Ara Güler’in ‘bozuk’ olarak tanımladığı, soyut fotoğraflar, Lora Sarıaslan’ın küratörlüğünde Galeri G-Art’ta bir araya getirildi. ‘Bilinmeyen Ara Güler’ başlıklı sergide Güler’in 16 ‘bozuk’ fotoğrafı yer alıyor. Bu fotoğrafları için Ara Güler, “Hayatım bozuk benim, ondan bunlar da bozuk. Bozuk olmadığım devirler vardır, bozuk olduğum devirler vardır, demek ki bunlar bozuk olduğum zamanlarda çekilen fotoğraflardır” diyor.
Estetik hep hayatın içinde çöpte de bulursun gökte de
Bu Ara Güler bir başka… Bu kez soyut tarzda çektiği fotoğraflarla karşı karşıyayız. 4 Aralık Salı günü Galeri G-Art’ta Lora Sarıaslan küratörlüğünde açılan ‘Bilinmeyen Ara Güler’ başlıklı sergide, Güler’in ‘bozuk’ olarak tanımladığı, değişik zamanlarda farklı yerlerde çekilmiş 16 fotoğrafı yer alıyor.
LORA BAYTAR
lora@agos.com.tr
Son dönemlerde her an bir yerlerde sergisi açılan usta fotoğrafçı Ara Güler, bu kez hiç alışkın olmadığımız tarzda fotoğraflarıyla çıktı karşımıza. Kendisinin ‘bozuk’ olarak tanımladığı, farklı zaman dilimlerinde ve değişik yerlerde çekilmiş, ışık huzmelerinden ibaret bu soyut fotoğraflar, Lora Sarıaslan’ın küratörlüğünde Galeri G-Art’ta bir araya getirildi. 4 Aralık’ta açılan ‘Bilinmeyen Ara Güler’ başlıklı sergide Güler’in 16 ‘bozuk’ fotoğrafı yer alıyor.
Ara Güler’le sohbete, soyut fotoğrafa, daha doğrusu soyut sanata ilgisi olduğunu bilmediğimizi söyleyerek başlayınca hemen alıyoruz Ara Güler’vari cevabımızı: “Soyuttan anlamam ben, bozuk bunlar, bozuk...”
Maharet bilinçli sallamakta
Ne zaman nerede çekildiği bilinmeyen bu fotoğraflar, Ara Güler’in 1970’li yıllardan günümüze çeşitli zaman dilimlerinde, bazen tesadüfen, biraz da bilinçli olarak yakaladığı anlık kareler. “Hayatım bozuk benim, ondan bunlar da bozuk. Bozuk olmadığım devirler vardır, bozuk olduğum devirler vardır, demek ki bunlar bozuk olduğum zamanlarda çekilen fotoğraflardır” diyen Güler, bu kareleri nasıl yakaladığını ise şöyle anlatıyor: “Bir ışık huzmesi görüyorum, bu ışık huzmesinden ne yapabilirim diye düşünüyorum. Makineyi tutuyorum, makineyi bir sallarsam bu oluyor ama onu da bilinçli sallamak var. Renklerin ne tarafına gitmesini istiyorsam öyle sallıyorum.”
Serginin küratörü Lora Sarıaslan, Ara Güler’in aile dostu. Aslında babası İkna Sarıaslan’ın arkadaşı Ara Güler. “Aile dostumuz olduğu için Ara Güler’le eski bir dostluğumuz ve arkadaşlığımız var” diyen Lora Sarıaslan, ‘Bilinmeyen Ara Güler’in nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor: “G-Art bana bir Ara Güler sergisi yapmamı önerdiğinde, sıradan bir Ara Güler sergisi yapmak istemedim. İnsanların tanımadığı, bilmediği Ara Güler’i göstermek istedim ve onun için de onun soyut görsellerini tercih ettim. Çünkü insanlar onu belli görsellerle biliyorlar. Soyutları, kendisi ‘bozuk’ ya da ‘çöp’ olarak nitelendirse bile, onların var olduğundan haberdar değiller. Onun için Ara’ya bu öneriyle yaklaştım.”
