Bu kadar az, bu kadar çok

‘Stüdyo Osep’ kitabına da bir yazıyla katkıda bulunan fotoğrafçı Orhan Cem Çetin’den, Minasoğlu için bir veda yazısı

ORHAN CEM ÇETİN

İnsanın hayatını, kişiliğini, hayallerini, hedeflerini, becerebildiklerini, vicdanını tümden değiştiren, dönüştüren, inşa eden kişiler vardır. Annesi, babası, ilkokul öğretmeni, sevgilisi, evladı, üniversite hocaları, sırdaş dostları gibi.

Bu kişilerle birlikte geçirdiğimiz zamanları ve onlarla aramızdaki güçlü bağları düşünecek olursak, bunda şaşacak bir şey yok.

Yine bazı insanlar vardır ki, onlarla pek az zaman geçirseniz de zihninize çakılıp kalır, bir yanınızı kendilerine benzetir, ömür boyu sizle gezerler.

Benim için Osep Bey işte böyle biri. Şöyle bir düşündüm. Onu 1987 yılında tanımışım. Birlikte geçirdiğimiz zamanları –telefon görüşmelerimizi ve bana düzenli olarak yolladığı bayram tebriklerini okuduğum süreler dahil– toplasak belki 24 saat etmez. Şaşırtıcı değil mi? Buna rağmen, onu hafızamıza uğurladığımız ve çokça andığımız şu günlerde, onu iyi tanıyanlardan, yakınlarından biri addediliyorum. Ben de zaten böyle hissediyorum.

Yıllara yayılan kısa karşılaşmalarımızda bendeki izi derinleşti, ona duyduğum saygı, sevgi, muhabbeti her defasında arttı. Onun hakkında söyleyebileceklerimi, Tayfun Serttaş’ın Stüdyo Osep sergi kitabında yer alma şansı bahşedilen başka bir yazımda tükettim. O yazıyı yazarken, ustanın da okuyacağını biliyor, adeta ona gecikmiş bir mektup gönderiyormuş gibi hissediyordum.

Yeni ne söyleyebilirim bilmiyorum. Mesleğindeki üstün seviyesine rağmen asla kimseye büyüklenmemesi, olağanüstü kibarlığı, kulaklarımdan hiç gitmeyecek olan çocuksu konuşma tarzı, bir felaketler zinciri olan hayata asla küsmeyişi ve onca çaresizliğe karşın hırçınlaşmaması, erdemlerini koruması, korumak ne kelime, katlayarak artırmış olması, hepimiz için büyük bir derstir.

Osep Bey, şu sözün kanıtıdır:

Bilge kişi diye, hayatı boyunca yalnızca kişiliğine yatırım yapmış olanlara denir. Öyle ki, onlar sahip oldukları her şeyi kaybetseler de, değerlerinde en ufak bir azalma olmaz.

Onunla meslektaş olduğumuz için tanıştık. Konuşmalarımıza çoğunlukla fotoğrafı bahane ettik. Oysa sanırım aramızdaki en önemsiz, en ıvır zıvır konu fotoğrafçılıktı ve bunu çok iyi biliyorduk. Ben ondan, önce hayata, şimdi de ölüme dair çok şey öğrendim. Ona herhangi bir şey verebildim mi bilmiyorum. Biliyorum, ara sıra beni düşünürdü. Eğer o sıralarda gülümsüyor idiyse, bu da bana ziyadesiyle yeter.