Dink’in hedef haline getiren kararı onaylayan isimlerden olan Ömeroğlu, Agos’a konuştu. Kararı, “rutin uygulama” olarak değerlendiren Ömeroğlu, bu ‘rutin’in cinayete yol açacağını bilemeyeceğini, yaşanan olaydan dolayı üzüntü duyduğunu ifade etti.
FUNDA TOSUN
fundatosun@agos.com.tr
Türkiye’nin ilk Kamu Başdenetçisi, Hrant Dink’in 301. maddeden yargılandığı dosyayı inceleyerek ceza alması kararına imza atan Yargıtay üyesi Mehmet Nihat Ömeroğlu oldu. Dink’in hedef haline getiren kararı onaylayan isimlerden olan Ömeroğlu, Agos’a yaptığı açıklamada, “Karar doğru da olabilir yanlış da. Bu konuda ısrarcı değilim. Geçmişte bir hata olduğunu farz edelim. Toplu bir mahkemenin verdiği bir karardan beni mahkûm etmesinler” diyerek karardaki sorumluluğun kendisine ait olmadığını savundu. Kararı, “rutin uygulama” olarak değerlendiren Ömeroğlu, bu ‘rutin’in cinayete yol açacağını bilemeyeceğini, yaşanan olaydan dolayı üzüntü duyduğunu ifade etti.
Yanlış da olabilir doğru da!
Ömeroğlu, 301. Madde uyarınca verdikleri mahkûmiyet kararının doğruluğu konusunda ısrarcı olmadığını söyleyerek, “O zaman pozitif hukukumuzdaki 301. maddeyi öyle değerlendirmişizdir. Yanlış da olabilir. Doğruluğunu yanlışlığı konusunda çok da ısrarcı olmuyorum” dedi.
Bilirkişi raporunun Dink’in yazısında suç unsuru bulunmadığı raporunu hatırlattığımız Ömeroğlu, bilirkişi raporlarının hâkimi bağlamadığını söyleyerek, “Bilirkişi hiçbir zaman hâkim yerine geçemez. Genel Kurul’da o sekiz yazıyı okuduk. Bilirkişilik bir durum yoktu. Normal usul kanuna göre hakimin değerlendirmesi gereken bir konuydu. Yani bilirkişi orada ‘hakaret var’ deseydi de ben ‘hayır yok’ da diyebilirdim. Bilirkişi raporu hiçbir zaman hakimi bağlamaz” dedi.
‘301. madde benim kabahatim değil’
AİHM’in, Hrant Dink’in 301. Maddeden ceza alması konusunda Türkiye’yi mahkûm etmesini nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Ömeroğlu, “Etkili soruşturma yapılmadığı, kamu görevlilerinin kollandığı ve öte taraftan iç mevzuat olan 301. maddenin ırkçı, dine dayalı ve ayrımcı bir millet tarifi yaptığı noktasında AİHM Türkiye’yi eleştiriyor. Eee, bu da benim kabahatim değil. Yasa koyucu böyle bir irade koymuş, biz de o günkü yasaları öyle değerlendirmişiz” dedi.
Mahkûm edenlere hep terfi
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Hrant Dink’i 301. maddeden mahkum etmesinin ardından yaşanan temyiz sürecinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına kaleme aldığı tebliğnamede Dink’in yazılarının “eleştiri” boyutunu aşmadığını ve suçsuz bulunması gerektiğini belirten ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi cezayı onayınca karara itiraz edip davayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıyan Ömer Faruk Eminağaoğlu, ombudsman seçiminin şaşırtıcı olmadığını söyledi. Eminağaoğlu “Adalet Bakanlığı Müsteşarı soruşturma izni vermişti. Kendisi bilahare 2007 genel seçimler öncesi tarafsız Adalet Bakanı görevine getirildi. Ardından Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri unvanıyla Başbakanlık Başdanışmanı oldu. Dönemin Adalet Bakanı, Meclis Başkanı oldu. Yargıtay’da suç olduğu yönünde karar veren 9. Ceza Dairesi Başkanı bilahare Yargıtay başkanı oldu. Emekli olunca hükümet tarafından Tahkim Kurulu Başkanı olarak atandı. ‘Suç vardır’ diye görüş veren görüş veren kişilerden birisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı. Bir diğer kişi bugün Başdenetçi oldu. O gün aykırı görüş bildiren bir tek ben vardım. Çankırı’ya sürüldüm. Aslında bu tablo nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu ve yargının bu süreçte nerede durduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu karar beni şaşırtmadı. Karar adeta bir karnenin göstergesi. O karnede artılar ve eksiler var. Yanlarına artı konanlar bir şekilde karşılığını alıyor ve alacak” dedi.
Karakaş: Hukuk bilgisi şüpheli
Eser Karakaş, yapılan ombudsman seçimini Türkiye’nin ayıbı olarak değerlendirerek aday olan üç ismin kimliklerine dikkat çekti. Karakaş, “Biri MHP eski Kadın Kolları Başkanı, bir diğeri vali, öbürü ise malum. Bu kadar devlete endeksli bir ombudsmanlık olamaz. Ömeroğlu’nun ombudsman olması çok korkunç, çünkü; söz konusu Beyefendi’nin ne kadar Türkçe bildiği konusunda kuşkularım var, Dink’in ceza almasına neden olan metni okuduğunuz zaman, Türkçe hocası bilirkişiler de bu metin hakkında aynı şeyi söylüyorlar, bir ilkokul çocuğunun bile ne anlama geldiğini anlayacağı bir ifadeyi, nedenleri çok kuşkulu, tamamen ters anlıyor. Aynı Beyefendi’nin hukuk bilgisi konusunda da çok kuşkularım var, zira anladığım kadarıyla 2004 senesinde AK Parti’nin Anayasa’nın 90. Maddesinde yaptığı temel hak ve özgürlüklere ilişkin değişikliği ya okumamış, ya anlamamış ya da daha vahimi, anlamak istememiş; karar üretirken 90. Maddeyi, AİHM içtihadını, ciddiye almayan bir yargıcın ombudsman seçilmesi Türkiye için çok üzücü” dedi.
DÜNYANIN OMBUDSMANLARI FARKLI
Türkiye’dekinin aksine dünyada ombudsmanlık görevine getirilenler, devlete endeksli çalışanlar değil, insan hakları mücadelesi yürüten isimler.
Yunanistan: Kalliopi Spanou, Kamu Yönetimi Profesörü. 1989 yılından beri Atina Üniversitesi’nde ders veriyor ve OECD’ye danışmanlık yapıyor. 2003 yılından beri vatandaş-idare ilişkileri Ombudsmanlığını yürütüyor.
İrlanda Cumhuriyeti: Emily O’Reilly, gazeteci. Yazılı ve görsel medyada çeşitli görevler üstlendi. Başarılı bir siyaset muhabiri olan O’Reilly insan hakları alanında pek çok kamu hizmeti görevinde bulundu.
İsveç: Elisabeth Fura-Sandström, avukat. Baro başkanlığı yaptı. Katıldığı pek çok kamu davasının yanında, uluslararası görevlerde bulundu ve Laos ile Vietnam’da çeşitli kalkınma projelerinde görev aldı.
Güney Afrika: Thulisile Nomkhosi Madonselaaparteid, insan hakları ve anayasa avukatı. Güney Afrika anayasasının mimarlarından. İnsan Haklarının Korunması İçin Ulusal Eylem Planı ve Ayrımcılığın Önlenmesi ve Eşitliğin Desteklenmesi Kanunu üzerine çalıştı.
(İspanya) Bask Bölgesi: İnigo LamarcaIturbe, avukat. Bask bölgesi LGBTT bireyler birliği GEHITU’nun başkanlığını yürüttü. Ombudsmanlık görevini yürüten ilk eşcinsel birey.