“İkna Sarıaslan’la çok eskiden tanışıyoruz” diyen Ara Güler, “Salah Birsel, onun babası, ben, İbrahim Balaban... biz hep birlikte bir gruptuk” sözleriyle yâd ediyor eski günleri. Hepsi sanatın farklı dallarıyla ilgilenen bu isimler, değişik zamanlarda ortak masalarda, aynı ortamlarda buluşmuşlar. 1974 yılında yayımlanan İkna Sarıaslan’ın ilk şiir kitabı ‘Lo’nun kapağında bir Ara Güler fotoğrafı varmış; üçüncü şiir kitabı ‘Sirokuynı’nda (Sevginin Rengi) da bu işbirliği devam etmiş. Sergiyi gezmeye de o fotoğraftan başlıyorsunuz zaten. “İlk fotoğraf olarak koyduk, çünkü hikâyenin başlangıcı bu görsel” diyen Lora Sarıaslan, “Bu soyut fotoğrafların varlığını o zamanlardan biliyordum. Ve hiçbir yerde yayımlanmadı, sergilenmedi. Bu sergi fikri böylece doğdu” diye anlatıyor.
Mekânı atmosfer
Ara Güler belli ki bu fotoğrafları çekerken kendini alabildiğine özgür hissetmiş, gönlünce denemiş, oynamış. Çoğunlukla hangi fotoğrafın nerede ve ne zaman çekildiğini hatırlamıyor Güler. “Mekânlar neresi?” diye soruyorum, “Atmosfer...” diyor: “Bir ışık huzmesi falan gördüm mü çekiyorum. Arabayla giderken çekiyorum genelde. Arabada olmasam belki böyle çıkmaz. Çıktıktan sonra bakarsın ancak, bilmek zor çekerken. Maytap atıyorlar ya, havaifişekler, işte onlar yere düşerken çektim. En son çektiğim odur. Benim evimin camından çektim. Bayılıyorum bozuk fotoğraf çekmeye. Mesela film birbirine yapışıyor, yarısı ilaç alıyor, yarısı almıyor, lekeler oluyor... Film yapışmış, ay gibi duruyor ama leke olmuş, baktım işte, kompozisyon oldu dedim...”
Sarıaslan ve Güler, soyut fotoğraflardan sergi oluşturma fikrinin bir kereye has olduğunu söylüyorlar. “Bu serginin gerçekten özel olmasını istedik” diyen Sarıaslan şöyle konuşuyor: “Ara Güler’i insanlar tanıyorlar ama bir kerelik olmak üzere bu farklı yönüyle de görsünler istedim. Buradaki 16 fotoğraf işte onun bu özgün yanını gösteriyor. Aslında Ara Güler’in yaratıcılığının sınırı olmadığını, şu anda da hâlâ fotoğraf çekmeye devam ettiğini de kanıtlıyor.”
Sarıaslan, konuşurken birden durup Güler’e takılıyor: “Her ne kadar o her röportajında bunlar ‘bozuk’, bunlar ‘çöp’ dese de...”
Ara Güler hemen araya giriyor: “Klasik fotoğrafçılara göre çöptür bunlar!”
Çok güzel ve farklı estetiğe sahip olan bu fotoğraflar için Güler, “Demek ki estetik her zaman hayatın içinde vardır. Çöpte mi bulursun, gökte mi bulursun, nereden bulursan bulursun... Sen onun içinden neyi nasıl ayırıyorsun, önemli olan o. Hayat her zaman bir kompozisyon yığınıdır ama onların çoğunu görmez herkes” diyor.
3 Şubat’a kadar açık kalacak olan sergiyi Lora Sarıaslan, özellikle öğrencilerin gezmesinin önemli olduğunu vurguluyor. Çünkü iyi tanıdıklarını sandıkları Ara Güler’in aslında başka bir yönünün de olduğunu görmeleri gençler açısından önemli.
