Suriçi İstanbul’un şarkıları: Intra Muros Istanbul

"Albümüm ‘Intra Muros Istanbul’, dinleyiciye sur içi İstanbul’undan müzikli bir rota sunuyor. 8 şarkı yer alıyor albümde. Bu şarkıların 7'si 17. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamış müzisyenlere ait. Albümün son parçası ise müziği bana ait bir şarkı. Şarkıların her biri Intra Muros yani surlar arasında konumlanan şehirde bir mekâna ve bir karaktere referansta bulunuyor."

İstanbul, sur dışına taşmadan evvel kendine has bir dili, zarafeti, nezaketi barındıran bir yer idi Suriçi; İstanbul'un çekirdeği, esası, özü… İstanbul demek, Suriçi'nden bir görüntü demekti.  Bugün hala, İstanbul'un sesi, kokusu, rengi burada duyulur, görülür, hissedilir:  Ya da Latince deyişle, “Intra Muros Istanbul”...  Bu ifade İstanbul’ da Suriçi İstanbul’unu yani tarihi yarımadayı niteliyor ve Çağlar Fidan’ın yeni yayınlanan albümünün adı. 

Intra Muros Istanbul’da yer alan 8 şarkı dinleyiciye Suriçi İstanbul’undan müzikli bir rota sunuyor. Albümde bulunan şarkılar 17. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamış müzisyenlere ait. Şarkıların her biri Intra Muros yani surlar arasında konumlanan şehirde -tarihi yarımadada- bir mekâna veya bir karaktere atıfta bulunuyor. 

Çağlar Fidan’ı sadece iyi bir müzisyen ve icracı olarak adlandırmak, onu yakından tanıyan biri olarak söylüyorum ki eksik olur. Çağlar’ın yolculuğu, merak ve hazzından beslenen, disiplinler arasında yaptığı okumalarla zenginleşen, notalara dökülememiş gazellerden edebiyata, fotoğraftan şiire, sinemadan mimariye uzanan çok yönlü bir yolculuk. 

Çağlar Fidan, aynı zamanda iyi bir anlatıcı. Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde yer alan eski İstanbul şarkılarının notalarından, Galata “batakhaneleri”nde sahne alan ve geç Osmanlı İstanbul’unun ayak takımı arasında meşhur olan Şamram ve Peruz Hanımlar gibi kadın şarkıcıların kantolarından ve şehrin çalgılı kahvehanelerini kendilerine mesken edinmiş tulumbacıların müzikal zevklerinden oluşan bir seçkiyi, Salt Galata ve Kumbaracı50’de dinleme şansım olmuştu. 

Hadi biz sırlı kapıların ardından yükselip yedi tepeyi saran sese kulak verelim...

Çağlar, Intra Muros Istanbul albümünün konseptinden, dinleyiciye ne anlattığından bahsedebilir misin?

Aslında geçmişe baktığımızda görürüz ki hiç olmazsa 20. yüzyılın ortalarına kadar “İstanbul” denildiğinde akla daima tarihi yarımada gelirdi. En azından 20. yüzyıla kadar İstanbul ayrı bir yerdi, Beyoğlu ayrı, Üsküdar ayrı, Kadıköy ayrı...

Albümüm ‘Intra Muros Istanbul’, dinleyiciye sur içi İstanbul’undan müzikli bir rota sunuyor. 8 şarkı yer alıyor albümde. Bu şarkıların 7'si 17. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamış müzisyenlere ait. Albümün son parçası ise müziği bana ait bir şarkı. Şarkıların her biri Intra Muros yani surlar arasında konumlanan şehirde bir mekâna ve bir karaktere referansta bulunuyor. Birkaç örnek vermem gerekirse, ilk şarkı 1650'li yıllardan bir dans müziği. Albert Bobowski’nin notaya aldığı bir müzik bu. Bobowski bu esere şu başlığı düşmüş: Sultan İbrahim’in Huzurunda Oynanılan Raks. Yani bir 17. yüzyıl sultanının dinlediğinden emin olduğumuz bir dans müziği bu... Albert Bobowski 1630'larda Polonya’daki bir savaşta esir düşüp İstanbul’a getiriliyor ve Topkapı Sarayı’na müzisyen olarak alınıyor. Burada Müslüman oluyor ve Ali Ufki adını alıyor. Ali Ufki Bey nota biliyor; muhtemelen Polonya’daki yıllarından. Ve döneminin İstanbul’unda çalınan 500 kadar müzik eserini notaya alıyor. O çok erken bir tarihte, 1600’lü yıllarda kendi devrinin müzik eserlerini nota sistemiyle kağıda geçirdi ve onları unutulmaktan kurtardı. 

