Bu yıl 22-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul, birbirinden değerli sanatçı ve eserleri bir araya getirdi. Fuarın ev sahipliği yaptığı sergilerden biri olan ‘Art from Armenia’ [Ermenistan’dan Sanat] sanatseverlerden büyük ilgi gördü.
Arthur Hovannisian
‘Son Yemek’ adlı çalışmasını şöyle açıklıyor: “İsa ve havarilerini yedi kişi olarak, saf kuzu imgesiyle resmettim. Resmin ortasından Eski Ahit’ten bir ayet geçiyor. Ayet Ermenice ‘Ben sizi kuzu gibi gönderiyorum kurtların arasına, yılanlar kadar kurnaz olun fakat kumrular kadar da saf’ diyor ve resimde anlatmak istediğimi anlamlandırıyor.”
BERİL ESKİ
berileski@agos.com.tr
Bölgesel sanatın keşfedilmesi ve Ermeni sanatçıların Türkiyeli sanatseverlerle buluşturulması amacıyla bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen ‘Art from Armenia’ sergisi, Ermenistan’dan Armen Gevorkian, Ruben Grigorian, Arthur Hovhannisian, David Kareyan, Emil Kazaz ve Daron Mouradian’ı ağırladı. Türkiye ve Ermenistan’daki sanat anlayışları arasındaki yakınlığı da ortaya koyan sergi, bu yıl geçen yıllara göre çok daha geniş bir seçkiyi kapsıyordu.
Kendine özgü üslubu ve figüratif tarzıyla dikkat çeken Armen Gevorkian’ın eserleri, bizleri olağandışı, teatral Ortaçağ sahnelerinde gezintiye çıkardı. Geçen yıl da Contemporary İstanbul’un misafiri olan Ruben Grigorian, sembolik anlamlar yüklü yepyeni eserleriyle yine gözlerimizi doyurdu. Dramatik sahnelerde şiirsel anlamlar yakalayan Arthur Hovhannisian, sergiye erken dönem eserleriyle katıldı. Daron Mouradian, ilk bakışta kendine hayran bırakan zenginlikte, düşsel bir şölen sunan eserleriyle bizlere mitlerle harmanlanmış masal diyarlarının kapılarını araladı. Eserleri Avrupa ve ABD’deki önemli sanat fuarlarında sergilenen Emil Kazaz, Doğu ve Batı kültürlerinden mitolojik karakterleriyle sanatseverleri büyüledi. Yeni bağımsız Ermeni avangart sanatının önde gelen isimlerinden, 2011 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden David Kareyan’ın, politik yaklaşımlar içeren ‘saf sanat’ arayışıyla ürettiği eserler de büyük ilgi topladı.
Özgünlüğün peşinde bir ressam
‘Art from Armenia’ sergisine bu yıl ilk kez, üç çalışmasıyla katılan Arthur Hovhannisian, henüz 28 yaşında olmasına rağmen çok başarılı eserlere imza atmış bir sanatçı. Resimlerinde karakter analizlerine yoğunlaşan sanatçı, “Özellikle insanın ruh hali ve kişiliği üzerine düşünerek üretiyorum” diyor.
Hovhannisian, Yerevan Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra, orada öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlamış. Hayatı boyunca Yerevan’da yaşayan ancak dünyanın çeşitli yerlerinde sergileri açılan sanatçı İstanbul’a ilk kez bu sergi vesilesiyle gelmiş. Genç sanatçı, İstanbul’da en çok Tarihi Yarımada’nın mimarisinden etkilenmiş.
Sanatıyla ilgili hedefleriyle ilgili sorumu mütevazı bir şekilde yanıtlayan Hovhannisian, “Kendi tarzımı bulmaya çalışıyorum. Belki buldum, belki de gelecekte bulacağım, bilmiyorum” diyor. İnsanların resimlerini gördüğünde “Bu senin tarzın” dediğinden bahsediyor, mahcup bir gülümsemeyle. Ve fazla övünmüş olmaktan çekinerek, kendi kişiliğini aradığını ve onu eserlerine yansıtmak istediğini de ekliyor.
Etraf iyice kalabalıklaşıyor, cumartesi kalabalığı yayılıyor. Bu sırada Onno Ayvaz tercüme için yardımımıza koşuyor. Kendini daha rahat ifade etmeye başlayan Hovhannasian, etkilendiği sanat akımlarından bahsediyor. “Her yüzyılın farklı büyük sanatçıları olmuş. Ben de çalışmalarımda Rönesans, Barok ve Empresyonizm akımlarından etkilendim” diyor genç ressam; Leonardo Da Vinci, Rembrandt ve Picasso’nun adlarını da anmadan geçmiyor.
Bu sırada Onno Bey bana, ayağımın uğurlu geldiğini, sanatçının ‘Son Yemek’ adlı tablosunun röportaj sırasında satıldığını fısıldıyor. Sergideki en büyük çalışma olan ‘Son Yemek’te neyi resmettiğini soruyorum Hovhannasian’a. Bu resme İsa’nın son yemeğindeki yedi kişiyi taşıdığını, bütün kutsal kitaplarda yedi rakamının yer aldığını söylüyor: “İsa ve havarilerini yedi kişi olarak, saf kuzu imgesiyle resmettim. Aslında bu kuzuların kurban edilişini anlatmaya çalıştım. Resmin ortasından Eski Ahit’ten bir ayet geçiyor. Ayet Ermenice ‘Ben sizi kuzu gibi gönderiyorum kurtların arasına, yılanlar kadar kurnaz olun fakat kumrular kadar da saf’ diyor ve resimde anlatmak istediğimi anlamlandırıyor.”
Contemporary İstanbul’da Türkiye’den pek çok sanat eserini görme şansını yakalayan Hovhannasian, bazı eserlerdeki hayal gücü karşısında etkilendiğini gizlemiyor ve birkaç ismi not edip takip edeceğini sözlerine ekliyor.
Ermenistan’daki sanatı sorduğumda, ülkenin tarihinin çok zengin olduğunu, bunun sanata da yansıdığını söylüyor ve klasik dönem sanatçılarından Yervant Koçar ve Mardiros Saryan gibi isimlerin ufuk açıcı olduğunu vurguluyor. Hovhannasian’a göre, Ermenistan’ın dışarıdan çok etkilenmeyen, kendine özgü bir sanat anlayışı var.
Sergiyi gezenlerden zar zor fırsat bulup fotoğraf çekimini gerçekleştiriyoruz. Sanatseverlerden ayaküstü aldığım yorumlar, ‘Art from Armenia’daki eserlerin çok farklı, çok derin ve sanatsal olduğu yönünde. Çoğu, bu serginin özellikle çağdaş sanat ve klasik sanatın bir karışımı olarak sunulmasını çok özgün bulmuş. Ben sergiden mutlu, röportajdan memnun uzaklaşırken, kalabalık geride bıraktığım boşluğu doldurmaya devam ediyor.