TÜSİAD yönetim kurulu üyesi eski büyükelçi Volkan Vural, Ermeni soykırımının 100'üncü yılı olan 2015 için ilginç bir öneride bulundu. Vural, 'Giden Ermeniler'in çocuklarını, torunlarını geriye çağıralım, gelenlere vatandaşlık verelim' dedi.
Emekli Büyükelçi Volkan Vural, bir işinsanı olmamasına rağmen tam 5 yıldır Patronlar Kulübü olarak bilinen Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) yönetim kurulunda 'değişmez üye' olarak yer alıyor. Bugün gazetesinde yayınlanan röportaja göre büyük patronlar, ona danışmadan iş yapmıyorlar. Vural, her ne kadar 'Parayla pulla ilgim yok. Ben profesyonel üyeyim' dese de dernekteki arkadaşları paralarını iyi değerlendirmek için Vural'ın diplomasi gücünden fayda sağlıyorlar.
Bugün gazetesinden Perihan Çakıroğlu’nun röportajı şöyle;
- Siz TÜSİAD'da epeydir değişmez yönetim kurulu üyesisiniz. Bu değişmezliği neye borçluyuz?
Aslında ben TÜSİAD yönetim kurulu üyesi olacak konumda değilim tabii ki. Profesyonel bir insanım. Derneğin birçok profesyonel üyesi var. Artık TÜSİAD da değişti, uzmanlarla çalışıyor. Benim de Dışişleri Bakanlığı'ndaki kariyerimden dolayı, aynı zamanda da Doğan Holding'deki danışmanlık görevimi temsilden dolayı TÜSİAD'da yer almam ve yönetimde de bulunmam talebi geldi. O şekilde ilk kez 2009'da girdim. 5 yıldan bu yana da yönetimde yer alıyorum.
Bu toprakların çocukları
- Ermenistan'la büyük sorunlarımız hala devam ediyor. Bir röportajınızda diyorsunuz ki, 'Ermenistan'la ilişkilerimiz başlasın. Soykırımı kabul etmeyelim ama özür dileyelim'. Yine aynı görüşte misiniz?
Evet aynı görüşteyim. Bu topraklarda milyonu aşkın Ermeni yaşamış. Onlar, bu toprakların çocukları. Birtakım hadiseler olmuş. Kimisi buna soykırım diyor. Bir kısmı da büyük trajedi diyor. Bana kalırsa da bu tehcir olayı, trajik bir olaydır. Tıpkı Balkanlar'da böyle durumlara maruz kalan ve buraya göç eden Türkler gibi bu da bir tarihin yarattığı bir trajedidir. Elbette o zamanki Osmanlı Devleti'nin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluktan dolayı özür dilemek mümkündür. Tabii ki Ermenilerin de sorumluluğu vardır. Herkes tarihi kendisine göre yorumluyor.
En fazla 600 bin kişi gelir
- Tarihçiler çözemiyor, siyasetçiler meseleyi çözebilir mi?
Bence bu siyasi bir sorundur ve siyasiler çözer. Burada özür de dilenebilir. Ölen ve tehcire uğrayan insanların torunlarını bir çağrı da yapılabilir. 'Burası sizin de topraklarınız, gelirseniz size de yer var' denilebilir. Gelen gelir, gelmeyen gelmez. Gelenlere vatandaşlık da verilebilir.
- Peki, milyonlarca insan gelirse ne yaparız?
O kadar çok değil. En fazla 500 bin filandır. Belki çocuk ve torunlarıyla en 600 bini bulur.
Sınırları açmalıyız
- TÜSİAD'ın Ermeni soykırımının 100'üncü yılı dolayısıyla 2015'te bazı hazırlıkları söz konusu değil mi?
Dünyada ne gibi faaliyetler var, onlara bakıyoruz. Türkiye'de de epeydir yapılan bir tartışma var. Tehciri gerçek olarak anlamak. Ermeni meselesini anlama konusunda son yıllarda bir ciddi bir uyanış var. Biz dernek olarak gerçekleri tam olarak anlamak için kapalı açık toplantılar, seminerler yapmayı düşünüyoruz. Bu konuları incelemiş insanları getirmeyi planlıyoruz.
- 2015'te açar mıyız sınırları?
Bence açmalıyız. İnşallah olur. Kars bölgesinin gelişmesi açısından da bu çok önemli. Doğrudan ticaretimizin olmayışı bundan kazanan 3'üncü ülkelere yarıyor.
İşadamları, içeriyi ve dışarıyı izlemeli
- Aynı zamanda da önemli bir komisyonun başkanısınız. Bu komisyon hangi alanlara bakıyor?
Dışişleri Komisyonu Başkanıyım. Biz uluslararası gelişmeleri, dış politikadaki gelişmeleri izleyen ve buradaki gelişmelerden üyelerimizi haberdar eden bir komisyonuz. Dışarıda neler oluyor, bunu anlamaya çalışıyoruz. TÜSİAD, dış politikanın bir aktörü değil, ama her işadamının da dünyada neler olup bittiğinden, Türkiye'nin dış ilişkilerinden mutlaka bilgisi olması gerekiyor. Çünkü, kendi işleri bakımından da dışarıdaki gelişmeleri anlamak önemli.
Türkiye, Suriye'de iç savaşın tarafı olmamalıydı
- Şu eksen kayması meselesine nasıl bakıyorsunuz?
Ben burada bir 'eksen kayması'nı abartılı bulurum. Ama, şu anda biraz bana sanki, dış politikada özellikle bunu Suriye bağlamında da söylüyorum. Biraz ideolojik bir yaklaşım ve bir parça da kişisel, yani ulusal çıkarlardan ziyade duygusal ve kişisel yaklaşımları çok sezinliyorum. Ve, bu açıdan da bunlar sakıncalar doğuruyor.