Bir başka şarkının adı “Kumkapılı Udi Afet”. Afet’in esas adı Hapet. Hapet, Kumkapı Ermenilerinden; 1847’de Kumkapı’da doğmuş. Ud çalarmış. On dokuz yaşındayken iki yıllığına Mısır’a gitmiş. Ud çalmadaki ustalığını burada geliştirmiş. Mısırla bir bağ kurmuş olmalı ki sonrasında kendisine “Mısırlıyan” soyadını almış. İstanbul’a döndükten sonra şehirde ud hocalığı yapmış. O dönem İstanbul’unda ud çalmak özellikle genç kadınlar arasında çok ilgi görüyor. Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde Hapet’in, şehirde ud dersi veren hocaların “en değerlisi” olduğu yazılı. Hapet’in yahut bilinen diğer ismiyle Afet’in bestelediği bir şarkı, Intra Muros Istanbul’un yedinci şarkısı oldu. Şarkının ilk dizesi şöyle: “Bir aşık-ı dil-hastayı dil-şad edecek yok”.

“Confiserie Orientale” şarkısında Direklerarası’ndayız. Burası bugün kısmen Şehzadebaşı Caddesi’ne denk düşüyor. 19. yüzyıl sonlarında burada bir dükkân var. Dükkânın cephesinde yan yana iki tabela asılı. Birinde Arap harfleriyle “Cemilzade Mehmed Ali” yazıyor; diğerinde Latin harfleriyle “Confiserie Orientale”, yani “Şark Şekerlemecisi”. İşte bu dükkânın sahibi Şekerci Cemil Bey, aynı zamanda bir müzisyen. O da Udi Afet gibi ud çalıyor. Şekerci Cemil Bey’in günümüze kalan çok şarkısı var. Albümde onlardan birini seslendirdim ve şarkının adını “Confiserie Orientale” olarak belirledim. Şarkı “Ezvak-ı cihan rüyet-i rüya gibi geçti” dizesiyle başlıyor. Dünya zevklerinin ve sevgiliyle geçen zamanın bir rüyayı görür gibi gelip geçtiğini anlatan sözleri var. Ayrıca şarkının sonunda Muallim Naci’nin “Lal olursun söylesem bir fıkra tab-ı sineden” dizesiyle başlayan bir gazelini okudum. 

Udi Şekerci Cemil Bey’in şekerleme dükkanının biraz ilerisinde de Letafet Apartmanı adında bir bina vardı. Suriçi İstanbul’un ilk apartmanlarından biriymiş. 1960’lı yılların başında da yıktırılmış. Burası tiyatro tarihi açısından da önemli bir mekân. Sonraları Şehir Tiyatroları olarak tanıyacağımız Darülbedayi, bu binada kurulmuş. Letafet Apartmanı’nın zemin katında bir salon varmış ve burada kimi sahne sanatları performansları yapılırmış; meddah gösterileri ve gölge oyunu gibi... Konserler de olurmuş bu salonda ve burayla özdeşleşen bir orkestra varmış: Darüttalim-i Musiki Cemiyeti. Darüttalim “eğitim kurumu, okul” anlamlarına sahip. Albümde bu cemiyetin kurucusu Fahri Kopuz’un bir şarkısını seslendirdim ve şarkının adını “Letafet Apartmanı” olarak belirledim. 

Şarkı isimlerini de sözünü ettiğin mekân ve karakterlere yapılan referanslara göre belirlediğini anlıyorum.

Evet. Osmanlı müziği repertuvarına dahil olan sözlü eserler aslında ilk dizeleriyle isimlendirilirler. Enstrümantal eserler de aynı şekilde. Bir besteci bir peşrev veya saz semaisi bestelediğinde o eser “şu bestecinin şu makamdaki peşrevi/saz semaisi” diye adlandırılır. Onlara ayrıca bir isim verilmez. Ben de Intra Muros Istanbul’daki müziklerin adlarını bahsettiğim mekân ve karakterlere referansta bulunacak şekilde belirledim. Bu tercihin albümün ve içindeki müziklerin bağlamlarını daha da kuvvetlendireceğini düşünüyorum.

Bu arada eserlerden birinin ismi, mekân ve karakterin yanı sıra bir tarihe de referansta bulunuyor. 18. yüzyıl Rum müzisyenlerinden Zaharya’nın bestelediği bir eser bu. Zaharya Rum aristokrat sınıfına dahil edilen birisi. Kürk ticaretiyle uğraşırmış. Ama diğer yandan müzikle de ilgili. Zaharya’nın adı 18. yüzyılda yazılmış bir Osmanlı kroniğinde de geçiyor. O kayıtların birinde 4 Şevval 1150 Cumartesi günü “millet-i nasârâ”dan -yani Hıristiyan cemaatinden- Zaharya’nın Topkapı Sarayı’nda sultanın huzurunda kendi bestelerini seslendirdiği yazılı. Verilen hicri tarih, miladi takvimde 25 Ocak 1738’e denk düşüyor. Albümde bu müziğin ismini bu tarihe referansla “Zaharya – 25 Ocak 1738” olarak belirledim. Seslendirdiğim eser de Zaharya’nın bir yürük semaisi. İlk dizesi: “Terkeyledi gerçi beni ol mah-cemalim”. Aslında “yürük semai” adı verilen 6/8’lik usulle bestelenmiş bir eser bu. Yani geleneksel icra pratiğinde ritm içinde okunuyor. Ama albümde serbest formda, tıpkı bir gazel gibi enstrüman eşliği olmadan yorumladım. 
Albüm Kapağı: Görsel Düzenleme- Özer Yalçınkaya
Peki albüm kapağı?