Amerika’da sanat tarihi eğitimi alan ve bugüne kadar Türkiye’de çağdaş sanat alanında pek çok başarılı işe imza atan Sarıaslan, bu sergideki soyutun neden farklı olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Buradaki soyutluk başka yapıtlardaki gibi değil. Çağdaş sanatta soyut ve somutluğun tanımlanması güç. Bu da onu hem çekici hem de zor kılıyor. Buradakiler ise gerçekten soyut. ‘Burası neresi? Nerede çektiniz? Hangi koşullarda çektiniz?’ diye sorduğunuzda belki onu hatırlamıyor olması bile kendi başına bir işaret. ‘Mısır Çarşısı’na girerken çektim’ gibi bir cevabı her zaman almıyorsunuz. Bellekte farklı bir yerde saklanıyor çünkü o.”
Sanat evliyalık
Fotoğrafı bir sanat olarak görmediğini sık sık tekrarlayan Ara Güler, her şeyin sanat, herkesin de sanatçı olmadığının altını çiziyor. “Sanat evliyalık gibi bir şeydir” dedikten sonra, kendisini de eleştiriyor: “Bu kadar hengamenin içinde ne edeceğini şaşırıyorsun. Hiçbir bok yapamayınca yapa yapa işte bunu yapıyorsun...”
“Modern sanatı böyle mi görüyorsunuz?” diye sorunca Güler başlıyor anlatmaya, “Sanat diye bir şey yok. Sanat evliyalık. Sanat bir insanın içinden başka bir insan yaratmak demektir. Öyle insan yoktur. Modern işler iş midir yani. Bir şeyin sanat olabilmesi için seni alıp başka bir dünyaya götürmesi gerekir ve seni dolaştırırken orada kendine ait birtakım hatırladığın veya hatırlamadığın şeyleri sana belirtmesi lazım. Bu bir müzikte, bir heykelde, bir de filmde olabiliyor. Film sanattır ama müthiş bir sanat değildir. 20. asrın sanatı sinemadır. Çünkü sana bir atmosfer sunuyor. O atmosfer aslında hiç yoktur. Bir adamın beyninde bu belirleniyor. Rejisör diye bir adam var, aktör diye bir adam var, sesçi diye bir adam var, kameraman diye bir adam var. Bir işbirliğiyle beraber bir şey yaratıyorlar. İşte bu sanattır. Bu gördüğünüz sanat değildir, çünkü hakikatin parçasıdır. Oscar Wilde’ın dediği gibi, sanat yalandan doğar...”
Bu sözler üzerine, tablolardan birini göstererek, “Buna bakan da bir yere gidebilir...” diyecek oluyorum ve cevabımı ânında alıyorum: “O gitse gitse mezarlığa gidebilir! Sanat o kadar oyuncak değildir. Bak, Beethoven, Mozart, Renoir ve Kandinsky sanattır…”
“Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?” diye Lora Sarıaslan’a soruyorum bu kez. “Bazı konularda hemfikirim, bazılarında değilim. Klasik Ara Güler fotoğraflarının benim için yeri farklı ama benim kişisel ilgim ve uzmanlık alanım soyut olan. Modern ya da çağdaş sanatçıyım diyen birçok insandan daha önce, 1970’lerde Ara Güler’in gözünden çekilmiş çok ilginç ve çok değerli soyut fotoğraflar var, o açıdan da zamanının öncesinde bir kişi Ara Güler; kendisi bunu kabul etmese de... İçinden ediyor ama dış dünyaya söylerken içinden geçenleri tam olarak söylemiyor da olabilir.”
“Hepsi palavradır. Sanatçı olsan da olmasan da ölüyorsun...” diyor Ara Güler son olarak.
Olsun varsın, sanat ölmez ya, bize âlemlere dalma fırsatı verir ya, onun için bile müteşekkiriz ustaya. O hep var olsun…
“Sanat evliyalık. Sanat bir insanın içinden başka bir insan yaratmak demektir. Öyle insan yoktur. Modern işler iş midir yani. Bir şeyin sanat olabilmesi için seni alıp başka bir dünyaya götürmesi gerekir ve seni dolaştırırken orada kendine ait birtakım hatırladığın veya hatırlamadığın şeyleri sana belirtmesi lazım.”