-
Sizce Suriye politikası nasıl olmalıydı?
Türkiye'nin doğru yerde durduğuna inanıyorum. İnsan hakları, insanların öldürülmesine karşı tepkiler gayet doğal. Ama öte yandan iç savaşın bir tarafı haline gelmenin de Türkiye'nin menfaatine uygun olduğu kanısında değilim. Bir de şu var; Türkiye iç savaşın bir tarafı olunca oynayacağı olumlu rolden de feragat ediyor.
Sıfır sorun sözüne inanmam
- Komşularla sıfır problem konumundan çok problemli konuma mı geçtik? O vizyon planı bitti mi?
Aslında ben, sıfır sorun sözüne pek inanmam. Bir evde karı koca ilişkisinde bile sizce sıfır sorun olabilir mi? Sıfır sorun diye bir kavram yok. Belki bir iyi niyet gösterisi diye düşünmek lazım. Belki ticari anlamda doğru gibi ama sıfır sorun diye bir kavram olamaz zaten. Dünyada böyle bir şey yok. Dışişleri Bakanımız da herhalde buna inanmaz. Bunlar reel dış politikanın yerini hiçbir zaman tutmaz.
Kuzey Irak özerk bölge olarak kalmalı
- Irak'la da sorunlu olduk yeniden. Nasıl çözebiliriz bu sorunları?
Bizim Bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkilerimiz gayet iyi. Ama merkezi hükümetle aramızda olumsuz gelişmeler var. Bence orada anti Maliki bir tutum izlemek yanlış oldu. Irak'ın iç ilişkilerine bu kadar karışmamamız gerekirdi. Kuzey Irak kendi varlığını oluşturdu, bugün bağımsız bir devletin sahip olduğu bütün özelliklere de sahip. Ama Irak'ın parçalanması da bölgeye hiçbir bakımdan huzur getirmez. Bence bu bakımdan Kuzey Irak'ın da Irak'ın içinde özerk bölge olarak yaşaması lazım.
PKK'nın kendisini feshetmesi lazım
- Kürtlerle barış sürecini nasıl görüyorsunuz?
Yıllardır devam eden bir terör olgusuyla yaşıyoruz. Sadece silahların susması değil, öte yandan Kürt meselesini de bir şekilde Türkiye'nin demokrasisi içinde çözümlenmesi lazım. Gitsinler deniliyor, Kandil'e mi gidecekler? Gitsinler ama tümüyle silahtan arındırılması lazım. PKK'nın artık kendisini feshetmesi lazım.
- Özerk veya öz yönetim diyenler de var. Buna ne diyeceksiniz?
Bunu öz yönetim diye ele almamak lazım. İlla bir şablon değildir bu. Yapmamız gereken şey; Türkiye bugün kalkınma ajanslarıyla 26 bölgeye ayrılmıştır. Dolayısıyla bunların çerçevesinde bir yönetim modeli olabilir.
Gümrük Birliği bir hata değildi
- Türkiye'de ilk AB Genel Sekreterliği'ni kuran insansınız. Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde de Gümrük Birliği'ne (GB) girme kararında önemli bir rolünüz var. GB'de serbest ticaret meselesinde neden hata yaptık?
GB'nin hata olduğunu düşünmüyorum. O görüşmelerde ben de vardım. GB'nin çok uzayacağını düşünmedik.
- Üyelik sözü verdikleri için mi GB'nin uzayacağını düşünmediniz?
Söz değil ama üyelik yolunun açıldığı da muhakkaktı. Çünkü, GB 1963'deki Ankara Anlaşması'nın bir sonucuydu. Orada biz ya bunu kabul edecektik ya da Ankara Anlaşması yok olacaktı. Ve üye olmadan da GB'yi imzalamanın elbette riski vardı. Bu riski almak da gerekiyordu. GB'den genel baktığınız zaman sanayimiz hem kendisini terbiye etti hem de ekonomik bakımdan kendisini çok geliştirdi. İhracatımız arttı.
Pişmanlığım yok
- GB'ye girmekten pişman değilsiniz öyle mi?
Hayır değilim. Olmamamız da lazım ama bu serbest ticaret anlaşmaları konusunda eksik olan bir yan var. Onun da iyi anlatılması lazım. GB nedeniyle AB ile kader birliği içindeyiz. Ama o bize sormadan gidiyor ve serbest ticaret anlaşmalarını imzalıyor. Türkiye, bu karar mekanizmalarına nasıl dahil olabilir? Bunun da müzakeresi yapılıyor. Ben eminim ki, Dışişleri Bakanlığı bunun üzerinde çok çalışıyor.
ABD-AB Serbest Ticaret Anlaşması'na mutlaka girmeliyiz
- AB ile ABD'nin ortak ticaret anlaşması imzalayacak olmasına nasıl bakıyorsunuz?
Bu bizi çok ilgilendiriyor. Mutlaka bu sürecin içinde olmamız lazım. Yine AB Komisyonu Ticaret Komitesi vasıtasıyla olacaktır. Başmüzakareci, Ekonomi Bakanlığı'nın karışması lazım. Dış ticaret var işin içinde. Pek çok kurumumuzu ilgilendiriyor bu konu.
- Biz AB ile ABD serbest ticaret blokuna girmeli miyiz, yoksa girmemeli miyiz?
Bence girmeliyiz. AB ile ABD'nin içinde bulunduğu bir blokta olmamız mutlaka şarttır. Girmezsek çok zor durumda kalabiliriz.