Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Midyat Süryani Deyrulumur Morgabriel Manastırı arazisinin Hazine'ye devrine ilişkin kararının düzeltilmesi istemini reddetti. Kararda yürürlükteki mevzuatta, cemaat vakıflarının zilyetlikle mal edinebileceklerine ilişkin açık ve kapalı bir hüküm olmadığı, bunun vakıf fikri ile de bağdaşmayacağı vurgulandı.
Mardin'in Midyat ilçesinde 2008 yılında kadastro çalışmaları sırasında, bölgedeki köy muhtarları Mor Gabriel Manastırı'nın köylülere ait 276 dönümü işgal ettiğini savunarak Hazine'ye başvurdu. Hazine, yapılan başvuru üzerine 276 dönüm arazinin Hazine'ye tescil edilmesi için Midyat Kadastro Mahkemesi'nde tapu tescili davası açtı.
Hazine'nin dava dilekçesinde, belirtilen taşınmazların kıraç, taşlık ve kayalık, zirai vasfı bulunmayan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında davalı Midyat Süryani Deyrulumur Morgabriel Manastırı Vakfı adına tespit edildiği belirtildi. Dilekçede, bu nedenle davalı adına tespit edilen dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve Hazine adına tespit ve tesciline karar verilmesi istendi.
Davalı Manastır'ın savunmasında ise dava konusu parseller üzerinde davalı vakfın yüzlerce yıllık mülkiyet ve zilyetliğinin bulunduğu, taşınmazların 1937'den bu yana vergilerinin ödendiği belirtilerek, davanın reddedilmesini istendi.
Yerel mahkeme davayı reddetti
Davayı görüşen Midyat Kadastro Mahkemesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden istenen kayıtlar, yapılan keşif ve dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanarak, Hazine'nin açtığı tapu tescil davasını reddetti.
Mahkeme'nin ret kararının gerekçesinde, dava konusu 12 taşınmazı yasa gereği iktisap ettiği, dava konusu taşınmazların vergilerini Vakfın 1937'den bu yana ödediği, dava konusu taşınmazlara tarım arazisi vasfı sıfatıyla kadimden beri vakfın mülkiyetinde olduğu tespitleri yapıldı. Gerekçede ayrıca, taşınmazların ormandan, kıraçtan Hazine'den kazanılma yerler olmadığı da belirtildi.
Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. Daire'nin kararında, Mor Gabriel Kilisesi'nin kadimden beri kullandığını ileri sürdüğü arazilerin bir bölümünün, 1950-1953 yıllarında çevredeki kişiler tarafından kiliseye hibe edildiğini söylediği ancak bu konuda herhangi belge vermediği belirtildi. Kararda, çekişmeli parsellerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 'tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti'ne ilişkin 14. Maddesine göre davalı vakıf adına tescil edilme olanağı bulunmadığı vurgulanarak, 'Hazine'nin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi yönde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır' denildi.
Yerel Mahkeme bozma kararına uymadı
Yerel Mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına uymayarak, ilk kararında direndi. Direnme kararında, 'Vakıflar Kanunu'na göre, vakıfların zilyetlikle taşınmaz mal edinmeleri konusunda kısıtlayıcı düzenleme bulunmadığından, cemaat vakıflarının da Kadastro Kanunu ile ilgili mevzuat uyarınca lehine zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmesi halinde taşınmaz mal edinebilecekleri kuşkusuzdur' denildi.
Davacı Hazine'nin direnme kararını da temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi.
Hukuk Genel Kurulu gerekçesi
Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını oy birliğiyle bozdu. Hukuk Genel Kurulu'nun kararında, zilyetlikte mal edinmenin başkasına ait taşınmazın belli bir zaman dilimi içeresinde eylemli olarak malik olma niyetiyle ele geçirilmesi işlemi olduğu belirtildi. Taşınmazın devlete veya özel kişilere ait olmasının sonuca etki etmeyeceği vurgulanan kararda, şöyle denildi:
'Zilyetlikle kazanmada, zilyedin iyi niyetli olması da gerekmemektedir. Başkasına ait bir malın ele geçirilerek bu şekilde kullanılması vakfın amacı ve vakıf fikri ile bağdaşmaz, yöneticilerin de vakfa ait olmayan bir taşınmazı vakıf adına kullanmaları vakfa malik sıfatıyla zilyetlik ve kazanma sağlamaz. Yöneticiler vakfedilen malları yönetmekle yükümlü olup, onlar tarafından vakfeden kişi veya kişilerin gerçek arzularına aykırı şekilde işlem yapılması, bundan vakıf yararına sonuç çıkarılması vakıf düşüncesi ve ilkesi ile çelişir.'
'Vakıf fikri ile bağdaşmaz'
Yürürlükteki mevzuatta, cemaat vakıflarının zilyetlikle mal edinebileceklerine ilişkin açık ve kapalı bir hüküm olmadığı, bunun vakıf fikri ile de bağdaşmayacağı vurgulanarak, şu tespitler yapıldı:
'Yöneticilerin de vakfa ait olmayan bir taşınmazı vakıf adına kullanmaları vakfa mali sıfatıyla zilyetlik ve kazanma sağlamaz. Yöneticiler vakfedilen malları yönetmekle yükümlü olup, onlar tarafından vakfeden kişi veya kişilerin gerçek arzularına aykırı şekilde işlem yapılması, bundan vakıf yararına sonuç çıkarılması vakıf düşüncesi ve ilkesi ile çelişir. Yürürlükteki mevzuatta cemaat vakıflarının zilyetlikle mal edinebileceklerine ilişkin açık ve kapalı bir hüküm olmadığı gibi vakfiyelerinde de bu konuda düzenleme bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinde belirtilen ve ayrıca vasiyet, bağış, satın alma yolu ile elde edilen taşınmazlar dışında belirtilen yasal düzenlemeler gereğince zilyetlikle taşınmaz edinmesi olanaklı değildir.'
Kararda, Hukuk Genel Kurulu'nun 2002 tarihli kararında da bu konunun açıkça belirtildiği ifade edildi.
Bağış yoluyla geçtiği kanıtlanamadı
Davalı vakıf tarafından 1935 tarihinde bildirilen beyannamede, taşınmazların miktarı, mevki ve sınırlarının yazılı olmaması nedeniyle bu taşınmazların belirtilen beyanname kapsamındaki taşınmazlardan olduğunun davalı vakıf tarafından kanıtlanamadığı ifade edilen kararda, ayrıca dava konusu taşınmazların vakfa bağış yoluyla geçtiğine ilişkin iddianın, duruşmada dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından doğru olmadığının bildirildiği kaydedildi.
Kararda, bu nedenlerle yerel mahkemece Hazine'nin açtığı davanın kabulüne karar verilmesi ve dairenin bozma kararına uyulması gerektiği belirtildi.
Davalı Midyat Süryani Deyrulumur Morgabriel Manastırı Vakfı'nın karar düzeltme isteminde bulunması üzerine dosya yeniden Hukuk Genel Kurulu'na geldi.
Kurul, Manastır'ın karar düzeltme istemini reddetti.
(AA)