gerçekten kökten çözümü için sabırlı olması şart.

  • Bakanlığın bu değişikliğine karşı kamuoyundaki tepkiler sizce nasıl, yeterli mi?

Hakikaten ülke olarak bunun ağırlığının farkında mıyız, emin değilim.  Eğitimin seçim sürecinde hiç tartışılmıyor oluşundan, ailelerin eğitim konusuyla alakalı partileri, mevcut seçenekleri değerlendirmiyor olmasından bunların çok da önemsenmiyor olduğu gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bir partinin eğitim konusunda ne söylediği önemli olmalı. Dünyada her aile için en önemli şey, çocuklarıdır.

Bu çocuklarının aldığı eğitim hakikaten geleceklerini belirleyen en kritik faktörlerin başında geliyor. Bu kadar önemli bir konuda, vergisini verdiğimiz devletten eğitimi daha düzgün vermesini talep etmemiz en doğal hakkımız. Bu durumu değiştirmezsek eğitimde sürekli bu tip manzaralarla karşılaşacağız.

  • Bazı eğitimciler ve veliler Bakanlığın son kararını öğrencileri meslek ya da imam hatip liselerine gitmesi konusunda bir dayatma olarak yorumluyor, siz ne düşünüyorsunuz?

Bakanlığın niyet olarak bir dayatma içinde olacağına inanmıyorum ama bundan önce aldığı kararların sonucunda ortaya, dayatma gibi algılanabilecek bir durum çıkıyor tabi. Çünkü pratiğe baktığınız zaman çocuklar istemediği kararları vermek zorunda kalırsa, bunun algısı dayatma algısıdır. Zamanında karar alma süreçlerinde yeterince özenli ve titiz olmadıkları için ortaya çıkan durum bugün böyle algılanıyor.

Zaten tüm sorunumuz o değil mi Bakanlıkla ilgili? Bakanlık iyi niyetiyle yaptığı bir sürü şeyi, gereği gibi yapmadığı için böyle algılanıyor.  Sonuçta yaşadığımız dünyada algı yönetimi diye bir şey var. Ne yaparsanız yapın algı bir gerçektir. Bugün laik kesim böyle bir algıyla geliyorsa, bu insanlar bunu nereden çıkarıyor, diyemeyiz.

Kategoriler

Güncel Gündem