Kapakta MS. 450-550 yılları arasına tarihlenen bir mozaik var. İstanbul’da Büyük Saray Mozaikleri Müzesi’nde sergileniyor bu mozaik. Albümün kayıt sürecinde Stefanos Yerasimos’un ‘Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri’ kitabını okuyordum. Kitapta yer alan bir efsane İstanbul’un I. Konstantin tarafından kurulduğu günlerde geçiyordu. 15.-16. yüzyıllarda kaleme alınmış bir efsane bu. Özetle şöyle: 

“İstanbul kurulurken bir yılan yuvasından çıkarak sürünmeye başlamış ve bir kartal hızla alçalmış, yılanı kapmış ve havalanmış. İmparator Konstantin ve yanındakiler o esnada bütün bu olanları seyrediyorlarmış. Yılan, kartalın gırtlağını sıkmaya başlamış. Kartal iyice yükselmiş ve bir an ikisi de gözden kaybolmuşlar ama sonra tekrar görünmüşler ve yılanla birlikte kartalın onu yakaladığı yere düşmüşler. Yılan kartalı yenmiş. İnsanlar hemen koşup yılanı öldürmüşler ve kartalı kurtarmışlar. Gördükleri, Konstantin’i endişeye düşürmüş ve hemen ermişler ve bilginleri çağırıp bütün olan biteni yorumlamalarını istemiş onlardan. Ermişler ve bilginler demişler ki: ‘Bu şehre yedi tepeli denilecek; yeryüzünde başka bütün şehirlerden fazla şan ve şöhrete kavuşacak ama, iki deniz arasında olduğundan, iki okyanusun dalgaları onu dövdüğünden, bir o yana bir bu yana meyledecek.”

Aslında efsanede sözü edilen iki deniz ve iki okyanus Akdeniz ve Karadeniz fakat bana İstanbul’un yüzyıllardır süren coğrafyalar arası sıkışmışlığını, o her daim “arada kalma” halini anımsatıyor. Efsanedeki kehanet yerini bulmuş gibi geliyor bana.

Albümde yer alan başka sanatçılar da var mı?

Evet, albümde solo performansların yanı sıra 1 kuartet ve 2 düet var. Bu şarkılarda kanunu Asineth Fotini Kokkala, İstanbul kemençesini Erhan Bayram, lavtayı Nikos Papageorgiou ve yaylı tanburu Muaz Ceyhan çaldı. Kayıtları ITU MIAM Stüdyo’da aldık. Teknik masada Kerem Duru vardı. Post prodüksiyon sürecini de Kerem üstlendi. 

Albüm konserleri olacak mı?

Geçtiğimiz yıl yaptığım İstanbul Ansiklopedisi’nin Müziği konserlerinde olduğu gibi Intra Muros Istanbul konserlerini de anlatı-konser formatında sergileyeceğim. İskelet bir metin yazdım ve müzikleri bu yapının içine yerleştirdim. İzleyiciye önce müziklerin bağlamlarını aktaracağım, ardından müzikleri dinleyeceğiz. Lansman konserimizin tarihi henüz belli değil. Netleştiğinde duyurusunu yapacağım. 

Çağlar Fı̇dan kimdir?

1994'te doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü'nden mezun oldu. 2016 yılında TRT İstanbul Radyosu’nda ses sanatçısı kadrosunda görev yapmaya başladı. Namık Sinan Turan danışmanlığında ‘Osmanlı İstanbul’unda Kahvehanenin Müziği ve Sosyal Topografyası’ başlıklı tez çalışmasını İstanbul Üniversitesi İstanbul Araştırmaları yüksek lisans programında tamamladı. 2022 yılında dijital platformlarda yer almak üzere I (bir) isimli dört şarkılık bir EP yayımladı. Aynı yıl İKSV 50. İstanbul Müzik Festivali kapsamında Şerefiye Sarnıcı’nda ‘İstanbul: Şehrin Müziği’ başlıklı konserde proje sahibi ve ses sanatçısı olarak yer aldı. 2024 sonbaharında yayımlanan ilk müzik albümü ‘Intra Muros Istanbul’, kara sınırları Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius döneminde inşa edilen surlarla çizilen suriçi İstanbul’dan Osmanlı dönemine ait müzikler sunuyor. Çoğunlukla geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet İstanbul’unun müziğiyle ilgilenen Çağlar Fidan çalışmalarında şehrin mekân ve karakter portrelerinden esinleniyor.


  

Kategoriler

Kültür Sanat


Yazar Hakkında