Başarısız eylemciler inanç sorgusunda

Uzun yıllar reklam ve klip filmleri çeken; Sinan Çetin, Bernard Rose, Nezih Ünen gibi birçok yönetmenin asistanlığını yapan Serdar Gözelekli’nin adını belki hiç duymadınız, ancak ilk uzun metraj filmi ‘İnanç Odası’ ile, muhtemelen duyacaksınız. Serdar Gözelekli’den, kimilerini rahatsız edecek filmi ‘İnanç Odası’nı anlatmasını istedik

LORA SARI
lorasari@agos.com.tr

  • Filmde ne anlatılıyor?

Bir örgüte üye olan dört gencin, bir canlı bomba eylem planını uygulamaya koymalarına iki saat kala yaşadıklarını anlatıyorum. Film, tek bir mekânda geçiyor, orası da örgüt evi. Bu dört genç, örgütten aldıkları direktiflere uyarak hareket ediyorlar. İnisiyatif alabilen, kendi başlarına karar verebilecek güçte insanlar değiller. Filmde beş bölüm var, her bölüm birinin hikâyesi: Kurban, Lider, Militan, Âşık ve sonradan kendini onların arasında bulan simitçi.

  • Neye karşı yapılıyor bu eylem?

Bilmiyoruz. Zaten, örgütün ne örgütü olduğunu bile anlayamıyoruz. İdeolojisi belli değil. Örgüt üyelerine bakıp, örgütle alakalı herhangi bir tahminde bulunmak da mümkün değil. Hikâyenin içine din koysaydım, El Kaide’ye çekilebilirdi mesele. Sol koysaydım, birden DHKP-C örgütü olacaktı. Onlar Marksist gençler değiller, PKK’dan da değiller. Hatta filmde kimseye isim vermedik, kimlikleri olmasın istedik. Bu nedenle karikatürize karakterler oluşturup, altını boş bıraktık. Hiçbir örgüte veya ideolojiye itilmesini istemedik filmin, o yüzden kendimiz bir örgüt kurduk, üyeleri de olabildiğince yüzeysel bıraktık.

  • Hikâyede eylemin kendisinin önemli bir yeri yok o halde?

Göstermek istediğim, ölmek üzere olan bir insanın yaşadığı korku; hatta, karakterin kendi ifadesiyle, korkudan çok, kendisi yüzünden ölecek insanları düşündüğünde yaşadığı ‘utanç’. Ayrıca evde, yakalanma korkusundan ötürü süregelen bir paranoya ve şüphe durumu var. Simitçiyi de polis olduğu şüphesiyle kaçırıyorlar zaten. Simitçinin dahil olmasıyla, onun naifliği, cehaleti çevresinde hepsi teker teker kendi inançlarıyla yüzleşiyorlar.

  • İnandıkları nedir?

Kurban, polis işkencesi sırasında ölen sevgilisinin intikamını almak istiyor. Lider, güce inanıyor. Militan, görev adamı; görevinin kutsallığına ve onları korumaya adamış kendini. Âşık olanın, bunların arasına nasıl girdiği belli değil ama muhtemelen basmakalıp bir anarşizme, muhalefet yapmaya inanıyor. Simitçi ise geleneksel bir adam. Toplumun ahlak kuralları çerçevesinde yaşayıp, Allah’ına, kitabına inanıyor. Simitçi dışında her birinin ortak derdi, eylem yapmak ve böylece sesini duyurmak. İnançlarının dayanağı aidiyet, tanınma, güç, intikam gibi kavramlar olduğu için, saniyelik olaylarla inançları yıkılıyor. Film de bir anda canlı bomba parodisine dönüşüyor.

  • Film neye inanıyor?

Körü körüne bağlı olduğumuz, altını dolduramadığımız mutlak inanca, polisin halka, halkın birbirine uyguladığı şiddete ve din sömürüsüne karşı bir film bu.

  • Örgüt evinin duvarındaki amblem nedir peki?

‘Türkiye’de vizyona
girmesi zor’

Yönetmen Gözelekli, filmde geçen “Polis misin lan sen, işkence ediyorsun!” veya çocukları istismar eden imamı anlatan “Bizim köyde bir imam vardı, Allah’ın adını kullanarak bizi kandırıyordu” gibi cümleler nedeniyle, filmin Türkiye’de sinemalarda vizyona girmesinin zor olacağını, filmi gönül rahatlığıyla yayınlayabilecek bir televizyon kanalının da olmadığını düşünüyor.

Üç kalaşnikof tüfekten oluşan barış işareti.

  • Şiddet yoluyla barış talep ettikleri için mi böyle bir amblem kullanıyorlar?

Canlı bomba eylemini, polis şiddetine karşı olduklarından yapacaklar, devletten bu yolla intikam alacaklar. Kandırılmış oldukları, inandıkları şeyin altı boş, zihinleri yıkanmış olduğu için, kendilerinin de şiddet uyguladıklarını göremeyecek kadar körleşmişler. Kurban da diyor ya, “dişe diş”... Ancak çözüm can vermekle veya almakla olamaz. Yaptıkları eylem sonucunda ölenlere o ânı izletme şansımız olsa ve kendilerini ölürken görseler, belki eylemden vazgeçerler.

  • Filmin hangi dönemde geçtiği çok net değil. Mizansen ve kostümler, 80’lerden bugüne kadar uzanan, geniş bir zaman dilimine uygun. Ama cep telefonu sahnesi, filmin günümüzde geçtiğini, hatta ‘Gezi’ye referans yaptığını düşündürüyor...

Gezi’den iki ay önce tamamlandı film. Yine de, Gezi Direnişi’nden nemalandığımızı söyleyenler olacaktır.

  • Karakterlerin içine düştüğü inanç boşluğunu ‘çapulcular’ da yaşar mı?

İnançları yok olduğu için küçülmedi direnişçi grubu. Bu insanlar şiddetin karşısında ezildi ve sindirildi. İnsanların direnişe hâlâ inandıklarını düşünüyorum.

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema