Meltem Arıkan’ın yazdığı, Memet Ali Alabora’nın yönettiği ‘Mi Minör’de oyun esnasında tweet’ler atılıyor, kameralar izleyiciyi çekiyor, görüntüler internete taşınıyor. Genç çift Pınar Öğün ve Memet Ali Alabora, oyunu anlattılar.
Burası Pinima, demokrasinin olmadığı herhangi bir ülke
LORA BAYTAR
lora@agos.com.tr
‘Pinima’ isminde bir ülke düşünün. Dünyanın herhangi bir yerinde olabilecek, antidemokratik bir ülke... Her yeni güne, Başkan’ın aldığı yepyeni bir yasak kararıyla başlıyorsunuz. Düşünce özgürlüğünü satın alıyorsunuz ama düşündüğünüzü söyleme özgürlüğünüz yok. Ses çıkaracak olursanız sesiniz kısılıyor, kadınlar dondurma yiyemiyor, anneler hava kararınca sokağa çıkamıyor...
Meltem Arıkan’ın yazdığı, Memet Ali Alabora’nın yönettiği ‘Mi Minör’ adlı oyunda seyirci oyuncu oluyor, kendini tutamayıp Başkan’ı yuhalamaya, ayakkabısını fırlatmaya başlıyor. Oyun esnasında tüm sosyal paylaşım ağları kullanılıyor, tweet’ler atılıyor, kameralar izleyiciyi çekiyor, görüntüler canlı olarak internet ortamında paylaşılıyor...
1 Aralık Cumartesi günü Küçük Çiftlik Park çadırında prömiyerini yapan bu yeni tiyatro oyunu toplumsal gündemin uzağında kalanlar için konsantre bir ‘kafa yorma’ ortamı sunuyor.
Oyunun baş kadın oyuncusu Pınar Öğün ve yönetmeni Memet Ali Alabora’yla ‘Mi Minör’ü, tiyatroyu ve oyunculuğu konuştuk.
• Mi Minör, izleyicinin de oyuncular arasında yer aldığı, hatta çoğunlukla oyuncu olduğu, interaktif bir oyun. Neden böyle bir tarz tercih ettiniz?
MEMET ALİ ALABORA - Ben yıllardır ‘oyun’ kavramıyla ve oyun oynamakla ilgileniyorum. Yani rol yapmak, bir hikâyeyi rol yaparak anlatmaktan ziyade oyun oynamak, çocukların oynadığı evcilik oyunu gibi... Bunların da konusu vardır. Seyirciyi de “Gelin, bir oyun oynayalım” diye davet ediyoruz. İnteraktif kısmı da oradan geliyor zaten. Çünkü oyun interaktif bir şeydir, birlikte oynanır. Bir oyun oynuyorsanız, en arkada oturan bir insan bile oyunun bir parçasıdır.
• Oyunun Türkiye’deki günlük hayatımıza değdiği noktalar var mı?
MAA - Burası bir tek ülke değil. Dünyada herhangi bir yer. Başka başka ülkelerle ilişkilendirilebiliyor Pinima. Çünkü oyun, aslında, bugün dünyada hemen hemen her ülkede bize demokrasi diye sunulan, içi boşaltılmış şeyle ilgileniyor. İnsanlar izlediklerinde burayı Amerika’ya da benzetebiliyorlar, Türkiye’ye de. Bir arkadaşımız Türkmenistan’a, bir diğeri ise Kore’ye benzetmişti. Hayata dair her şey bize bir yerinden değiyor. Çok saçma gibi görünen yasakların hepsi başka bir ülkeden alınmış yasaklar aslında.
PINAR ÖĞÜN - ‘Demokrasi’ büyük bir yalan olarak kullanılıyor ve insanlar kandırılıyor. Ataerkil sistem, analog dünyayı çok iyi şekilde kullanıyor. Artık biz analog dünyadan dijital dünyaya geçiyoruz. Teknolojinin kullanımından çok, dijital bir algıdan bahsediyorum. Bu algı sürecinde algımız çok daha pratik ve çok daha hızlı. Örneğin, Arap Baharı’nın yaşandığı süreçte insanlar twitter üzerinden, orada yaşadıklarını dünyayla paylaştı. Analog dünyadan dijital dünyaya geçilirken, ataerkil sistem kendi gücünü devam ettirebilmek adına analog dünyayı devam ettirmeye çalışıyor. Bu sansürü göstermeye çalışıyoruz.
• Dijital dünya oyunda da kullanılıyor...
MAA - Oyunda bir masada dijital dünya kuruldu. Bir Tunuslu, bir Hollandalı, İsveç kökenli bir Amerikalı oturuyor masada. Onların hepsi Meltem’in sosyal medya aracılığıyla tanıdığı arkadaşları; oyun için buraya geldiler. Bizim kendi hayatımızda olanların yansıması, dijital medyanın kullanılması... Pınar bir taraftan şarkı söylüyor, bir taraftan seyircilerle muhatap oluyor, bir taraftan tweet atıyor, bir taraftan bazı sahneleri canlı yayında yayınlıyor.
PÖ - Ben kişisel habercilikle çok ilgileniyorum. Pinima gibi küçücük bir yerde bile ne kadar çok olay olabiliyor... Ben de şahit olduğum şeyleri paylaşıp bütün dünyaya açmış oluyorum. Benim karakterimi şu anda 550 kişi takip ediyor, ve sayı giderek artıyor.
• Şehir Tiyatroları’nda yaşanan olaylarda oyunculara destek vermiştiniz. Şimdiki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
MAA - Şehir ve Devlet tiyatrolarındaki durumu takip ediyoruz, İŞTİSAN’la bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Şimdilik, donmuş bir süreç söz konusu.
• O dönem Şehir Tiyatroları’nın müdürünün Belediye tarafından atanmasına karşı çıkanlar, halen bu kurumda çalışıyorlar. İstifa etmeleri gerekmez miydi?
MAA - Orada mesleklerini yapmaya devam etmeliler. İstifa ettiğiniz zaman bırakmış oluyorsunuz. Bırakarak mücadeleye devam edemezsiniz.
• Toplumsal adaletsizliklere karşı sokağa çıkan, haksızlıklara karşı sesini yükselten bir oyuncusunuz. O-yuncular Sendikası’nda da aktifsiniz...
MAA - Sadece oyuncu olduğum için, inandığım şeyler için her zaman ses çıkardım. İnsanın ses çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Sonra baktım ki, kendi yaptığım iş için ses çıkarmıyorum, ve oyuncular sendikasında daha yoğun çalışmaya başladım.
Oyuncuların kendi haklarını bir sendika üzerinden savunmaları açısından çok geç kaldığımız bir şeydi. Tüm örgütlü mücadele için görünür bir örnek olması açısından da önemli. Televizyondaki çalışma koşullarının iyileştirilmesi için çalışmalarına son hızla devam ediyor. SGK’dan çıkacak bir genelge var, birçok şeyi değiştirecek. Biz yalnızca yasanın uygulanmasını istiyoruz aslında. Bunun için de daha yoğun bir çalışma içine girebiliriz. Bugüne kadar uzlaşmayla yol almaya çalıştık; bundan böyle sorunları daha yoğun olarak hukukun diliyle, daha net ve kesin bir tavırla çözmek isteyebiliriz.
28-29 Aralık’ta KüçükÇiftlik Park’ta, 13-20 Aralık’ta Caferağa Spor Salonu’nda oynanacak olan ‘Mi Minor’, 4, 5, 11 ve 12 Ocak tarihlerinde de izlenebilecek. (0216 556 98 00, www.miminor.net)