Kore Savaşı’nın Sevag’ı: Jak Arad

Kore Savaşı’nda Türk Tugayı’nda yer alıp da can veren askerlerden biri de ünlü ressam Agop Arad’ın kardeşi Jak Arad’dı. Şafak Pavey’in The Guardian’daki makalesinde değinilen Arad’ın hikayesinin peşine düştük ve gördük ki bundan 60 küsur yıl önce bir başka ‘Sevag Balıkçı hikayesi’ yaşanmış. Türkiye’den binlerce kilometre uzakta, bir Ermeni asker ‘şüpheli’ bir ölümle hayata veda etmiş.

EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr

Paskalya yortusu ve 1915’in yıldönümü olan 24 Nisan 2011’de askerlik görevini yapmakta olan er Sevag Şahin Balıkçı’nın aynı karakolda birlikte görev yaptığı Kıvanç Ağaoğlu’nun tüfeğinden çıkan mermiyle hayatını kaybetmesi, asker ölümleri acısını bu kez de gayrimüslimler açısından gündeme getirmişti. Araştırmacı yazar Rifat Bali’nin  82 gayrimüslim askerin hikâyesine yer verdiği ‘Gayrimüslim Mehmetçikler: Hatıralar – Tanıklıklar’ kitabı da sorunun tarihi boyutunu gözler önüne serdi.

Bali’nin kitabında yer almayan bir başka asker hikâyeye ise CHP Milletvekili Şafak Pavey, 10 Haziran’da İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan ‘Doğu İçin Yeterli’ başlıklı yazısıyla ortaya çıktı. Pavey’in yazısındaki “724 kişilik Kore savaşı şehitlerinin listesinde, Ermeni Jak Arad yoktur” ifadesinden yola çıkarak Jak Arad’ın hikâyesini ayrıntılarını öğrenmeye çalıştık.  Araştırma ve görüşmeler sonunda görünen tablo, maalesef er Sevag Bıçakçı’nın kaderiyle büyük benzerlikler taşıyordu.

Ünlü ressamın kardeşi

1951-52 arasında toplam 10 ay Kore Savaşı’nda Birleşmiş Milletler Kuvvetleri’ne bağlı olarak görev yapan Türk Tugayı’ndaki askerlerden biri olan Jak Arad, Türkiye’nin en ünlü Ermeni ressamlarından Agop Arad’ın kardeşiydi. Kore’de Türk Ordusu saflarında savaşa katılan Jak Arad’ın adı, 724 kişilik ‘Kore Şehitleri’ listesinde yer almıyor. Söz konusu listede Ohannes Büyükandonoğlu’nun, yani Ermeni bir askerin adı varken Arad’ın adının neden lyer almadığını araştırınca Sevag Balıkçı’nın hikâyesine benzer bir tabloyla karşılaştık.  

Savaşta asteğmen olarak görev yapan Tuna Baltacıoğlu, Kore’deki anıları kaleme aldığı ‘Savaş İçinde Barış’ adlı kitabında hayatının baharında yok yere ölen Jak Arad’la tanışmasını şöyle anlatıyor: “Bir gün Hüsamettin Bozok’tan bir haber aldım. Müşterek dostumuz ressam Agop Arad’ın kardeşi de Kore’de Türk birliğinde er olarak yapıyormuş. Araştırdım ve Agop’un kardeşini buldum. Oturduk uzun boylu oradan buradan konuştuk. Ağabeyi gibi candan ve sevimli bir insandı.”

Silah birden ateş almış

Kıdemli askerlere belirli zamanlarda Japonya’ya gitme izni verildiğini anımsatan Baltacıoğlu, Jak Arad’ın İstanbul’daki yakınlarına götürmek üzere kendisine Tokyo’dan alınmasını istediği bir hediyeler listesi verdiğini şu ifadelerle anlatıyor: “Listeye bir göz attım, anlaşılan İstanbul’daki  ailesine ve dostlarına  Japonya’dan hediyeler götürmek istiyordu. Tokyo’ya gittiğimde istediği şeyleri alacağımı söyledim. Aradan kısa bir süre geçti. Çadırımda oturuyordum. Biri geldi ‘Bir er kaza kurşunuyla vurulmuş, galiba sen de tanıyormuşsun’ dedi.

Hemen yerimden fırladım, olay yerine koştum ama yapacak bir şey kalmamıştı. Agop’un kardeşi çadırında otururken arkadaşı silahını temizliyormuş, tam da karşısında duruyormuş. Nasıl olduysa silah birden ateş almış ve mermi Jak’ı başından vurmuş. Kurtarma olanağı bulunamamış. Bu olay beni çok üzdü. Durumu yazıp Hüsamettin Bozok’a anlatmak istedim. Nasıl anlatacağımı bilemediğim için de yazmakta epey zorlandım. Sonunda yazabildim.  Bu arada ağabeyine Jak’ın bende parası olduğunu, Tokyo’dan bazı şeyler istediğini belirtip bu üzücü olaydan sonra nasıl hareket etmem istediğini sordum. Türkiye’ye dönerken parayı mı getireyim yoksa sipariş ettiği şeyleri mi? Bir süre sonra yanıt geldi. Agop, kardeşinin siparişini aynen alıp getirmemi istiyordu. Ben de öyle yaptım. Kore’de savaş sürecinde yaşadığım en acı olay budur.”

'Jak' seni vurayım mı?’

Jak Arad’ın akrabası olan Yeran Silahlı’dan da Arad’ın hikâyesini dinledik. Silahlı’ya anlatılanlara göre, Jak Arad da Sevag Balıkçı gibi ‘yakın arkadaşı’ tarafından ‘kaza’yla öldürüyor: “Duyduğumuza göre birlikte vakit geçirdiği çok samimi bir arkadaşı, Türkiye’ye dönmelerini 15 gün kala, ‘Jak seni vurayım mı?’ demiş ve tetiği çekmiş. Mermi, Jak’ın bir kulağından girmiş kafasının diğer tarafından çıkmış. Jak’ın annesi, Koharig teyzem de dönemin patriği Haçaduryan’a ricada bulunup Kore’deki mezarından toprak getirtmiş ve Şişli Ermeni Mezarlığı’na o toprağı serpmişti. Daha sonra annesine şehit maaşı da bağlandı. Jak şehit sayılmadı ama gidip de geri dönmediği için şehit maaşı bağlandı.”

Bundan 60 küsur yıl önce Jak Arad, binlerce kilometre uzakta askerlik yaparken şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Ondan geriye kalan ise Şişli Mezarlığı’na serpilen bir avuç Kore toprağı oldu.       

Kategoriler

Güncel Gündem